Tutuklu avukattan mektup: Duvarların ardında yalnız değiliz

Tutuklu avukat Sezin Uçar, cezaevinden Ekmek ve Gül’e gönderdiği mektupla 5 Nisan Avukatlar Gününde kadınlar için adalet mücadelesi veren tutuklu kadın avukatların hislerine tercüman oldu.

5 Nisan 2018

6 aydır hapishanede olan Sezin Uçar, mektubunda “Bugüne kadar birlikte adalet aradığımız, umutlarımızın azaldığı her an yanıbaşımızdaki omuzda soluklanıp güç aldığımız, dayanak olduğumuz, birbirimize direnme gücü verdiğimiz kadınlar duvarların ardında bizi yalnız bırakmıyor” diyor.

Bir de bu ülkeye özgü bir “ortaklığa” da dikkat çekiyor Sezin Uçar, ölmemek için öldürmek zorunda kalan ve yargı süreci devam eden Namme Öztürk’ün de avukatı ve şu an aynı cezaevinde farklı koğuşlarda kalıyorlar. Namme, müvekkili, Sezin’e yani avukatına “Önce sen tahliye ol” temennisinde bulunuyor... Çünkü kadınlar, kaderlerinin birbirine bağlı olduğundan eminler...

Sevgili Sezin’e bize gönderdiği mektup için teşekkür ediyoruz. Onun da yazdığı gibi, “Yarın bugünden çok güzel olacak, biliyoruz.”

Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatları Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar ile Etkin Haber Ajansı’ndan (ETHA) İsminaz Temel ve Havva Cuştan’ın tutuklu, avukat Gülhan Kaya’nın da tutuksuz olarak yargılandığı davanın ilk duruşması 16 Temmuz’da, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

İşte Avukat Sezin Uçar’ın mektubu:

“Sevgili Ekmek ve Gül,
5 Nisan Avukatlar Günü’nü hapiste karşılayacak bir avukat olarak düşüncelerimi, duygularımı, beklentilerimi sizinle paylaşmak istedim.
Toplumsal muhalefete dönük saldırıları hepimiz görüyor, dahası yaşıyoruz. Hem bir hukukçu olarak hem de kadın özgürlüğü alanında politika yapan bir sosyalist olarak iktidarın hasımane tutumundan nasibimi aldım.
12 yıllık avukatlık pratiğimizin önemli bir kısmını oluşturan hapishaneler benim için de birlikte gözaltına alınıp tutuklandığım meslektaşım, ortağım Özlem için de yabancısı olduğumuz mekanlar değil.

KADIN MÜCADELESİ HEP YANI BAŞIMIZDA
Burada olduğumuz 6 aylık dönemde en çok müvekkillerimi, mesleğimi özledim desem abartılı olmaz sanırım. Katledilen kadınlar, erkek egemenliğine karşı direndiği için şiddet gören kadınlar, özsavunma hakkını kullanan kadınlar, aileleri, yakınları... Bugüne kadar birlikte adalet aradığımız, umutlarımızın azaldığı her an yanıbaşımızdaki omuzda soluklanıp güç aldığımız, dayanak olduğumuz, birbirimize direnme gücü verdiğimiz kadınlar duvarların ardında bizi yalnız bırakmıyor. Mektuplarına sığdırdıkları kocaman dünyalarıyla ufkumuzu genişletmeye; mutfak harçlıkları, emekli maaşlarından biriktirdikleriyle ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışmaları, dayanışmaları bize inanılmaz güç veriyor. Kadın meslektaşlarımız bakımından da aynı dayanışmayı hissediyoruz. Ne bizi ne de müvekkillerimizi, davalarımızı yalnız/sahipsiz bırakmadılar.

MÜVEKKİLİNDEN AVUKATINA: ÖNCE SEN TAHLİYE OL...
Davasını takip ettiğimiz her kadın bizim için çok özel. Ama içlerinden biri var ki benim için yeri hep ayrı olacak. Namme Öztürk, özsavunma hakkını kullandığı için tutuklanan, yargılaması devam eden müvekkilim. 6 aydır Namme ile aynı hapishanedeyim. “Suçlarımız” farklı olduğu için aynı koğuşta kalamıyoruz. Biz siyasi, onlar adli. Kadın cinayetleri nasıl politikse özsavunma hakkını kullanan, şiddet gördüğü erkeği kendi yaşamı için öldüren kadınların davası da politik. Devlet henüz kabul etmese de onlar da politik tutsak. Devlet nezdinde suç teşkil eden amaçlarımız, eylemlerimiz ortak.
Avukat görüş yerinde; revirde, hastaneye ya da adliyeye giderken karşılaşıyoruz Namme’yle. Adı gibi güzel mektuplar yazıyor, bana epey gecikmeli gelse de. Namme’nin çocuklarının yazdığı mektupların henüz incelenmesi tamamlanıp bana ulaşmasa da hissedebiliyorum minik elleriyle neler yazdıklarını. Dışarıdayken duruşma öncesi evlerini ziyaret ettiğimde saatlerce hiç konuşmayıp kapıdan çıkarken “Annemizi bize getir olur mu” demelerinden biliyorum ne hissettiklerini, ne yazdıklarını.
Namme’yle kısacık karşılaşmalarımızın konusu oluyor kimin daha önce tahliye olacağı. O bana “Sen çıkmalısın, benim duruşmamda savunma yapmalısın” diyor, ben ona “Önce sen tahliye ol, beni karşılamaya gel”, “Hem senin eylemin, kararlı duruşun nice kadına güç verdi, özgürlüğün de nicesi için umut ve cesaret olacak” diyorum. Anlaşamadan ayrılıyoruz.

ORTAK ACILARDAN GÜÇ ALMAYA VE DAYANIŞMAYA DEVAM!
Bugün kaderlerini kaderime bağlayan, benim de tutsaklığımı -aynı zamanda özgürlüğümü- borçlu olduğum kadınlarla bu denli hemhal olmaktan zerre kadar şikayetim yok. Ortak acılarımızdan güç almaya, öfkemizi mücadeleyi büyütmenin vesilesi yapmaya, birbirimizden öğrenmeye devam ediyoruz.
Yarın bugünden çok güzel olacak, biliyoruz. Bakırköy Kadın Hapishanesinden, başta kadın meslektaşlarımız olmak üzere tüm meslektaşlarımızın Avukatlar Gününü kutluyoruz.
Daima artan inat ve umutla, görüşeceğiz...”

Sezin Uçar

Bakırköy Hapishanesi

B6 Koğuşu 

Geçen yıl 5 Nisan Avukatlar Gününde kadın avukatlar Ekmek ve Gül’e yaşadıkları ayrımcılıkları ve erkek yargı karşısında vermek zorunda kaldıkları mücadeleleri anlatmışlardı. Onlardan biri de Sezin Uçar’dı... 
Avukat Sezin Uçar şunları anlatmıştı: https://www.youtube.com/watch?v=_5goh7LYzI4

Kaynak: Ekmek ve Gül