Bêhrûz ŞÛCAYÎ YAZDI: KÖPEKLİ ARAMA TACİZİ
“fax’ı gönderemeyince de başımız “köpekli arama” diye yeni icat edilen bir icatla belaya girmişken, bu marifetin şikayet, mahkeme ve soruşturma sonuçlarını da bekleyip beraber göndereyim diye düşündüm. Bunca gecikmeye bu nedenle katlanmak zorunda kaldık. Zaten fax’ın amacı da bu onur kırıcı saldırı ve taciz uygulaması için olduğundan, belki de göndermeme manevra-bahanesi bunun için olmuş olabilir diye de düşünmedik değil.
(…) “köpekli arama” (belki de köpekli saldırı desek daha oturaklı olur) nedeniyle bize soruşturma açıp, “ceza” da verdiler.”
13.01.2025
Saygıdeğer Adil Hocam, Merheba!
Sevgi, özlemle selam ve saygılarımı yolluyorum, her şeye rağmen sizin, değerli ailenizin ve tüm dostların sağlık durumlarının iyi olmasını diliyorum. Ben, bizler de iyiyiz, sizin gibi değerli dostların sıcak selamıyla kendimizi daha da iyi hissediyoruz.
Sevgili Hocam, durumdan da az çok anlaşıldığı üzere, bu mektubu fax olarak (diğer yüzü fax olarak yazmıştım) ta geçen Eylül ayında size yazmıştım. Fakat burada- Burdur PTT’si, fax numaranız olmadığı için işleme almayıp bana geri iade etmişlerdi.
Her neyse, fax’ı gönderemeyince de başımız “köpekli arama” diye yeni icat edilen bir icatla belaya girmişken, bu marifetin şikayet, mahkeme ve soruşturma sonuçlarını da bekleyip beraber göndereyim diye düşündüm. Bunca gecikmeye bu nedenle katlanmak zorunda kaldık. Zaten fax’ın amacı da bu onur kırıcı saldırı ve taciz uygulaması için olduğundan, belki de göndermeme manevra-bahanesi bunun için olmuş olabilir diye de düşünmedik değil. Ne de olsa bu işlere (kirli ve kuralsız işlere) giriştiklerinde, genelde kaçak ve bahaneli hareket ederlerdi. Anlaşılacağı üzere, “köpekli arama” (belki de köpekli saldırı desek daha oturaklı olur) nedeniyle bize soruşturma açıp, “ceza” da verdiler. Açılan iki ayrı dosyadan, artık işin abesliğine kanaat getirdiklerinden bir tanesini düşürdüler. Diğer bir dosyayı da dedikleri olsun ve kendi idarelerini hepten boşa çıkarmamak için birinden de “ceza” verdiler. Şu an “bir ay iletişim cezası”ndan bir aydır telefona da çıkamıyorum. Yani, hem insan onurunu ayaklar altına alan uygulamalardan sorumlu tutulmadılar hem de niye kabullenmediğimiz ve neden itiraz ettiğimiz için de “cezalandırıldık”.
Anlayacağınız, hem suçlu ve hem de güçlü denen bir durum. Gönderdiğim evraklardan da anlaşılacağı üzere, kendi hesabımızda şikayet etsek de, savcılık ‘soruşturmazlık’ kararı verdi. Dosyadaki tüm evrakları göndermedim, aşırı kalabalıktı, belki de sizleri fuzuli olarak uğraştırır diye eklemedim, belli başlı, gerekli olanları gönderdim. Gerekirse diğerlerini de gönderebilirim. Göndermediğim Ağır Ceza Mahkemesi kararı, onun da formalitesi olan ve “slogan”dan şu an bir aylık telefon iletişiminden yoksun bırakma konusudur İşin doğrusu, bu iş ve belgelerin ne kadar işinize yarayacağını da pek bilmesem de, gecikmeli de olsa, ama gerekli belgeleri de elde ettikten sonra sizinle paylaşmak, bu kasıtlı ve keyfi, suç niteliği olan saldırı amaçlı uygulamanın cezaevlerinde rutinleştirilmek ve genelleştirilmek istendiğinden, onurlu ve siyasi bir kimliğe ve geçmişe sahip olan biz tutsaklar, faşizmin kalıcılaşması ve genelleşmesine karşı duruş, tavır ve mücadele sahibi olduğumuzu sizler gibi değerli dostlar ve kamuoyu tarafından bilinmesini istedik. Bu konuda da var olan ve de göstereceğiniz duyarlılık ve katkıdan dolayı da teşekkür ve saygılarımızı sunarız. Bu konuyu ayrıca ve zamanında vekillerle ve avukatlarla da paylaşmıştık.
Değerli Hocam; “Sanat Siyaset ve Sponsorluk” adlı yazı-mektubunuzu da 20 Eylül’de almıştım, “Sınırsız Kütüphane” eki ile beraber. Elinize, emeğinize ve yüreğinize sağlık. Mevcut ve şu anki durumlarda çalışma ve beklentilerinize katkı sağlayamadığımızdan üzgün ve mahcubuz. Değerli, anlamlı ve başarılı çalışma-lar olacağı inancı ve heyecanıyla sonsuz başarı ve devamını dilerim.
Posta demişken unuttum, buradan bir arkadaşıma 2 adet kitap “matbu-posta” usulü ile gönderdim, ancak 160 liradan gönderdiler. Yani normal kargo olarak. Epey uğraşlardan sonra ancak kitaplar için uygulanan %30 kotayı kabul ettiler ve 112 lirayı kabul ettiler. Diğer hapishane ve PTT kurum-şubeleri matbuyu en düşük fiyattan gönderirken, buralardaki durum anlamaya ve izaha muhtaç doğrusu. Öğrenemedim, ama gönderdiğiniz kitapları daha da düşük fiyattan göndermiş olmalısınız. Kitapları da bir süre önce odaya-yanıma alabildim ve daha okumalarına başlayamadım. Tekrar ve bir kez daha elinize, emeğinize ve yüce-güzel gönlünüze sağlık, teşekkürler.
Biz altı Ağırlaştırılmış arkadaş (ben, Adem Destan, Haşim Tokat, Yılmaz Yüksek, Şiyar Fırat ve Recep Yel), beraber bir koridordayız, beraber spor-havalandırma vb. faaliyetlerine çıkıyoruz. Diğer arkadaşlarımızla ilişki-iletişimimiz olmadığı gibi, alt-üst katlarımıza cemaat ve adlilerin yerleştirilmiş olmaları ayrı bir uğraş sorunudur… Arkadaşların da sizlere çok selamları var… Dışarıdaki tartışmalardan kurtulmadıkça, mevcut zihniyet ve üslupta ısrar ettikçe, onurlu bir barış ve demokratik bir ortam ve atmosferin oluşması çok zor… Tüm herkese selam, saygılar…
Bêhrûz ŞÛCAYÎ Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishane A-1/9 BURDUR
***
Gönderilemeyen faks:
16.09.2024
Değerli Adil Hocam, Merheba!
Sevgiyle, özlemle kucak dolusu selamlarımı yollar, saygılarımı sunarım. Her şeye rağmen sağlık ve durumlarınızın iyi olmasını diliyorum. Bizler de iyi sayılırız. Geçen perşembe günü göndermiş olduğunuz kitapları (3 adet) aldım. Gönderdiğiniz kitaplar bir nebze de olsa keyfimizi iyi yaptı. Bilirsiniz, hapislik koşullarında insana iyi gelen ve bir nebze de olsa keyif veren durumlardan biri de kitaptır. Kitaplar hapislik koşullarında en sıcak ve yakın yoldaşların, dostların olduğu gibi, hapislik sınırlarının-koşullarının da işleyemediği (ama bazen de işleyebiliyormuş) ve dostluk buluşmaları sağlayabilmek için yanına kadar sokulabilendir. Dostluğun ve dostların uzak mesafesini ortadan kaldırandır aynı zamanda. Kısacası, kitap sadece kitap değildir. Bu nedenle de, size ve saygıdeğer “GÖRÜLMÜŞTÜR” ekibinize-ailesine ve dostlarına emeğiniz ve duyarlılığınız için sonsuz teşekkürler! Ellerinize ve yüce yüreğinize sağlık. Kitaplar beni heyecanlandırıp sevindirse de, alıp okuyana kadar aylar alacağı kesin. Zira, inceleme, sıra ve bilmem ne prosedürleri bitene kadar epey stres atmak gerekir. Stres demişken, gerçi buralarda stresin bittiği yok. Durum ve koşullarımızı merak ettiğinizi biliyorum, ama hapishaneye özgü durumlardan başka bir şey yok. Newroz’da size yazdığım mektup da normal mektuptu, biraz buraların durum ve koşullarından bahsetmiştim. Umarım ulaşmıştır…
Evet, kitapları 12 Eylül’de almıştım. Ne zaman göndermiştiniz bilemedim, ama burada gelen kargolar, “ daha köpeğe koklatmamışlar…” diyerek haftalarca bekletebiliniyor. Bu makul ve anlaşılsa da, ama nedense köpek ta odalarımızın içlerine getirilebiliyor! İki gün öncesinde, 10 Eylül’de sabah “normal arama” adı altında saat 10-12 arasında odalara-hücrelere girip aramaya başladılar. Gardiyanların ve jandarmanın beraber yaptığı aramada tüm eşyalarımız, yiyecek, içecek, kitap, defter, kağıt ne varsa yerlere dağıtıp karıştırarak “arama” yaptılar. Yapılanın mevzuat ve maksadını aştığını, keyif ve kasta girerek artık eşyalarımıza zarar verildiğini söylesek de, itiraz ve talebimiz dikkate alınmadan; “işimizi yapıyoruz..., şikayetini yapabilirsin…, işimiz dağıtmaktır, dilersen dağınık bırakabilirsin..!” Biz söyledikten ve toplam yarım saat-kırk dakikayı aşkın aynı tarz arama yaptıktan sonra çıkıp gittiler. Bu sözleri söyleyen de, sivil giyimli, hapishanede görevli olup olmadığını bilemediğimiz ve konumu, görevi olup-olmadığını öğrenemediğimiz biri tarafından gerçekleştirilmişti.
Bu aramadan beş dakika sonra, bu sefer de arama köpeğiyle tekrar jandarma ve gardiyanlar hücreye girmişlerdi. Az önce arama yapıldığını, ikinci aramaya ve dolayısıyla köpekle aramaya gerek kalmadığını belirtmeme rağmen; “ne yapacağımızı biliyoruz, işimizi öğretecek değilsiniz, kenara çekilin…” vb. sözler söyledikten, içeri girip, yerlerde hala dağıtılmış halde duran eşyaların üzerine, mutfak tezgahında dağıtılmış tabak-bardakların üzerine ve buzdolabı ile elbise dolaplarının kapıları açılarak köpek içeriye sokulmuş, burnuyla eşyaları eşelemiş ve dağıtmış, yine ranzadaki yatak-battaniye-yastık ve çarşafların üzerine ve odadaki diğer tüm eşyaların üzerine ayağıyla çıkmış, koklamış, (affedersiniz) salyasını akıtmıştır. Bununla da kalınmamış, köpek banyo-tuvalet kısmında da gezdirilmiş, (affedersiniz) köpek tuvalet taşını da ayağı ve burnuyla eşeleyip kokladıktan sonra da o haliyle, az önce odada uygulanan süreç tekrardan baştan sona tekrarlanmıştır. Bu durum artık keyfi ve kasıtlı olup mevzuat ve hassasiyet sınırları aşıldığına dair itiraz ve talebimiz yine kabul edilmeyerek; “biz ne yaptığımızı iyi biliyoruz, bize hassasiyet dersi verecek değilsiniz.., dilediğiniz yerlere şikayet edebilirsiniz…” türünden sözlerden sonra kırk dakikayı aşkın içeride bu ritüelleri devam ettikten sonra çıkıp gittiler.
Sonra anlaşıldı ki bu uygulamayı sadece biz siyasilerin bulunduğu koridora yapmışlardı, ama “genel bir uygulama” diye de yalan söylemişlerdi. Kısacası, belki Narin’in katillerini mi arıyor diye düşünmüştük, ne de olsa yaklaşık 20 yıllık hapis hayatımda ilk defa “köpekli arama” görüyordum. Sadece bu değil, faşist 80’li darbenin yıl dönümüne 2 gün kala bu uygulama, CO’lu Esat Oktay’ların ruhlarını diriltiyorlar. Bu bir “arama” değildi, öncelikle insanlık onurumuza bir saldırı olduğu gibi, Kürt etnik kimliğimize ve siyasi kimliğimize doğrudan bir saldırıydı. Değişen ve yeni ekiple işe başlayan yeni savcı ve ekibinin politik saldırılarıdır. Bu uygulama ve rencide edici tür, sadece İsraillilerin Filistinlilere uyguladığıdır. Bu nedenle yapabildiğimiz yerlere şikayet ettik… Herkese çok çok selamlar…
Sonsuz sevgi, selam ve saygılarımla…
NOT: Varsa fax numaranız/gönderirseniz iyi olur!
Bêhrûz ŞÛCAYÎ
Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishane D-5/5
BURDUR
- 43 gösterim