26.09.2024
Değerli Adil Hocam!
Göndermiş olduğun iki kart, kıymetli yazın, resim ve şiirlerin geldi, aldım hepsini çok teşekkür ederim.
Sergiye kitabımı alacağınızı da belirtmişsiniz, çok sağ olun. Size kitap gönderememiştim, yanımda yoktu. Kusura bakmayın. Cezaevinin koşullarını biliyorsunuz, anlatmama gerek yok. Sergi hakkındaki gelişmeleri bir ara yazarsanız sevinirim. Umarım planladığınız gibi olumlu geçmiştir. Hangi kitabım yer aldı acaba? Merak ettim.
Hukuki durumumla ilgili yazdığım dilekçenin kopyalarını da yollamışsınız. (5 adet) geldi. Yine yapmış olduğunuz açıklama için de ayrıca teşekkür ederim. Kurumların –sizin ilişkide olduğunuz- konuya ilişkin girişimleri açıklamaları olursa, mektup yazdığınızda onu da eklerseniz iyi olur. Çünkü neredeyse hiçbir yerden haber alamıyorum. Gazete zaten yok, TV kanalları da sıradan kanallardır. Bizimle ilgili bir haber yapmıyorlar. Halk TV var, o da ilgilenmiyor. Oysa Türkiye gibi bir yerde, bir gazeteci salt bir yazı için yedi buçuk (7,5) yıl ceza alırsa en önemli haber olması gerekir. Ama şimdiye kadar takip ettim, hiç bahsetmediler. Onlardan tanıdıklarınız varsa bu eleştirimi onlara iletin lütfen. Barış Pehlivanoğlu 1,5 yıl ceza aldı, günlerce haber yaptılar. Ben yedi buçuk yıl aldım, hiç bahsetmediler. Tamam, o da ceza almasın, ama hiç olmazsa “haber değeri olan olay” ilkesine göre hareket etsin demokratik kurumlar, basın yayın kuruluşları. Bu konuda elinizden geldiği kadar katkı beklediğimi bir kez daha belirtmiş olalım. Aydın vicdanının harekete geçmesini istiyorum. Bugün bana bu ceza verilmiş, yarın başkalarına verilir. Hep birlikte karşı çıkalım diyorum.
İnternet gazeteniz (www.gorulmustur.org) hakkında hiç bilgim yoktur. Acaba bir ara onunla ilgili beni bilgilendirebilir misiniz? Bir ara Diyarbakır merkezli “Diyarname” internet gazetesi çıkıyordu. On yıla yakın düzenli ona yazdım. “Kışwera Göncemin”di köşemin ismi. Şimdi de yayın yapıyor mu acaba bilemiyorum. Kürtçeydi o site. Sizinki de onun gibi bir şey midir acaba? Biliyorsunuz teknik hakkında bilgim sıfırdır neredeyse. 31 yıldır içerideyim. Traktör bile nasıl çalışıyor, artık unutmuşum. Bu konudaki cahilliğimi mazur görün lütfen. Siz uygun görüyorsanız şiirlerimi tabii ki gazetenizde yayınlayabilirsiniz. Sizin gibi kıymetli bir hocamızla birlikte çalışmak şereftir benim için.
Daha önce size göndermiş olduğum bazı şiirlerim vardı. O kitap dosyasının tümünü –o şiirler de içindedir yine- size gönderiyorum. Uygun göreceğiniz şiirleri sitenizde yayınlayabilirsiniz.
Ama eğer mümkünse ekteki şiir kitap dosyamın tümünü bilgisayara geçirip bana da bir kopyasını göndermenizi rica ediyorum. Mümkünse orijinalini de geri gönderin, ki yanımda kopyası yoktur hiç. Kitap olarak çıkmasa bile belki kaybolmaz o eser. Cezaevinde yazdığım son kitap odur. Tahliye olmayı planlamıştım. Ama artık yedi buçuk yıl cezam fazlalaştığı için belki birkaç kitap daha yazarım. Yirminin üzerine çıktı artık. Ömrüm yeter mi, bilemiyorum, ama son nefesime kadar yazarım.
1-El yazım okunaklı değildir. Yardım edebilecek –yazısı güzel olan- hiç kimse de yanımda yoktur. Onun için şiirleri ben yazdım. Biliyorsunuz şiir hassastır, bazen tek bir harf, sözcük yanlış yazılırsa anlam kayması, hatta bozulması gerçekleşiyor. Kitabın sonunda iki tane de “kitap değerlendirmesi” vardır. Onları da kitabımın sonuna eklerim. Şiirle ilgilidir. Toplam 71 sayfadır. Fazla yer kaplamasın diye bazı sayfalarda iki şiir yazdım. “İçindekiler” bölümünde zaten sıralamaları vardır. Dediğim gibi, bir kopyasını (bilgisayar çıktısı) sizden rica ediyorum, orijinalini de.
2-Eğer zamanın varsa onları okuyup şiirlerim üzerine bir değerlendirme yazısını yazmanızı rica etsem acaba size saygısızlık etmiş olur muyum? Lütfen öyle anlaşılmasın.
3-Şiirlerimden bazıları acaba kart şeklinde basılamaz mı? Mümkünse yaptırabilirseniz sevinirim. Eğer olursa “Nispet”, “Kutsama” adlı şiirlerim olsun. “Sabır Taşı” da olabilir.
4-Göndermiş olduğunuz her iki kitap bu hafta bana verildi. Çok teşekkür ederim. “Tekel İşçisi Bir Kadının Uyanışı” ve “Yargılanan İmgeler”.
5-Son bir ricam: Allah bilir elbette, ama büyük bir ihtimalle ben yedi yıl daha cezaevinde yaşayamam. Sağlığım o kadarına dayanamaz gibime geliyor. Elimden geldiği kadar anılarımı ve aklımda kalmış olanları yazıp, aileme göndereceğim. Bu kitabım da sana “emanet” olsun. Emanet kıyamet diye bir söz vardır halk içinde. Yani “emanet korunmalıdır” diye belirtilir. Ta kıyamete kadar. Eğer bana bir şey olursa, lütfen o kitabın kaybolmamasını sağla. Şimdi yaşıyorum, yayınlanma imkanı da yoktur zaten. Ama benden sonra en azından o kitabım “yaşasın” kaybolmasın. Bilgisayara çekilmiş hali bana geldiğinde, hepsini kontrol de edip, varsa eksiklikleri tamamlamış olarak size bildireceğim. Artık gazetede yayınlananlar zaten yayınlanır. (Köşe ayırırsanız, ismi “Gözde Şiirler” olsun lütfen). Diğerleri de en azından benden sonra kitap şeklinde yayınlansın. Belki o zaman bir hayırsever yardım da eder. Ortadoğu kültüründe genelde sağ olanlara destek verilmiyor, ama öldükten sonra yardım ediliyor. Ne yazık ki böylesi bir gelenek birçok yazar, sanatçının yaşamında olmuş şeylerdir. Büyük bir ihtimalle benim kitaplarım da benden sonra yayınlanırlar. Eh, o da bir tesellidir işte.
Selam ve saygılarımla. Görüşürüz umarım.
Zeki KAYAR
F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishane A-7 Sarıçam/ADANA
Görülmüştür Notu:
Zeki Kayar'ın şiirlerinden istedikleri kartpostal yapılıp ona yollandı. (30 adet). Ayrıca şiirleri de dijital ortama aktarılıyor.
***
Zeki Kayar'ın yolladığı özgeçmiş:
ÖZGEÇMİŞİM
01.01.1973 tarihinde Siirt’in Eruh İlçesi’nin Salkımbağlar Köyü’nde doğmuşum. On
iki kardeşiz. Altı kadın, altı erkek. Annem, babam vefat etmişlerdir.
23.11.1993 tarihinde köyde, imamlık yaparken tutuklanıp müebbet hapis cezası aldım.
O cezamın infazı olan otuz (30) yıllık süreyi kesintisiz şekilde cezaevinde bırakılarak
tamamladım.
Normalde 23.11.2023 tarihinde cezam bittiği için tahliye olmam gerekiyordu.
Mahkeme kararıyla düzenlenen başsavcılık müddetnamesi o şekilde düzenlenmişti.
Fakat 1 Haziran 2016 tarihinde Özgür Gündem Gazetesi’nde yayımlanan bir
makalemden dolayı yedi buçuk (7,5) yıl ek hapis cezasına çarptırıldım. “Basın suçu” olarak
adlandırılan o cezam gerekçe gösterilerek tahliye edilmedim. Otuz yıllık müebbet hapis
cezasını tamamladıktan sonra, tahliye edilmeden o cezam devreye konuldu. Ve yaklaşık bir
yıldır o cezamı yatmaktayım.
Bu ülkede tek bir yazıdan dolayı bu kadar ağır ve örneği olmayan bir cezaya
çarptırılan tek mahkum benim. Benden başka, sadece bir yazıdan dolayı bu kadar ağır bir
cezadan yatan hiç kimse bulunmamaktadır cezaevlerinde. Çünkü “Basın suçu” olarak
adlandırılan düşünceyi ifade etme şekli olan fiili düzenleyen kanuna göre en ağır ceza (en üst
aşaması) dört buçuk yıldır. On aydan, dört buçuk yıla kadardır. Benimki ise tamı tamına yedi
buçuk (7,5) yıldır ve dediğim gibi araştırdım, salt bir yazıdan dolayı bu kadar fazla bir ceza
alan hiçbir aydın, yazar yoktur. Sadece bana verilmiştir böylesi emsalsiz ağır bir ceza.
Yazımın konusu “Kürtçe Gramer-Dilbilgisi- Yapısının Özellikleri”dir.
Sırf konu Kürtçe dilbilgisi olduğu için böylesi ağır bir ceza bana verilmiştir. Ceza
hukuki olmadığı, siyasi olduğu ve tamamıyla konunun kişiselleştirildiği açıktır. Adeta “kişiye
özel” ceza konumu uygulanmıştır benim durumumda. Hem cezanın en üst aşamasıyla. Oysa
resmiyette Kürtçe grameri hakkında yazı yazmak suç değildir. Devletin resmi kanalında bile
Kürtçe dilbilgisi hakkında programlar yapılıyor. Onlara serbesttir, onlara ceza verilmiyor, ama
bana verildi. Hem de şöyle okkalı (!) bir ceza…
Bir de gazeteye yazı gönderdiğimde mektup olarak cezaevi idaresinin Mektup Okuma
Komisyonu’na vermiştim. Onlar heyet olarak okuyor, inceliyor, yazıda bir sakınca
görülmediğine dair “görülmüştür” mührünü vuruyorlar ve ondan sonra postaya veriliyor.
Buna rağmen o resmi kurum aracılığıyla gönderilen yarım sayfadan bile daha kısa bir yazıdan
dolayı tam olarak yedi buçuk (7,5) yıl ceza aldım. İnanılır gibi değil, ama ne yazık ki gerçek.
Bu durum, mevcut hukuk yasalarına da aykırıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğüne de
aykırıdır.
Bu konuda başta “meslektaşlarım” olan şair, yazar ve aydınlardan, tüm insan hakları
savunucuları ve demokratik-özgürlükçü-müreffeh bir ülkeden yana olan herkesi hukuki
anlamda yardımlaşma ve dayanışmaya çağırıyorum.
Bu konuda duyarlılık gösterip katkı yapacak olan herkese “Gözde Şiirler” adlı
kitabımdaki şiirlerimi armağan ediyorum. Cezaevinde yazmış olduğum yirmiden fazla
kitaplarımdan en sonuncusudur. Umarım demokratik kamuoyunun desteği ve duyarlılığıyla
hukuki durumum olumlu yönde düzelir ve bana verilmiş olan bu haksız-hukuksuz ceza
kaldırılmış olur. Böylece, ben, artık şiir, deneme, öykü kitaplarımı dışarıda, özgür bir ortamda
yazmış olacağım.
Dostça-yoldaşça duygularla en içten selam ve saygılarımı sunuyorum.
Şiirle kalın, sevgiyle kalın, özgür kalın!
1 Eylül 2024, F Tipi Hapishane
Kürkçüler/ADANA
ZEKİ KAYAR
- 21 gösterim