Küçük kızın cam kavanozda beslediği bir Japon balığı vardı. Minik turuncu bir balık... Ne yazık ki Japon balıkları uzun ömürlü değiller. Bu küçük balık fazla yaşamazdı. Bir sabah suyun içinde yan dönmüş bulunurdu.
Babası, kızının çok üzüleceğini bildiği için, balığın öldüğünü söylemekten çekinirdi. Kızına balığın hastalandığını, iyilemesi için doktora götüreceğini söylerdi. Gidip yeni bir Japon balığı alır, kızına getirir; kızının, balığının iyileştiği için duyduğu mutluluğu izlerdi. Japon balığı işte böyle pek çok kere “hastalanmış” fakat her defasında “iyileşerek” geri dönmüştü...
****
Bu hikayenin benzeri yıllar önce başka bir evde yaşanmıştı. Ama farklı bir sonla! Anne ve baba, bir sabah uyandıklarında 5 yaşındaki oğulları Yusuf'un Japon balığının öldüğünü gördüler. Üzüldüler. Çünkü bu oğullarının gözyaşlarına boğulacağı anlamına geliyordu. Üstelik 5 yaşındaki oğullarına ölümün ne olduğunu anlatmak zorunda kalacaklardı. Babası hemen gidip yeni bir Japon balığı almayı ve ölenle değiştirmeyi teklif etti. Böylece oğlunun “sevdiğini kaybetme” gerçeğinden koruyabilecekti, ama eşi itiraz etti: ”Bunu yaparsak hayatta gerçeklerle yüzleşmeyi öğrenemez. Sevdiği bir şeyi kaybetmeyi ve bununla başedebilmeyi öğrenmeli. Hayatta her şeyin insanlar için olduğunu öğretebilmeliyiz oğlumuza.”
Oğulları uyandığında balığının öldüğünü söylediler ona. Küçük bir cenaze töreni düzenlediler balığa.Küçük bir karton kutuya konuldu ve bahçede uygun bir yere gömüldü. Yusuf, balığının ölümünden aldığı dersi hiçbir zaman unutmadı.
Bir gün Yusuf'un babası ceza evine düştü. Yıllar birbirini kovalamış, Yusuf okula başlamştı. Ziyaret günleri geldiğinde, kendisini de götürmesi için annesine ısrar ediyor, ama annesi okuldan geri kalmaması için bu isteğini her zaman yerine getiremiyordu. Annesinin “Tamam” dediği günlerin birinde öğretmeninden izin istedi. Babasını ziyaret edeceğini söyledi. Öğretmeni “Gitme, gidemezsin.” diyerek izin vermeye yanaşmayınca, Yusuf, “Öğretmenim okulum mu daha önemli babam mı?” diye sordu. Sorusunun cevabı kendisindedir aslında ve bu cevabı çoktan vermiştir.İzin verilmemesine aldırmaz, Annesi ile cezaevine babasının ziyaretine gider.
Babasını görür görmez “Hani herşey insanlar içindi?” diye sorar. “Balığım öldüğünde üzülmeme keşke izin verseydin, şimdi belki de bu kadar üzülmezdim” der.
Not: Yusuf, Seyfettin Demirci'nin oğlu. Hikaye gerçek.
Seyfettin Demirci
L Tipi Kapalı Cezaevi C. 17 Kepsut/Balıkesir
- 3 gösterim