Kandıra Hapishanesinden Gelen "Hak İhlalleri Raporu"

Sevgili Adil Hocam, merhaba..

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bizler iyiyiz. Abdullah ve Veysel yoldaş da selam-sevgilerini iletiyor sizlere...

Hocam bu son dönemde size görmüş olduğum ikinci mektubum. İlkinin elinize ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum. Umarım almışınızdır. Bu mektupla da yaşamış olduğumuz sorunlara değinmek istedim. Özellikle 15- Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ile birlikte hapishane yaşam koşulları (zaten kötü olan) insanlık dışı ve keyfi uygulamalarla yok edilmiş, hak ihlalleri arttırılarak devreye konulmuştur.

Şöyle ki:

1) BETONDA YATIRMA İŞKENCESİ

Darbe girişiminden sonra başlatılan yoğun tutuklamalarla sayısal yoğunluk artmış, yatacak yer kalmamıştır. Birçok insan yerde betonda yatırılmaktadır. Bu konuda tüm girişimlerimize rağmen ek ranza, strafor gibi geçici de olsa çözümlere gidilmemiş, taleplerimiz dikkate alınmamış, aksine straforun bir parçası 2016 yılı içerisinde 30 TL. gibi fahiş fiyatlarla alınması dayatılmıştır.

Konu ile ilgili Adalet Bakanlığı nezdinde yaptığımız başvurular "Beş yıl içinde yeni cezaevleri yapılacak" denilerek sorunu daha da derinlere itilmiştir. Hapishanede insanları yerde, çıplak beton üzerinde yatırmak insan hakkı ihlalidir, başka sağlık sorunlarına yol açan - açmış işkencedir.

2) HÜCRELERDE EŞYALARIMIZIN TALANI

Aylık rutin aramalar dışında sık sık baskın aramalar yapılıp özel eşyalar yerlere atılmakta, dağıtılmakta, defterlere el konulmakta ve itiraz edildiğinde keyfi disiplin cezaları verilmektedir.

3) KANTİNDEN SATIN ALINAN EŞYALAR YASAK DİYE TOPLANIYOR

Yıllardır kantinde sattıkları bıyık makas; cımbız (zorunlu insani ihtiyaçlardır.) hiçbir gerekçe gösterilmeden yasaklanmıştır. Paramızla kantinden satın aldığımız bıyık makası ve cımbıza aramalarda el konulmuş ve itiraz edildiğinde hakkımızda disiplin cezaları verilmiştir. Dahası kimi arkadaşlarımıza (bunlardan biri Veysel Kaplan) haklarında suç duyurusunda bulunarak ceza mahkemelerinde dava açılmış, yargılanmışlardır.

Önce kendileri kantinde bıyık makası ve cımbızı bize satmışlar sonrasında yasaklayarak hakkımızda "cezaevine yasak madde-eşya satmak ve bulundurmaktan" disiplin cezaları vermiş, yargılamalarla cezalandırmaya gidilmiştir.

Kendilerinin bize satmış olduğu bıyık makası ve cımbız yine bize karşı bir saldırı ve baskı aracı olarak dönmektedir. Bu ahlaki değil, adil değil, insan hakkı ihlali, işkencedir.

4) Bıyık makası ve cımbızın yasaklanması sonrasında kantinde satılmaya başlanan tüy alma aparatı (bana bakım seti denilerek çarpıtılıyor) bıyık kesme, ense düzeltme vb. işleri olmayan 1,5 voltluk kalem pil ile çalışan güçsüz bir makinedir. Bu tüy alma makinesi piyasada tüm satış reklamlarında (simba marka) 4-5 TL'ye satılırken bizlere 24 TL'ye satış yapıldı ve ihtiyaçlarımızı karşılamamaktadır.

5) MEKTUPLARIMIZ KEYFİ ENGELLENİYOR

Dışarıya gönderdiğimiz kimi mektuplarda yaptığımız güncel politik, ekonomik vb. değerlendirmeler "sakıncalı" görülerek keyfi biçimde engellenmektedir. Mektuplarımızda bahsettiğimiz konularla ilgili olarak bazı arkadaşlarımıza disiplin cezaları verilmiş, mahkemelerde davalar açılmış, ("cumhurbaşkanına hakaret" "örgüt üyesi olmak" vb. gerekçelerle) - yargılamaları devam etmektedir. Veysel Kaplan bu arkadaşlarımızdan sadece biridir.

Kürtçe gelen ve bizim yolladığımız mektuplar aşırı derecede geciktirilerek veriliyor, gönderiliyor. Birçok mektubun sahibine ulaşması ayları bulmaktadır.

6) KAMERA DİSİPLİN CEZASI İŞKENCE

Havalandırmalara takılan kamera üç yıldır yattığımız yer de dahil tüm yaşam alanımızı gözetlemektedir. 24 saat yaşam alanımızın gözetlenmesi mahremiyet açısından taciz ve sürekli olması nedeniyle insan psikolojisini bozan bir işkence aleti olduğundan, görüntü almasını engellemek amacıyla ön camına kağıt yapıştırılıp ya da önüne bir bez asarak görüş yapmasını engelliyoruz - engelledik. Kameralar takıldığı andan itibaren kapatmıştık ve 1,5 yıl kapalı halde kalmıştı. Sonra ne olduysa (!) idare kameraların önünü açtı ve toplu disiplin cezaları ile cezalandırma yöntemine girmiştir. Birkaç ay ara ile disiplin cezaları vererek hükümlü olanların infazını yakıyor.

Disiplin cezalarını bir baskı, işkence aracı olarak kullanıyor.

5275 sayılı ceza infaz kanununda kamera kapatmanın cezası yoktur. Bu nedenle verilen disiplin cezalarının hukuki dayanağı yoktur. Ama hukukun olmadığı bir sistemde bu cezalar tüm çelişkilerine rağmen mahkemelerce onaylanıp uygulanıyor. Örnek verirsek:

Birincisi: 2017/535 sayılı disiplin kararı kamerayı kağıt, bez vb. ile kapatmanın "..protesto amacıyla veya idareye karşı toplu olarak sessiz direnişte bulunma" gerekçesi ile "haberleşme ve bu tek kabinli mezar tipli araçlar getirildiğinden dolayı hastanelere gidemiyoruz- gitmiyoruz. Tedavi hakkımız engellenmektedir. Bu işkencedir, insan hakkı ihlalidir.

7) SAĞLIK TEDAVİ SORUNLARI

Sağlık sorunlarınızın tedavisi haktır, engellenemez. 15 Temmuz sonrası hapishanelerdeki yoğunluk gerekçesiyle hastane sevkleri geç yapılmakta, tek kişinin zor sığabileceği, mezun tipi, havasız sağlıksız ring araçları devreye konulmuş. Hayati risk yaratan sağlıklı bir insanın bile son derece kötü araçlarla ağır hasta hükümlü ve tutukluları taşıyarak sağlığımız hiçe sayılmaktadır. Bu ring araçlarında birisi … olmak üzere üç kişi hayatını kaybetmiştir.

Ağır ve sürekli hasta olan, ölümcül risk taşıyanlar başta olmak üzere (Abdullah Kalay örnektir bindirilemez) tek kabinli mezar ringleriyle hastane sevklerini dayatmak, ısrar etmek öldürmek amacı taşımaktadır.

8) SOHBET HAKKI GASPI

15 Temmuz 2016 tarihinden önce sohbet hakkı haftada 5 saate çıkarılmıştı. Normalde yasada 10 saate kadar çıkarılabiliyor. OHAL'le birlikte sohbet hakkımız ayda üç kez ayrı haftalarda 2,5 saat uygulanmaktadır, daha önce uygulanan sohbet hakkımızın yarısı gasp edilmiştir. OHAL kaldırıldı (!) ama aynı hak gaspları sürdürülüyor.

9) YEMEKLERİN KÖTÜLÜĞÜ

Eylül 2018 tarihi itibariyle verilen yemekler değiştirilmiş - zaten kötü olan- kötü ve yenilmeyecek durumda çorba, makarna- bezelye, pırasa, arada bir kuru fasulye, nohut, pilavdan başka yemek verilmemektedir. Diyet alan arkadaşlarımızın yemekleri aynı içerikte sade haşlanmış şekilde verilmektedir. Et hiç verilmiyor- kesildi. Ayda bir kez küçük bir tavuk eti verilmektedir.

Yemekler kısıtlanmış,  kalitesiz verilerek ekonomik krizin faturasını bu şekilde giderme hesabı yapılmaktadır. Kötü yemek vermek, açlıkla insanlara yaptırıma gitmek bir işkencedir - hak ihlalidir.

10) KANTİNİN FAHİŞ FİATLARI

Son iki aydır ekonomik kriz gerekçesiyle kantinde satılan her şeye iki-üç katına zam yapılmış olarak satılmaktadır. Vergiden muaf olduğu söylenen hapishanelerde satışlar piyasanın rekabetinde en yüksek zamla satış rekorunu yakalamıştır. Örneğin: 28 tl'ye aldığımız tuvalet kâğıdını 52,5 tl'ye satılmaktadır. Domatesin kilosu 6,50 tl'ye alıyoruz.. Sömürüde bir işkence, emek gaspıdır, hak ihlalidir...

AĞIR HASTA TUTSAK ABDULLAH KALAY         

Hocam sizlerin de bildiği üzere Abdullah Kalay yoldaşla durumu ağır hasta tutsaklar arasındadır. Kendisi bu hapishanede kalırken 2012 yılında kalp krizi geçirdi. Hapishane idaresinin 2,5 saat geciktirerek hastaneye kaldırması sonucu hastanede 1,5 saat … kalarak ana arter damarına stent takılıp  dönmüş, onca… kısmi tahribata uğramıştı. Ve kalbi kendini yenileyecek durumda değil.

(…)

KAMİL TURANLIOĞLU

2 NO’LU F TİPİ HAPİSHANE

P.K.145 KANDIRA- KOCAELİ