Burhan Güneş

Antalya hapishanesinden mektup var: "Gökyüzüne, aya, yıldızlara bizler için de bakın!"

Merhaba

(...) İçeride ve özellikle tekli hücrelerde (ve şu anki S Tiplerinde) hafıza gidiyor. En son size burada yaşanan hangi durumları aktarabildim cidden emin değilim!

              Hafızamdan dolayı tekrara düşersem şimdiden anlayışına sığınırım, yazmak için en “uygun” dili seçmem gerekir. Nitekim yazdıklarımı süzgeçten elemeyince çıkışı olmuyor. 

"Normal hastalıklarımız için revir yok! Hücreye götürülmek için revir var."

“Hasılı burada sıkıntılar çok. Kalem ve kağıt da yetmeyecek. Şimdi burada hiçbir sosyal aktivitemiz yok. Günde 1,5 saat havalandırma. Haftada 1 saat spor! Bu 1 saat spor 45 dakikaya indirildi! Ayrıca her hafta da uygulanmıyor! Yani ayda eskiden 4 saat bir yapay sahaya çıkartılıyorduk. Küçük, altı plastik çimden oluşan, kalesi bile olmayan bir saha! Şimdi ayda 3 keze indirildi. Süre de 45’er dakikaya indirildi. Yani ayda toplamda 2 saat 15 dakika spor yapabiliriz! Başka hiçbir aktivitemiz yok. Günün 22,5 saatini küçük ve dar bir hücrede geçiriyoruz!”

Burhan Güneş arama tacizlerini ve revir doktorunun hasta tutsakları aşağıladığını yazıyor

“Burada her şey ülkem gibi. Bir haftada 3 kez hücremde arama yapıldı. Tuhaf olan şey her aramada buzdolabındaki (mini buzdolabı) tüm yiyecekleri çöpe atmak zorunda kalıyorum. Müdüre de söyledim “çaresi yok” dedi. Görevlilerin elinde ameliyat eldivenleri! Tuvalet ve lavabonun taşlarının kenarları o ellerle aranıyor! Sonra aynı ellerle buzdolabı ve yiyeceklerimizin içi aranıyor! Kol saatim her ay kolumdan alınıp “inceleyeceğiz” deniliyor! Her seferinde 20 gün incelemede kalıyor! Sonra getiriyorlar! 10 gün takmadan yine aramaya gelip “inceleyeceğiz” diyorlar. Geçen hafta 4.