Cezaevinde yaptıkları çizimlerle bir karikatür kitabına katkıda bulunan bazı mahpusların kitaba ulaşmaları engellendi. Mahpusların cezaevlerinde hangi yayınlara ulaşabilecekleri, keyfi uygulamalara dayanıyor.
2 Ekim 2019
Adil Okay'ın masası mahpuslardan gelen çizimler ve mektuplarla dolu. Foto: özel
Von Abidin Yağmur
Mersin’de yaşayan Adil Okay, 15 yıldır cezaevlerine mektuplar yazıyor. Kendisi de eski bir mahkum olan Okay, bugüne kadar 50 farklı hapishaneden yaklaşık 500 tutuklu ve hükümlüyle mektuplaşmış. Bazılarıyla yalnızca bir kere, bazılarıyla ise düzenli olarak iletişim kurduğunu anlatıyor: “Beni çocuklarının düğünlerine davet edenler oldu. Şimdi bazılarının torunları oldu. Onlar ise hala hapiste.“
Görülmüştür.org isimli oluşuma öncülük eden Adil Okay, bu organizasyon üzerinden yüzlerce politik tutuklu ve hükümlüyü kapsayan bir mektup ağı kurdu. Mayıs 2019’da yayına hazırladığı “Duvarları Delen Çizgiler“ adlı kitapta farklı cezaevlerinde tutuklu 22 kişinin çizimleri yer aldı. Adil Okay, mahpusların katkılarıyla ortaya çıkan bu eseri Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerine gönderdi. Bazı cezaevleri kitabın içeri sokulmasında sakınca görmezken, bazı cezaevleri ise kitabın „kurumu tehlikeye düşürdüğü“ yönünde karar aldı. Yani tutuklu ve hükümlüler, kendi çizdikleri karikatürlere ulaşamadı.
Diyarbakır, Tokat ve Kars Cezaevleri'nin kitaba getirdikleri yasağın keyfi kararlara dayandığını düşünen Okay: “Bu kitapta yer alan karikatürler zaten cezaevinde çizildi. Cezaevlerinin mektup inceleme komisyonları bu karikatürleri inceledi ve karikatürler dışarı çıktı, bize ulaştı. Cezaevleri idarelerinin bu uygulamaları çok yaygın.“ ifadelerini kullanıyor.
„Tüm cezaevlerinde uygulanıyor“
Türkiye yasalarına göre, kitap, gazete, dergi gibi yayınlarla ilgili yasak kararlarını verme yetkisi bağımsız mahkemelere ait. Yürürlükteki “Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Yönetmeliği“ne göre hakkında mahkeme kararı olmayan her kitap ve yayın, tutuklu ya da hükümlüye verilebilir. Ancak aynı yönetmeliğin izleyen fıkralarında, “Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren hiçbir yayın hükümlüye verilmez“ ifadesi yer alıyor. Yoruma açık olan bu fıkra, aynı kitabın farklı cezaevlerinde farklı şekillerde değerlendirilmesine yol açıyor. Zira yönetmelik maddesinin uygulanması aşamasında Cezaevi Eğitim Komisyonu devreye giriyor. Komisyon, tutukluların kendi olanaklarıyla getirttikleri gazete, dergi ve kitapları reddetme yetkisine sahip.
Foto: özel
İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkez Yürütme Kurulu üyesi Nuray Çevirmen, kendilerine en çok bildirilen hak ihlali ihbarlarını şu şekilde sıralıyor: Muhalif çizgide olan gazetelerin tutuklulara verilmemesi, yalnızca hükümete yakın televizyon kanallarının izlenmesine müsaade edilmesi, radyoların toplanması, odalarda en fazla on kitaba izin verilmesi, mektupların hiç verilmemesi ya da geç verilmesi. „Komisyonların kararlarını neye dayanarak aldığını bilmiyoruz“ diyen Çevirmen, farklı cezaevlerinde farklı komisyon kararı çıksa da, yayın yasakların „neredeyse tüm cezaevlerinde uygulandığını“ söylüyor.
Red kararları genellikle „yasak yayın“, „sakıncalı yayın“, „müstehcen yayın“ ya da „kurum güvenliğini tehlikeye düşürecek yayın“ gibi gerekçelere dayandırılıyor. Komisyonun değerlendirme esnasında bir mahkeme kararına atıfta bulunması da zorunlu değil. Ancak tutuklu ve hükümlü, dilerse komisyon kararına karşı itiraz etme hakkına sahip. Çevirmen'e göre tutuklular komisyon kararına karşı mahkemeye dilekçe verse de, „Her mahkemeden olumlu sonuç çıkmıyor.“
“Terör örgütü üyeliği“ gerekçesiyle 20 yıldan uzun bir süredir cezaevinde olan Mehmet Enes Tunç kendisıne tanınan bu hakkı kullandı. Farklı hapishanelerde uzun yıllar geçirdikten sonra Diyarbakır Cezaevi’ne transfer edilen Tunç da “Duvarları Delen Çizgiler“ kitabı için bir karakalem çizim yapmıştı. Tunç, çizimi avukatları aracılığıyla dışarıya yollayabilmiş olsa da Diyarbakır Cezaevi idaresi, karikatür kitabını içeri sokmadı. Gerekçe: Karikatürlerin kurum güvenliğini tehlikeye düşürmesi. Diyarbakır İnfaz Hakimliği’nin kararı reddetmesinin ardından Tunç’un avukatı şimdi Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya hazırlanıyor.
Adil Okay, mahpusların mahkeme tarafından haklı bulunup istediği kitaba kavuştuğu durumların neredeyse yok denilecek kadar az olduğunu ifade ediyor. Hapishanelerde her dönem keyfi uygulamalar olduğunu söyleyen Okay'a göre şu anki durum “inanılmaz“ bir boyutta: “Kitap yasağı 12 Eylül döneminden sonra neredeyse yok olmuştu. Hapishane eğitim komisyonları tek merkezden direktif almışçasına kendi yasalarını çiğnemeye başladılar. Neden bu cüret?“ Okay, kendi sorusunu şu şekilde cevaplıyor: “Çünkü cezalandırılmıyor, tersine destek alıyorlar iktidardan. O nedenle fütursuzlar. İktidar ödül veriyorsa, biz de onları teşhir etmeliyiz.“
Kaynak: Taz.de
- 5 gösterim