Bêhrûz ŞÛCAYÎ Newroz bayramını kutluyor, hapishane koşullarını anlatıyor ve Farsça Kitap istiyor...

“sizin yanınızda veya çevrenizde, ya da bildiğiniz isim-adreste vb. Farsça kitap-materyal var mı? (…)Değerli mektubunuzu Şubat başında almıştım. Elinize, emeğinize ve ince yüreğinize sağlık. Teşekkürler. Üç de anlamlı ve güzel kartpostal vardı, onlar için de ayrıca teşekkürler. Ve elbette paylaştığınız şiir de fazlasıyla renk, anlam ve değer katmıştı.”

Bêhrûz ŞÛCAYÎ

4 No’lu T Tipi Cezaevi İzmir

 

01.03.2022

Ben Simurg’um

Meskenim dağ zirveleri

Dere tepe dümdüz

Etraf ak ve yeşil

Niderim, yurdu evi

Gölgemin düştüğü yer

Benim Sultanım tahtım değil mi?

Ölünce kefenim

Kolum ile kanadım değil mi?

                                   (Baba Tahir)

 

Sevgili Adil hocam, merheba!

            Baharların heyecanıyla, Newrozların sıcaklığıyla en içten ve güzel duygularımla tüm dost ve arkadaşlara selam ve sevgilerimle saygılarımı yolluyorum. Daha yeni bahara Newroz’a, umudun ve özgürlüğün ayı olan Marta merhaba diyerek; tüm özgür ruhlu kadınların, emekçi ve mücadeleci kadınların, erkek egemen zihniyet ve kültürüne direnen ve bedel ödeyen tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu ve mutlu olsun. Tüm tanıdık ve dostlara ve hepimize kutlu olsun. Sadece bir gün değil, hayatın tüm gün ve zamanları özgür, eşit ve mutlu geçirmeleri inancı ve umuduyla, yaşam ve çalışmalarında ve kararlı mücadelelerinde nice büyük başarılar dilerim.

Yine; bu güzel ve sıcak duygu ve beklentilerle senin-hepimizin, kurtuluşun, özgürlüğün barışın ve umudun sembolü olan Newroz bayramı da hepinize-hepimize kutlu olsun, bu güzel ve kutsal bayramın barışlara ve demokrasilere, savaş ve acı-yıkımların olmadığı ve güzel çocukların hayallerinin yeşerdiği nice Newrozlara ve bayramlara vesile olması inancı, umudu ve heyecanıyla…

            Sevgili Hocam; nameme güzel duygu ve beklentilerle başlamış olsak da, ne yazık ki gerçek hayatta güzel umut ve beklentilere pek yer olmadığını üzülerek kabullenmek zorundayız. Bu gerçekten yola çıkarak, yanı başımızda patlak veren korkunç bir savaş ve yıkımın acı ve etkilerini içimizde hissediyoruz. Sadece acı, kan ve gözyaşına mal olan tüm anlamsız ve yersiz savaşlara karşılık insanlık hep acı ve utanç duymuştur. Bu nedenle, halklara ve insanlığı bedeli ağır olan bu egemenliğin ve hegemonyanın, emperyalizmin ve iktidar-rant savaşlarının biran önce bitmesini ve acıların tamiri-telafisi temennisi ve arzusuyla. Maalesef ki barış ve demokrasi sağlansın diyemeyiz. Gönül bunu istese de, bu temiz ve masum kavram ve olguların egemenin ve güçlünün barışı veya demokrasisiyle kirlenip anlamsızlaşmasını istemez…

            Sevgili Adil hocam; değerli mektubunuzu Şubat başında almıştım. Elinize, emeğinize ve ince yüreğinize sağlık. Teşekkürler. Üç de anlamlı ve güzel kartpostal vardı, onlar için de ayrıca teşekkürler. Ve elbette paylaştığınız şiir de fazlasıyla renk, anlam ve değer katmıştı. “Kuşlar vardır cana benzer buralarda /Soğuksa, kar baharsa yaprak…” ile başlayıp “Beşiği sallayan el / Dünyayı sallar, özgürlük / Bizim ellerimizde” diye biten çok güzel bir şiir. Umut, özgürlük ve güzellik kokan bir şiir. Ama ne yazık ki epeydir “içeride” olmama rağmen bir şiir yazmayı beceremedim. Okumayı ve dinlemeyi çok sevmeme rağmen maalesef yazamıyorum. Her insanın içinde mutlaka bir cevher vardır, önemli olan kendisinin keşfedip işleyebilmesidir. Bu yüzden, değerli bilge hemşerimin (gerçi Hemedan’lıdır, ben ise Urmiye-Xoy’luyum) bir şiir parçasını paylaşmak istedim. Bir Ehli Hak piri olarak Baba Tahir, biraz da tanrı-evren-insan ilişkileri çerçevesinde inanç-kültürün, insan-doğa ilişkisi ve içiçeliğini ilim ve sevgi diliyle, akıl ve gönül diliyle ifadeye getirmiştir. Özünde, iyinin ve doğrunun ve güzel (felsefesinin) şiirde dile gelmesidir. Orjinalleri Hewrami dille yazılan şiirler bulunmamakla beraber orjinaline yakın Farsçaya çevirisi yapılmıştır. Kürtçe (Kurmanci) ve Türkçe çevirisini okudum birkaçının, fakat Farsçasını okuyamamıştım.

Bu arada konu açılmışken sizin yanınızda veya çevrenizde, ya da bildiğiniz isim-adreste vb. Farsça kitap-materyal var mı? Ulaşıp temin edebileceğiniz Farsça kitaplar?

Benim sağlığım iyidir. Yaklaşık iki haftadır 3. aşımızı da olduk (Biontech) Hücreler kısmında olduğumuzdan, bazen covid-pozitifleri getiriyorlar. Hareketli bir yer. Burada kalanlar da covid-e yakalandılar, fakat test yapılmadığı için, kimlerin yakalanıp kimlerin yakalanmadığı belli olmadı. Pandemi nedeniyle tanınan 10 dk. telefon hakkını da bir aydan fazladır geri almışlar (ben Ağır. Müebbet olduğumdan, 15 günde bir 10 dk. konuşuyorum).

Odalara görüntülü telefonu devreye koymuşlar, fakat hücrelere sistemi kurmamışlar. Sanırım Ağır Müebbetliklere yokmuş. Talep-bilgi istedik, cevap vermediler. On beş günde bir 30 dk. da açık-kapalı ziyaret var, onu da vermeselerdi daha iyiydi. Bunca risk ve masrafı göze alıp gelmeye bile değmiyor.

Spor vb. etkinlik talepleri, malum pandemi gerekçesiyle askıdalar. Yani işine geldi mi pandemi, gelmedi mi normal felsefesi her yerdedir. Arada bir sevk sezonu açıyorlar, o da yüzde doksan beş red geliyor. Niye öyle yaptıkları o da ayrı bir hikaye.

Ücretsiz sevk yasası çıkmasına rağmen asgari ücretin dörtte bir mi beşte biri kadar yılda adına para gelirse ancak o zaman ücretsiz sevk yaparlarmış. Bırakın yılda biri, bir ay kantin alışverişine (o da her hafta gelen zamları saymazsak) yetmez. Sanırım üç yüz lira civarı bir paradır. Yani durum bu. Ama tabi dışarıda milletin per perişanlık halleri de cabası…

Ama her şeye rağmen umut ve inancımızı yitirmeden, kalan muhabbeti bir dahaki sefere bırakarak bitirerek sevgili Mevlana’nın bir sözüyle virgül koyalım; “Ez mohebet seng roxen mîşemed/Bî mohebet mum ahen mîşemed” yani “Muhabbet ile taşlar erir/Muhabbetsizlik ile mumlar demir kesilir.”

Kendinize ve güzel gönlünüze iyi bakın, barışın ve demokrasinin, özgürlüğün ve güzelliğin anlam katacağı ve Newrozlar tadında gelecek günler-yarında  buluşmak inancı ve umuduyla. Hoşça kalın, sağlıcakla kalın.

Herkese sonsuz selam, sevgi ve saygılarımla.

Bêhrûz ŞÛCAYÎ

4 No’lu T Tipi Cezaevi İzmir