Tutsak Doktor Ayhan Kavak'tan kitap tanıtım yazısı: Şekok Gölgesine Düşen İzler

"ŞEKOK GÖLGESİNE DÜŞEN İZLER"

Derler ki nesir, öykü veya roman yazanlar iyi şiir yazamaz ama şairler iyi nesir, öykü, roman yazarlar. Bu sözün gerçekliğini Şair Mehmet Sait Yalçın yani Andok hewalimin yeni çıkan öykü kitabında teyit etmek mümkün.

Yazarın 2010 yılında "Sürgün Uçurumlar Çığlığı" adlı ilk şiir kitabı yayınlandı. Aslında bir nevi “legalize oldu” demek daha doğru bir tanımlama olacak. Zira tamamlanıp da yastık altında, zindan koşullarının zorunluluğunda “bekleme” de olan nice şiir dosyaları mevcut.

Ben, tam da ikinci şiir kitabının yayınlanacağını düşünürken, şiirden arakladığı zamandan mesailenen öykü kitabıyla karşımıza çıktı. Mayıs 2014 Tarihinde Do yayınlarından çıkan "Şekok Gölgesine Düşen İzler" kitabını beğenerek, hüzünlenip hayıflanarak ve yaşanmışlıklara isyan ederek okudum. Zindanın sınırlandırılmışlığından kaynaklı olanaksızlıkta, yaralı yüreğinden damıttığı kanı mürekkep diye kullanıp, hayatın çığlıklarını öykülerin satır aralarından fışkıran lirik isyanda duymak kabil. Değil mi ki yazarın verimini kıymetli ve başarılı kılan etmen, okuru hikayenin atmosferinde teneffüs etmeyi sağlamadır. Andok hewal de bunu en iyi şekilde ifa etmekte.

"Şekok Gölgesine Düşen İzler" kitabı sekiz öyküden oluşmakta. Öykülerin ilki, “Üç Damla Duvar”. Bu öyküde anlatılan Dılşa Ana’dır. Savaşın acımasızlığı ve kirliliğinde yitirilen/katledilen iki oğul ve kocası Fikri’nin ardından hayata dirençle tutunmaya çalışan, gerçek yaşamdan beslenen bir hikayedir. Duvara asılan çerçevelenmiş fotoğrafları belki göz aşinasıysanız “Cumartesi Anneleri” eyleminde rastlamışsınızdır. Keza Dılşa Ana’ya da…

Kitaba adını veren ikinci öykü, “Şekok Gölgesine Düşen İzler”dir. Torununun Dedesi Ömer’in yarasına, trajedisine parmak basmasıdır anlatılan. Ömer, 1915’in “Kılıç Artığı” Ermenilerdendir. Bu yüzden aynı çatı altında hep “Ermeni bir havar yakarır her duman nefesinde” Ömer’in toruna söylediği; “Kanla yıkanan tarih kurumaz iki çift ateşle” deyişi unutmamaya delalettir ki torununun Andok adıyla yürüyüşü bizlere bunu çağrıştırır. Öyküdeki metaforik anlatımlar kurguyu güçlü kıldığı gibi çok katmanlı okumaya zemin hazırlar.

Öncesinde “Yaba edebiyat”ta yayınlanmış “Geçmişin Ağlayan Yüreği” adlı üçüncü öyküde de Yürek ve Sağaltıcı Ulu Çınar;’la bizleri baş başa bırakır. “Uçurumlar üşüştü yalnızlığıma” diyen Yürek’in, coğrafyamızın tarihsel-toplumsal içselleşirsiniz anlatılan hikayelerle…

Yalçın Andok’un şair duyarlılığına tanıklık etmenin yanı sıra her öyküye girizgâh niyetine bir dörtlük de yer almakta. Bu yüzden öykülerde bir şiirsel dokunuşun olduğunun hemen ayırtına varılır. Kanımca Dörtlüklerin en çarpıcısı “Ne zaman/Dicle’me Munzur ırmağının sesi aksa/Gözlerim senli çığlığa yaslanır/Ve yüreğim senli bir düşle uyanır” olanıdır. Tabi her kullanılan dörtlük de bir başka lezzettedir.

Öykülere dokunan şair duyarlılığı, eserin edebi ve estetik ölçülerinin çıtasını yükseltmekte… Hikayelerinde Andok, güçlü imge ve metafor kullanırken kendine has üslubuyla cümlelere özgünlük katar. Şiir formatına denk kısa ve kesik cümleler akıcılığı arttırmakta. Yazarın yürüdüğü patikada, “Sen dıştan çoğulsun ama içten yalnızsın” sözü hep başının üstünde asılıdır. Zindanın kuşatılmışlığında ise yalnızlığını edebiyata dökerek çoğulluğunu kamulaştırır. Bunu mekanın kıt kanaatleri içerisinde elleriyle toprağı kazarcasına verime dönüştürdüğünü akılda tutmakta fayda var.

Yalçın Andok’un yazım izleğinde hep bir uçurum ve yara metaforuyla karşılaşırız. Tıpkı halkımıza reva görüldüğü gibidir elbet. Andok da uçurumların engel tanımazlığını ortadan kaldırmak için yazıya sığınmıştır. Yüreğinin dipsiz uçurumlarında kadim coğrafyanın çığlığının peşinden iz sürer.

Sevdasını, hüznünü oya işlercesine yazıya dökerken her cümlesi hayat denen masumiyeti yitirilmişlikte tamamlanmaya adanmadır. Ve bu adanmışlıkta, aralıksız yazmaya devam ederken baş eserinin de yakında oylumlu bir roman olarak yayınlayacağının müjdesini vermek bana düştü. Ben de heyecanla bekleyenlerdenim. Zira İnsanlık Hareketinde bir dönemin destansı romanıdır karşımıza çıkacak olan eser. Tarihimizde bölük pörçük anlatılar dışında yazıya dökülmemesinin eksikliğini yakıcı bir şekilde hissederek kaleme sarılan Andok Hewal; Amed’te 1996 yılında “Atmaca” denen operasyona karşı özge canların sonradan ölümsüzleşerek Amed Eyalet Komutanı Cemal Hewal öncülüğündeki destansı direnişin romanıyla da karşımıza çıkacak. Taslak ve karalamasını okuduğum ve birebir parçası olduğum yaşanmışlığın adı da “Kanlı İklimler Vadisi” olacak! Şüphesiz ki, duyumsamanın zirvesinde olup kaleme sarılacak canların ilki de Andok hewal olacaktı.

Gene öykü kitabından sonra şiiri-ozanlığını bekletip, ölümsüzlere vefa adına Amed’in Şehit Remzi alanında yaşanan destansı direnişin kurgulanıp romanlaştırılmasının yayımı sırada. Gönül isterdi ki bir an önce ozanlığın cevherini somutlaştıran yeni şiir kitabıyla okuyucuların karşısına çıksın. Fakat zindan bu teneffüs edilen mekan. Bu yüzden ha deyince olmuyor yayınlatmak. Duyarlı yüreklerin dayanışması olmazsa çok daha ötelenecek edebi uğraşlardır vücuda gelen. Her türden zorluğa inat üretmeye devam eden Andok hewal kalem erbaplığına devam etmeye ciddi yaklaşanlardandır. Bu kalem erbabını takip ettiğimizde engin dünyasının şifrelerini çözmenin eşiğine ulaşırız ancak.

Eline-emeğine sağlık derken yazımsal çalışmalarda başarılar dilerim.

Kimdir Mehmet Sait Yalçın: 1973 yılında Urfa’da doğdu. Aslen Amed Pasurlu’dur. İlkokulu Urfa, Ortaokulu ve liseyi Amed’te tamamlar. 1990-93 yıllarında Kentte kültürel faaliyetlerde yer alır. 1993 yılından itibaren halkının umudu, özlemi ve yüz akı olan Dağlara yani özgür yaşam sevdalılarına katılır. 1997 yılında görevlendirilip gittiği metropolden dönüşte tutsak düşer. Şu an serde müebbetlik Amed D Tipinde kalmakta. Yaşamının her kesitinde edebiyatla haşır neşirdir. Çeşitli yarışmalarda dereceler aldı. İlk kitabı “Sürün Uçurumlar Çığlığı” şiir alanında çıktı. “Şerok Gölgesine Düşen İzler” in çıkmasıyla hızla ölümsüzlere adanan “Kanlı İklimler Vadisi”ni tamamlamakla meşgul. 

Künye: Şekok Gölgesine Düşen İzler, Do yayınları, Mayıs 2014, Mehmet Sait Yalçın.

AYHAN KAVAK

D TİPİ CEZAEVİ  I-4

DİYARBAKIR