Yasaya karşı toplumsal itiraz tahliyeler ve acı sonuçları ile büyürken, AYM’nin vereceği karar bekleniyor. AYM hâlâ var mı, geçmiş içtihatlarına bağlı mı, hep birlikte göreceğiz.
Bütün muhalefetin itirazına, tutuklu-hükümlü ailelerinin feryatlarına, toplumsal kaynaşmaya rağmen, inat ettiler, ısrar ettiler, dayattılar.
Mecliste üçte iki çoğunlukları (360 milletvekilleri) olmadığı halde, özel bir af yasası çıkardılar. Anayasayı çiğnediler. “Bunun afla alakası yok” diye diye, toplumun gözünün içine baka baka yalan söylediler.
Korona virüs tedbirleri kapsamında sağlık için adım atacağız dediler, bir yıldır hazırda beklettikleri infaz yasasını getirdiler. Koronayı fırsat bilip, mafya liderlerini salıverdiler. Siyasi tutsakları ise içeride tuttular. Tıklım tıklım dolu koğuşlarda korona virüs salgınına terk ettiler.
90 bin kişiyi saldılar, 200 bin kişiyi tuttular.
Tutukluları tuttular, hükümlülerin (seçtikleri bir kısmını) saldılar.
Muhalifi tuttular, yandaşı saldılar.
Tek sözle, yeni siyasi tutuklamalar için yer açtılar. Hapishanelerdeki infaz rejimini çok ağırlaştıran bir sürü yasayı da bu torba yasaya sokuşturup geçirdiler. (Örnek: Hapishanelere yandaş basın dışında gazete dergi girmesini neredeyse imkânsız hale getirdiler. Düşünce ‘suçundan’ yatanlar için çok ağır bir yaptırım ve sansürdür bu.)
Siyasi parti liderlerini, gazetecileri, belediye eş başkanlarını, üniversite mücadelesi veren gençleri, tivit atan yurttaşları, tek kelimeyle iktidarın “AKP’li değilsen teröristsin” dediği onbinleri içeride tuttular. Düne kadar var güçleriyle destekledikleri, ortak oldukları, arkasında durdukları Fettullah Gülen Cemaatinin okullarına çocuğunu yollamış, bankasına para yatırmış, gazetesine abone olmuş halktan insanları da tahliye etmediler.
Tecavüzcüleri, tacizcileri, kadın katillerini, uyuşturucu satıcılarını saldılar. Toplum düşmanı ne kadar unsur varsa, iktidarın hizmetinde kullanılmak üzere toplumun üzerine salıverdiler.
Bozkurt işareti yapa yapa çıktılar hapislerden. Biz bir kez daha gördük ki, kadın katilleri, uyuşturucu tacirleri, gençleri beyaz zehirle mahvedenler hep belli bir partinin mensuplarıymış.
23 Mayıs 2018’de MHP lideri Devlet Bahçeli, mafya şefi Alaattin Çakıcı’yı tedavi gördüğü hastanede ziyaret ederek baş başa görüşmüştü. Bu ziyaret, mafya affının işaret fişeğiydi. Zaten Bahçeli, 12 Mayıs tarihli bir tiviti ile Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz’ı “ülkü ve ülke sevdalısı olan, davalarının gözü kara yiğitleri” ilan etmişti. Demek ki, “dava” için ölecek ve öldürecek tosuncuklara ihtiyaç vardı.
Her bakımdan sarsılan, kitle desteğini yitiren AKP-MHP savaş bloğunun bu takviyeye ihtiyacı vardı demek ki.
Çıkanlar hemen başladı icraatlarına. Hastanelerin acil servisleri tahliyecilerle doldu. Yarım kalan hesaplarını tamamlamaya gelmişlerdi. Kimi zaman terk eden eski eşti hedefleri, kimi zaman bir kız çocuğu.
Korona virüs sebebiyle toplumun evlere hapsolduğu günlerde kadın katillerini “evlerine” döndürdüler. Ev içi şiddete yeni zeminler sundular.
AKP kadın katillerine af çıkartıp, kadına karşı şiddeti cesaretlendirirken, Rize Fındıklı'da AKP İlçe Başkan Yardımcısı Gamze Pala defalarca reddettiği erkek tarafından silahla yaralandı ve boğazı kesilerek öldürüldü.
İzmir’de bu afla tahliye olan Mehmet I., 44 yaşında, 2 çocuk babası Ümit Arınç’ı, başını taşla ezerek öldürdü.
Şimdi bu özel af kanunu, CHP’nin usul başvurusu ile Anayasa Mahkemesi’nin önünde. Yasaya karşı toplumsal itiraz tahliyeler ve acı sonuçları ile büyürken, AYM’nin vereceği karar bekleniyor. Geçmişte AYM bu tür özel af yasalarını ‘eşitlik’ ilkesi gereği genişletti ve dahil edilmeyen kesimleri de kattı. Anayasa Mahkemesi hâlâ var mı, geçmiş içtihatlarına bağlı mı, hep birlikte göreceğiz.
Kaynak: Artı Gerçek