Ayhan Kavak'tan Öykü'ye bir öykü

Benim Değerli Yeğenim Dağ Yürekli Öykü Can'a,

Kucaklar, gözlerinden öper, selamlarımı ve sevgilerimi, can-ı gönülden diler, arkadaşların İlya ve Katya'ya da çok selam ederim. Yazdığın o güzel kartları ve fotoğrafları aldığımda çok çok sevindim. Ve hemen Can yeğenime ulaşmak için bu satırları yazmaya koyuldum. Biliyor musun, dün gece rüyamda seni gördüm ve yaşadığın macera gözlerimin önünde belirdi. Belki sen daha iyi bilirsin ama ben yine de sana yazmalıyım diye düşündüm.

İşte başlıyorum: Vakti zamanında damarlarında kan yerine kötülük akan küçümen biri varmış. Güzellikten, insanlıktan nasibini almadığından mutlu ve özgürce yaşayan tüm insanlara kin ve öfke duyuyormuş ama küçümen olduğundan, rüzgarda uçan çöpler misali etkisi olmuyormuş. Küçümenin ismi Çiyan'mış. Herkes tanır, bilirmiş onu ve onunlar arkadaşlık etmezmiş. Çiyan insanlara nasıl zarar vereceğini düşünüp dururken yerin yedi kat dibindeki zebanilerle karşılaşıp, onlardan kendini farklı göstermek için kendi boyunda bir maske almış ve onu takarak insanların arasında dostluklar kurmaya çalışmış. Elbette amacı güzellikleri ve özgürlükleri yok edip, insanları köeleştirmekmiş. Çiyan adını saklayarak kendine yepyeni bir kimlik edinmiş ve Jiyan demiş kendine. Jiyan derken bitirmek, kurutmak istediği hayatı düşünüyormuş meğer. Çünkü Jiyan ismi özgür yaşam sevdalılarının en sevdiği isimlerdenmiş. Jiyan ismini duyan Çiyan'a sempatiyle yaklaşıyormuş. Çiyan da taktığı maskenin ardından tün kötülükleri seferber ederek insanların düşünce ve hayallerini içine çekip yutuyormuş. Yuttukça büyürken; düşünce ve hayallerinikaybeden insanlar robota dönüşüyor ve küçümen Çiyan'ın her dediğini bilmeden, anlamadan yerine getirmeye çalışıyorlarmış. İnsanların düşünce ve hayallerini yuttukça büyüyen küçümenin maskesi bırak bedenini, yüzünü bile örtmez duruma düşmüş. Buna rağmen o kadar çok düşünce ve hayal yutmuş ki, arta kalanların yüreğinde büyük bir korku yarattığından gök semada herkesi sindirmiş durumdaymış. Küçümen Çiyan'ın ettiklerinden dünyaya acı yayılmış. Ah vahlar çığlık olup dört bir yana yayılıyormuş ama küçümen Çiyan'ı durduracak kimse çıkmıyormuş.

Her yer karanlığa bürünmüş. Güneş ve aydınlık insanların düştüğü durumdan utanç duyarakbulutların ardında kendilerini göstermez olmuşlar. Gel zaman git zaman yaşanan acıların ağıda dönüşmesi daha yeni okula başlayan Öykü Can'a kadar ulaşmış. Dünyada var olan acıları ortadan kaldıramak için çareler aramış. Düşünmüş, taşınmış bir türlü çözüm bulamamış. Çaresizlikten karamsarlığa düştüğünde birden gökyüzünde can dostui arkadaşı Huma Kuşu görünmüş. Halini hatırını sorduktan sonra Öykü Can sıkıntısını anlatmış. Huma Kuşu çözüm senin iğne-iplik kutunda demiş. Annen Tülin'in verdiği iğnenin sihirli olduğunu ve bunun kimsenin bilmediğini söylemiş ve küçümenin yanına gidip ona bu mor uçlu iğneyi batırmasını söyleyerek gözden kaybolmuş. Kutudan mor başlı iğneyi çıkararak küçümen Çiyan'ı aramaya koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz giderek karanlığın zifiriye dönüştüğü yerde küçümeni görmüş. Küçümen Öykü Can'ı gördüğünde küçük bir çocuk olduğunu düşünerek sinek kovarcasına elini sallamış. Fakat Öykü Can yavaş yavaş Küçümen Çiyan'a yaklaşmaya devam etmiş. Yanıbaşına gelir gelmez hemen mor iğneyi batırmış. Küçümen Çiyan patlamış, balon gibi söndükçe sönmüş ve pireye dönüşmüş. Küçümen küçüldükçe acıların yerine yeniden mutluluk ve özgürlük parıldamaya başlamış. Düşünce ve hayallerine yeniden kavuşan insanlar Öykü Can'ın etrafında büyük bir halka olup şen şakrak dans etmeye başlamışlar. Öykü Can dansı görünce durur mu? O da en güzel dansını yaparak şenlikler içerisinde oynayıp durmuş.

Evet değerli yeğenim, işte böyleydi yaşananlar. Gözlerinden öperi kendine çok ama çok iyi bak diyor, selam, sevgi ve saygılarımla sana ve tüm arkadaşlarına başarı ve esenlikler dilerim...

Amcan Ayhan Kavak

D Tipi Cezaevi Diyarbakır