“Ancak bugünlerde yine tekli hücrelere alınacağız. Bu üç kişilik odalar teklilere göre yayla gibi bir şey doğrusu. Tekli hücrelerde bizi yine uykusuz geceler bekliyor. Çünkü orada hava sirkülasyonu yok. Nefes almak imkânsız. O yüzden sürekli baş ağrısı oluşuyor. Sabahları üzerinden kamyon geçmiş gibi hissediyorsun. (…) Bazen yaz sıcağında ringle hastaneye –mahkemeye falan gideriz. Tam bir işkenceye dönüşür yolculuk. O zahmetli yolculuktan sonra hücrelere dönmek cennete girmek gibi gelir insana. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek dedikleri bu olsa gerek”
MAHMUT ULUSAN
2 NO’LU F TİPİ HAPİSHANE MERKEZ PTT CEZAEVİ ŞUBESİ B1-4-44
KOCAELİ
***
Merhaba sevgili Adil Arkadaş…
Öncellikle sizi saygıyla selamlıyorum… Gazetede karikatür sergisi hazırladığınıza dair ‘’ilanı ‘’ okuduğumda maalesef iletişim cezam vardı. İletişim cezam bittiğinde de 1o günlük dönüşümlü açlık grevine başladım. O on günlük süreçte karikatürleri çizerim diyordum ama arkadaşların mesajlarına cevap vermekten çizmeye vakit bulamadım yine. Umarım bu karikatürler zamanında elinize geçer.
15 Temmuz ‘’ darbe ‘’ girişiminden sonra bizi üç kişilik odalara almışlardı. Biliyorsun, normalde ağırlaştırılmış müebbetler tek kişilik hücrelerde tutuluyordu. Ama 17 Temmuz ‘dan dan beri üç kişilik odalarda tutuluyorduk. Yani yaklaşık 2,5 yıldır… Ancak bugünlerde yine tekli hücrelere alınacağız. Bu üç kişilik odalar teklilere göre yayla gibi bir şey doğrusu. Tekli hücrelerde bizi yine uykusuz geceler bekliyor. Çünkü orada hava sirkülasyonu yok. Nefes almak imkânsız. O yüzden sürekli baş ağrısı oluşuyor. Sabahları üzerinden kamyon geçmiş gibi hissediyorsun. Oysa iki buçuk yıldır bu üç kişilik odada he sabah saat 7 ‘de kalkıp gece 12 ‘de yatıyorum. Her sabah dinç kalkıyorum. İki buçuk yıldır gün içinde bir saat bile keyif uykusu yapma ihtiyacı duymadım. Hep dinç hissetim kendimi. Kim bilir, bir daha hangi ‘’darbe ‘’ girişimi sonrası bizi yine üçlü odalara alırlar? J Böyle üçlü odaları övdüğüme bakmayın! Sadece tekliye göre kıyasladığımdan ‘’iyi ‘’ diyebiliyorum. Özünde aynı yani. Ama küçük bir hava akımı çok şeyi değiştiriyor.
Bazen yaz sıcağında ringle hastaneye –mahkemeye falan gideriz. Tam bir işkenceye dönüşür yolculuk. O zahmetli yolculuktan sonra hücrelere dönmek cennete girmek gibi gelir insana J Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek dedikleri bu olsa gerek J Eskiden zincir kelepçeler cardı. Bileklerimizi mahvederdi. Sonra bu normal polis kelepçelerinden takmaya başladılar. Biz de yine aynı duygu ; ‘’Oh be ‘ Dünya varmış. ! ‘’ J Tabii bu çelişkilerin farkında olmak önemli. Bu taktiklerini yemediğimi bilmenizi isterim J
Bundan 20 yıl önce Gebze Cezaevindeyken, bir ara haftada 3-4 defa tavuk verilirdi. Adam başı da bir tavuk falan yani. ‘Bir tavuk ‘’ dedim ama tavuklar da martı-karga gibi şeylerdi. Küçükler yani. Ne zaman tavuk gelse, arkadaşlar hemen ‘’ Yav düşman gene ne politika yapıyor ‘’ diyorlardı. Artık bu politikalarından gına geldi bana. Yine arkadaşın biri politikadan bahsedince ben de ‘’Yav düşmanın tavuğunu yiyelim, politikasını yemeyelim! ‘’ diye fikir belirttim. O günden sonra o söz iyi tuttu. Her tavuk geldiğinde arkadaşlar ‘’ Evet, düşmanın tavuğunu yiyelim, politikasını yemeyelim ‘’ diyordu. J Konuyla pek alakası var mıydı bilmiyorum ama hatırlamışken onu da anlatayım dedim.
Özlemle kucaklıyorum. Umutla kalın.
Not: Zarfta beş (5) adet karikatür, bir mektup J ve bir fotoğraf var.
MAHMUT ULUSAN
KOCAELİ HAPİSHANESİ
- 7 gösterim