Berkin Elvan’ın cenazesine katıldığı gerekçesiyle 5 Ocak’tan beri tutuklu bulunan Berkay Ustabaş, cezaevinden Evrensel'e mektup gönderdi.
2 Eylül 2018 - Eylem NAZLIER - İstanbul
Berkin Elvan’ın cenazesine katıldığı gerekçesiyle 5 Ocak’tan beri tutuklu bulunan Devrimci Gençlik Dernekleri Genel Sekreteri ve İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Berkay Ustabaş, Kırıkkale F Tipi Cezaevinden Evrensel'e mektup gönderdi. 5 Eylül’de görülecek duruşmasına çağrı yapan Ustabaş, "Benimkisi bir adalet arayışı, Türkiye’deki adalet arayışının küçük bir parçası" dedi.
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 4. Sınıf öğrencisi olan Ustabaş, Evrensel'e gönderdiği mektubunda tutuklama gerekçesini ise şu sözlerle aktardı: Bundan tam beş yıl önce Gezi Direnişi sırasında polisin ZET silahı ile başından vurup ağır yaraladığı ve uzunca bir süre komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren, 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın, iki milyon kişinin katılımıyla gerçekleşen cenazesine katıldığım gerekçesi ile yaklaşık dokuz ay önce tutuklandım. 20 Aralık 2017’de evimin Özel Harekat Polisleri tarafından basılmasının ardından, kendi ayağımla savcılığa giderek ifade verdim. Ancak ifademi alan savcı, kaçma şüphesi ve delil karartma bahanesine sarılarak tutuklanmamı istedi. Ayrıca savcı Sarı, doğrudan bana ve avukatlarıma, ‘Haklı olabilirsiniz ancak biz bir ahdettik ve tutuklayacağız’ ifadelerini kullandı. Savcı, tutuklanmamı ayarladıklarını açıkça beyan etti. Sevk edildiğim Sulh-Ceza Hakimliği yaklaşık yarım dakika içinde tutuklanmama karar verdi. Soruyorum; beş yıl önce gerçekleşmiş bir eylemin bütün yanları ortadayken hangi delilin toplanması gerekçesi sunulabilir? Şayet savcının zaman makinesi yoksa geçmişe gidip hangi delili toplayabilir veya evim polis tarafından basılıp aileme kötü muamelede bulunulmuşken kendi ayağımla gittiğim savcılık hangi kaçma şüphesinden bahsedebilir?
‘SÜRGÜN DE BİR ÇEŞİT CEZA İÇİNDE CEZA ARACI’
Önce Metris'e ardından Silivri 9 No’lu Cezaevine götürüldüğünü aktaran Ustabaş, “Silivri’de bir aya yakın kaldıktan sonra 23 Ocak’ta Kırıkkale F Tipi Cezaevine sürgün edildim. İstanbul’da doğup büyümüş, ikamet etmiş ve ailesi de İstanbul’da yaşayan birisiyim. Ben neden ve hangi gerekçelerle Kırıkkale’deyim? İşçi emeklisi annemin beni tek bir ziyaretinin masrafı aylık maaşının dörtte birine tekabül ediyor. Sürgün de bir çeşit ceza içinde ceza aracı olarak kullanılmaya çalışılıyor. Bu benimle birlikte ailemi de cezalandırma çabasından başka nedir?” dedi.
Kırıkkale’ye sürgün edildiği için savunmasını mahkeme huzurunda yapma imkanının elinden alındığına dikkat çeken Ustabaş, mektubunda “SEGBİS ile savunma yapmam isteniyor. SEGBİS’in savunma hakkımı kısıtlayan bir uygulama olduğu ilk duruşmamdaki örneklerle bir kez daha ortaya çıktı. Duruşma esnasında sesin kesilmesi ile yargılandığım davayı takip dahi edemedim. Sesin kesildiğini ise ancak üç ay sonraki ikinci duruşmada ifade edebildim. Mahkeme salonunda bulunma isteğim ise bir kez daha reddedildi. Küçücük bir ekran, üstelik sık sık ses kesiliyor, göstermelik de olsa buna kim adil bir yargılama diyebilir?” ifadelerini kullandı.
‘EVİMDEN SOL KİTAPLAR ÇIKMASI SUÇ MUDUR?’
Mahkeme başkanının dosya kapsamında sorduğu en somut sorunun ise “Evinde neden hep sol görüşte kitap çıktı?” sorusu olduğunu belirten Ustabaş, “Bir insanın evinden, mahkeme başkanının deyimiyle 'hep sol görüşten kitaplar çıkması' suç mudur? Bunların hangisi suç? Berkin’in cenazesine katılmak mı, evimden 'hep sol kitaplar' çıkmış olması mı? Bunun adına pek çok şey diyebiliriz ama adalet diyemeyeceğimize eminim” dedi. 5 Eylül’de görülecek duruşmaya çağrı yapan Ustabaş, herkesi davaya sahiplenmeye davet etti.
Kaynak: Evrensel Gazetesi
- 4 gösterim