Düşünceler özgürdür… Ama Türkiye’de değil!

Vakit daralıyor. Korona virüsü yayılmaya devam ediyor. Hapishanelerde tutulan meslektaşlarımızın salgından korunabilmesi için çabalarımızın hızla ve acilen devam etmesi gerekiyor. Dünyanın en büyük gazeteci, yazar, akademisyen, aktivistler hapishanesine dönen Türkiye’de, sadece fikirlerini ifade ettikleri, siyasi iktidarı eleştirdikleri için veya doğru haber yaptıkları için yıllardır insanlar cezalandırılıyorlar, cezaevlerinde tutuluyorlar…

Neler olmuştu…

Türkiye’de ihtilal(!?) sonrası  Kayyımlarla kapatılan DİHA haber merkezi muhabirlerinin tutuklanmaları üzerinden seneler(Ziya Ataman ve Nedim Türfend 13.5.2016’ten beri) geçti. Tek suçları halka doğru ve cesaretli haber yapmak olan bu suçsuz gazetecilerin durumuna dikkat çekmek ve özgürlüklerini talep etmek için Yeni Özgür Politika muhabirleri de 2016 yılından itibaren Reporter ohne grenze, DGB, Verdi Baden Württemberg, DJU, DJV, VS Baden Württemberg gibi kurumlarla bir çok eylemler yaptı. Almanya’nın Baden Württemberg bölgesi Verdi Gazeteciler Sendikası ve diğer basın kuruluşların birlikte yaptıkları sokak eylemleri, salon toplantıları ve medya, basın üzerinde yaptıkları çağrılarla, tutuklu gazeteciler için ‘kardeş gazeteci kampanyasını’ yürüttüler. Bu kampanya ile Almanya’da yüzlerce gazeteci, Türkiye’de tutuklu bulunan gazetecilerle mektup yazışmalarıyla iletişim sağladılar. Bu iletişimin hala kısmen sürdüğünü, Van Yüksek Güvenlikli kapalı infaz kurumunda bulunan Ziya Ataman ve Nedim Türfent ile Kardeş Grubu Aktivistlerinin çalışmalarından izliyoruz. İsimlerinin basına yansımasından duydukları kaygıdan dolayı, bu enternasyonal grubu sadece var olduklarını ve tutuklu gazeteciler için sürekli aktif çalıştıklarını belirtmekle yetiniyoruz.

Gazeteci Ziya Ataman senelerce gazete dağıtımını yaptıktan sonra, kendisi dağıttığı bu gazetelerde haber yapmak, yazmak istedi. Eline kamera ve kalemini alması suç sayılarak, cezaevinde tutulan Ziya Ataman’a yapılan bu tutuklama ve ardından verilen 14 yıl hapis cezasını şiddetle kınamak bile yetmiyor…Verilen bu ceza, evrensel düzeyde işlenen bir  hak, adalet, hukuk ihlal suçudur. Gazetecilik suç değil, takdir edilmesi gereken bir meslek, emektir.

Gazetecilerle dayanışma grubu tutuklu gazeteciler için yaptığı çağrıda, ‘’Türkiye’de haksız, hukuksuz, adaletsiz bir şekilde 104 gazeteci beton duvarlar ardında tutuluyor. Gazetecilik suç değildir. Cezaevlerindeki hyjen sorunlarının şimdi Korona virüsü ile daha da tehlikeli bir duruma geldiği süreçte, gazeteci arkadaşlarımız çok daha da büyük bir tehlike ile karşı karşıyalar. Bütün gazeteci arkadaşlarımıza acilen özgürlük talep ediyoruz!’’ diyorlar.

Sayıları bazen değişse de hala 104 civarında tutuklu gazetecinin Türkiye Cezaevlerinde bulunduğu gerçeği yalnız 2002  yılından beri iktidarda olan AKP hükümet sistemi, yandaşları (MHP) ve bir türlü muhalefet(CHP) rolünü hakkıyla yapamayanların suçu olsa da;  bu suça aynı zamanda ortak olan, üç maymunları oynayan, hala adalet diyerek, mangallarda kül bırakmayan AB ülkeleridir de.

Türkiye gazetecileri bilerek ölüme terk ediyor

Türk parlamentosu, Türkiye’de aşırı dolu olan hapishanelerde COVID-19 enfeksiyonundan korunmak için 90.000 tutuklu/hükümlüyü erken bırakmayı amaçlayan bir infaz yasama paketini kabul etti. Bu infaz yasama paketinde, çok sayıda siyasi tutuklu ve gazeteci yasanın kapsamı dışında bırakıldı.

Avrupa Parlamentosu bu yüzden, Korona pandemisinden dolayı, tutuklu gazeteciler için Türkiye’ye,  15 Nisan 2020’de yaptığı çağrıyı basın açıklamasıyla duyurdu.

Avrupa Parlamentosu (Yeşiller / EFA) Üyesi ve AB-Türkiye Parlamento Delegasyonu Başkanı Dr.Sergey Lagodinsky Türkiye’de yapılan yasama paketini sert bir şekilde eleştirerek,“Bu yasa ile, Türk hükümeti bilinçli ve kasıtlı olarak gazetecilerin, insan hakları savunucularının ve kendilerine siyasi muhalif olarak gördüklerini ölümcül hastalık COVID 19 riskine maruz bırakıyor. AB ve Üye Devletlerin acilen bu sorunu Türk meslektaşlarıyla her düzeyde ele almaları gerekiyor. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de Türkiye’nin siyasi mahkumlarına dair dosyaları önceliğe alarak, zamanında yargılama sorumluluğunu da göstermelidir. Bu tutum ile sadece adil olmakla kalmayacak, aynı zamanda COVID-19 karşısında hapishanelerdeki çok sayıda insanın hayatını kurtaracaktır.

Pandemi ile mücadelede yan yana durmalıyız. AB, virüse karşı mücadelede Türkiye’yi desteklemeye hazır. Zorluklar çok büyük, ancak salgınla birlikte demokratik ve ayrımcı olmayan bir şekilde mücadele etmek, siyasi görüş ve inançlarına bakılmaksızın tüm vatandaşların hayatlarını kurtarmak için elimizden geleni yapmak istiyoruz ”denildi.

İngilizce resmi ortak açıklama, Parlamento Türkiye heyeti başkanı Dr. Sergey Lagodinsky ve İspanyol Sosyalist MEP ve Türkiye Parlamentosu raportörü Nacho Sanchez tarafından yapıldı.

MLSA’dan tutuklu, hükümlü gazeteciler için başvuru

Cezaevlerinde ilk ölümler açıklanırken, tahliye başvuruları hala cevapsız. Başvurular karşısındaki sessizlik, cezaevindeki gazetecilerin tahliyesi yönünde atılabilecek Anayasa Mahkemesine veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru gibi sonraki adımları da sekteye uğratıyor. Bu nedenle MLSA avukatları, cezaevlerinde COVID-19 kaynaklı ölümlerin yetkililerce telaffuz edilmeye başlanması ile, yargının tahliye talepleri konusundaki yavaşlığının daha vahim sonuçlar doğurabileceğine yönelik endişelerini dile getiriyor.

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) avukatları, temsil ettikleri tutuklu ve hükümlü durumda bulunan beş gazeteci ve bir aktivistler için yeni tip korona virüsüne (Kovid-19) karşı cezaevlerinde gereken önlemler alınmadığı gerekçesiyle tahliye talebinde bulundu. MLSA, söz konusu başvuruyu resmi hesaplarından paylaştı.

MLSA’nın hakkında tahliye talebinde bulunduğu isimler şöyle:

‘Terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla aldığı cezası Ekim 2019’da onanmış olan kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Nedim Türfent

‘Terör örgütü üyeliği’ konulu dosyaları Yargıtay’da bekleyen Habertürk TV eski koordinatörü Oğuz Usluer ve eski Bitlis Belediyesi Basın Birimi sorumlusu Uğur Yılmaz ve Alman vatandaşı aktivist Patrick Kraicker

Dosyası istinaf mahkemesinde bekleyen DİHA muhabiri Ziya Ataman

‘Terör örgütü üyeliği’ iddiasıyla açılan soruşturma kapsamında tutuklu bulunan Roj News editörü Aziz Oruç.

Tutuklu gazetecilerden Türfent ve Ataman Van Cezaevi’nde; Oruç, Patnos Cezaevi’nde; Usluer, Silivri Cezaevi’nde; Yılmaz, Elazığ Cezaevinde, Kraicker ise Maltepe Cezaevinde bulunuyor.

Bir çağrı da RSF (Sınır Tanımayan Gazeteciler)’den

RSF’den Erol Önderoğlu Twitter hesabı üzerinde hasta gazeteciler için yaptığı çağrıda:

‘’Covid-19 tehdidi altındaki hapishanelerde ağır rahatsızlıklarla yüz yüze bırakılan Mümtazer Türköne, Ziya Ataman ve son olarak pankreas kanserinin 4. evresini yaşadığı açıklanan CHA muhabiri Mevlüt Öztaş’ın insanlık gereği derhal tahliyesini talep ediyoruz’’diyor ve 21 Nisan 2020 tarihli T.C. Sağlık Bakanlığı sağlık bilimler üniversitesi Ankara dışkapı Yıldırım Beyazit eğitim araştırma merkezinin Mevlüt Öztaş hakkındaki raporunu ekliyor…

Kaynak: Avrupa Demokrat