Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği'nin, Silivri, Tekirdağ ve Bursa Cezaevlerine ilişkin hazırladığı rapor, Türkiye'de son dönemde gündemden düşmeyen cezaevlerindeki vahim iddiaları bir kez daha gündeme taşıdı.
Tekirdağ 1 ve 2 No'lu F Tipi, Tekirdağ 2 No'lu T Tipi, Silivri 2 No'lu L Tipi ve Bursa Cezaevine ilişkin tespitlerin paylaşıldığı raporda özellikle siyasi mahkumların yaşadıkları dikkat çekiyor.
Vahim tablo
Derneğin raporunda "'ü aratmayan uygulamalar" olarak nitelenen ve özellikle Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Cezaevi'nde yaşananlara ilişkin ifadeler vahim bir tabloyu ortaya koyuyor. Çıplak aramalar, darp, psikolojik baskı, yemek verilmemesi, keyfi cezalar, hasta mahpusların revire çıkarılmaması, kanuna aykırı biçimde kelepçe uygulanması, askeri yürüyüş düzeni ve telefon görüşmelerinde tekmil vermenin dayatılması, kitaplara sınırlama getirilmesi ve daha pek çok konu özellikle siyasi mahpusların maruz kaldığı uygulamalar.
TBMM'de de gündeme gelmişti
Derneğin raporunda ifade edilen konular daha önce de bazı milletvekilleri tarafından TBMM gündemine taşınmıştı. Son olarak Adalet Bakanlığı bütçesine ilişkin görüşmelerin yapıldığı 13 Aralık 2012 tarihinde cezaevleri sıkıntısını TBMM Genel Kurulu'na taşıyan CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, F Tipi cezaevlerini, "İzsiz işkence, sessiz ölüm" diye nitelemiş ve özellikle de kadın ve erkek mahkumların çok sayıdaki gardiyan önünde çırılçıplak soyularak yapılan "uyluk aramasına" değinerek, cezaevlerinde yaşananları "utanç sayfası" diye tanımlamıştı.
Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği'nin tespitleri de daha önce de defalarca dile getirilen ve düzeltilmesi yönünde taleplerde bulunulan bu uygulamaların sürdüğünü ortaya koyuyor.
"Çıplak arama ve onur kırıcı davranışlar"
Derneğin, Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Cezaevi 'ne ilişkin tespitleri şöyle:
Mahpuslar çıplak arama dayatmasına ve onur kırıcı muamelelere maruz kalıyor.
Buna karşı koyanlar darp ediliyor ve haklarında disiplin soruşturması açılıyor.
Soruşturmalar tamamlandığında başka cezaevlerinden sürgün edilen mahpuslara hücre cezası verilecek.
Akşam yemeklerinde 3 kişinin kaldığı koğuşlara tek kişilik yemek veriliyor.
Aramalar sırasında ve ortak sohbete çıkarken keyfi ve onur kırıcı arama işlemi uygulanıyor.
Hasta mahpuslar revire ve doktor kontrolüne götürülürken ve tedavi esnasında kelepçeleniyor. Bunu kabul etmeyenler hiçbir tedavi görmeden koğuşlarına geri götürülüyor.
Mahpusların bilgiye erişim hakkı engelleniyor.
Mahpusların 10 kitaptan fazla bulunduramayacağı bildirilmiş, 2 ay içinde 10'dan fazla kitaplarını ailelerine göndermezlerse el konulacak.
Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Sinan Zincir, bu cezaevinin sürgünlerin geldiği cezaevi konumunda olduğunu, ağır tecrit yaşayan mahpusların ailelerinden uzaklaştırılarak buraya getirildiğini belirterek, "Bu tutsakların aileleri bölgede yaşamaktadır. Bugün Kürt siyasi tutsaklar adeta ailelerinden kaçırılarak Batı cezaevlerine sürgün edilmektedir. Buraya Adıyaman Cezaevinden 12, Midyat Cezaevinden 9, Erzurum Cezaevinden 8, Tekirdağ 2 No'lu T tipi Cezaevinden 21 tutsak getirilmiş, burada bulunan ve aileleri İstanbul'da yaşayan 15'e yakın tutsak da Muğla Cezaevi'ne sürgün gönderilmiştir" dedi.
"Mahpuslar sürekli saldırıya uğruyor"
Derneğin raporuna göre Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Cezaevi' nde ise durum şöyle:
Mahpuslar sürekli olarak fiziki ve psikolojik baskıyla karşı karşıya.
Mahpuslar sürekli olarak infaz koruma görevlilerinin saldırısına uğrayacakları ve darp edilecekleri kaygısı ile yaşıyor. Öyle ki avukat görüşüne dahi tedirgin şekilde geliyorlar.
Mahpusların göz temasları ve selamlaşmaları yasak; bu nedenle darp ediliyorlar.
Aynı koğuşta kalan 3 kişinin koridorda volta atarken bile tek sıra halinde yürümeleri dayatılıyor.
Avukat görüşü ve aile ziyaretine çıkan mahpuslar anlamsız komutlarla askeri nizama alınmaya çalışılıyor.
Mahpuslar ve telefonda görüştükleri ailelerinin karşılıklı tekmil vermeden telefonda konuşmaları yasak. (-Ben tutsak A; karşıdaki de -Ben annen B, biçiminde.) Aksi durumda telefon görüşmeleri engelleniyor.
Kantin servisinde kaba ve keyfi davranışlar rutin hal almış durumda.
3 kişilik odalara tek kişilik yemek verilerek mahpuslarla alay ediliyor.
Ortak alana haftada 1 saat izin veriliyor. Oysa ki Adalet Bakanlığı genelgesine göre bu süre haftada 10 saat.
Mahpuslar talep üzerine 6 ayda bir oda değişimi yapabilecekken bu mahpuslara karşı kullanılıyor ve oda değişimi talepleri hiçbir şekilde karşılanmıyor.
Her arama esnasında odalar dağıtılıyor ve mahpusların kitap ve defterlerine el konuluyor.
Cezaevinin yeni uygulaması, tek başına tecrit ve kötü muamele ile sınırlı kalmamakta mahpusların bilgiye erişim hakkı da engellenmekte.
Her mahpusun 10'dan fazla kitap bulunduramayacağı bildirilmiş ve cezaevi müdürü, "Aileler üzeriden kitap gelişini de engelleyeceğiz; kitap değişimini faks yolu ile kitabevlerinden yapacaksınız" beyanında bulundu.
Haftada bir defa sıcak su verilmekte.
"Soruşturma gardiyanlara değil, dövdükleri mahkuma"
Avukat Sinan Zincir, Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Cezaevi'nde mahpusların sıklıkla darp ve "saldırıya" uğradığını tespit ettiklerini ifade ederek, "En son Metin İnce isimli mahpus arama esnasında keyfi bir şekilde darp edilmiş, oda arkadaşlarına saldırılmıştır. Olmadık anlarda dahi sürekli tutsakları hakaretlerle tahrik edip saldırı düzenleniyor. Metin İnce bu saldırıda yaralanmıştır. Ancak Metin İnce'ye darp edilmesine rağmen, hücre cezası talebiyle disiplin soruşturması açıldı" diye konuştu.
İşte Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği'nin raporuna göre diğer cezaevlerindeki durum:
"70-80 gardiyan 3 mahkumu darp etti"
Tekirdağ 2 No'lu T Tipi Cezaevi
Buraya Midyat ve Kürkçüler Cezaevlerinden getirilen 24 siyasi mahkum, geldikleri günden beri kötü muameleye uğruyor ve temel ihtiyaçları karşılanmıyor.
70-80 kişilk gardiyan grubu, 3 siyasi mahkuma saldırıp, darp etti.
Her akşam mahpusları sayıma geldiklerinde tehdit ve hakaretlerle arama yapılıyor.
Keyfi olarak gazetelerin verilmesi engelleniyor ve Azadiye Welat gazetesi hiçbir şekilde verilmiyor.
Kişisel eşyaları mahpuslara keyfi olarak verilmiyor.
Sara hastası Salih Benzer'e ilaçları verilmediği için fenalaştı ve acile kaldırılmak zorunda bırakıldı.
Mahpuslardan Mehmet Halit Oruç telefonda ailesine, kendisine ve arkadaşlarına yapılan kötü muameleleri anlattığı için, hakkında disiplin soruşturması açıldı ve tehdit edildi.
Mahpuslara revire gidişlerde ve sayımlarda askeri nizamda yürümeleri ve durmaları dayatılıyor. Mahpuslar ise bu koşullarda revire çıkmayacaklarını belirttiler.
Mahpusların, Cezaevi Müdürü ile yaptıkları görüşmede Müdür kendilerine, "Gardiyanlarımız şehit yakınları, biz onları kontrol edemeyiz" beyanında bulundu.
12'şer kişilik koğuşlara, demirbaş olarak bulunması zorunlu masa ve sandalye verilmemekte.
Başka cezaevlerinden ve ailelerinden gelen fotoğraflar mahpuslara verilmiyor.
Cezaevinde sular gündüz hiç akmıyor. Gece saat 24.00'dan ertesi gün saat 10.00'a kadar sular akıyor.
"Doktorun sevk yazısına rağmen hastaneye gönderilmiyor"
Silivri 2 No'lu L Tipi Cezaevi
Hayati tehlikesi bulunan hasta mahpus, siyasetçi Recep Karagül, tekrar anjiyo oldu ve doktorların Halkalı Mehmet Akif Ersoy Hastanesi'ne sevk yazmasına rağmen, "böyle bir yazı yok" denilerek, sevk işlemi yapılmıyor.
Açlık grevine katılan mahpuslara hücre cezaları veriliyor.
Mektup ve faksların ulaşmasında ciddi sorunlar yaşanıyor.
Aramalarda odalar dağıtılıyor.
Bursa Cezaevi
Gardiyanlar mahpuslara öfke ve kinle yaklaşmakta.
-Keyfi aramalarla mahpuslar tahrik edilmekte.
-Telefon görüşmeleri disiplin cezalarıyla engelleniyor.
-Siyasi mahpuslar, adli tutuklularla aynı anda görüşe çıkarılmalarına karşı çıkmalarına rağmen, bu uygulama keyfi olarak yapılıyor.
Mahpusların ailelerinden 30 kişiye görüş yasağı gelmiştir.
Avukat Sinan Zincir, "Tüm bu keyfi uygulamalara karşı koşulların düzeltilmesi amacıyla mahpuslar açlık grevine gitmiştir ve 16. günlerindeler" diyerek, siyasi iktidarı hak ihlallerine karşı yerinde inceleme başlatıp, sorumluları hakkında cezai ve idari işlem başlataya çağırdı.
(cnnturk.com)
Kaynak: baskahaber.org
- 4 gösterim