Merdan Yanardağ neden içeride...

24 Kasım 2013

5 Ağustos 2013'te İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce karara bağlanan “Ergenekon Davası”nda 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan gazeteci ve yazar Merdan Yanardağ, Muğla E Tipi Cezaevi’nde yatıyor.

Araştırmacı ve muhalif kimliğiyle tanınan meslektaşımız, pek çok yayın kuruluşunda üst düzey görevlerde bulunmuş, çeşitli gazetelerde yönetici ve yazar olarak çalışmıştır. Daha önce “Kadro Hareketi”nden “Ülkücü Hareketin Analitik Tarihi”ne, “Milliyetçilik”ten “Yeni Muhafazakârlık”a dek değişik siyasal akımlarla ilgili sekiz kitaba imza atmıştır. “Türkiye Neden Feda Edildi?” adlı son çalışmasını ise cezaevine girmeden kısa süre önce tamamlamıştır.

Merdan Yanardağ’ın önemli araştırma konularından biri de, güncelliğini hiç yitirmeyen AKP-Cemaat ilişkileriydi. Fethullah Gülen Hareketi’nin perde arkasını anlatan“Türkiye Nasıl Kuşatıldı?” adlı çalışması yayımlandığında hayli ses getirmişti. Medyada bu konuyu kurcalamanın faturası her zaman ağır olmuştur. Ahmet Şık’tan Nedim Şener’e, Hanefi Avcı’dan Soner Yalçın’a kim “İmamın Ordusu”nu sorgulamaya kalkmışsa, hepsi benzer komplolarla demir parmaklıkların arkasına atılmıştır. Yani bildik deyişle, Fethullah Gülen’e “dokunan yanmış”tır! Hatta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un bile bugün “terör örgütü yöneticisi olmak” gibi absürd bir suçlamayla özel yetkili mahkemede hüküm giymiş olmasının biricik nedeni de bana göre “Cemaat”e boyun eğmemesidir.

* * *

14 Eylül’den beri cezaevinde bulunan Merdan Yanardağ’dan bir mektup aldım. Arkadaşımız, neden içeride olduğunu açık seçik anlatmış. Şimdi sözü kendisine bırakıyorum:

Sevgili Attila Aşut,

Hikâyeyi biliyorsunuz; tamamen akıldışı, mantıksız ve düzmece iddialara dayalı saçma sapan bazı suçlamalarla hem ceza verdiler, hem tutukladılar, hem de lekelemeye çalıştılar. Susturamadıkları, teslim alamadıkları, boyun eğdiremedikleri gazetecileri, aydınları, siyasetçileri ezmeye çalışıyorlar. Hele onlar bir de solcu, sosyalist ve yurtseverse, daha da ölçüsüz bir kinle saldırıyorlar.

Benden özel bir intikam almaya çalıştılar. Bu nedenle ilkel bir kinle hukuku ayaklar altına alıp bütün yargılama usullerini ihlal ederek (hem de akıl almaz bir pervasızlıkla) beni tutukladılar. Yaptığım televizyon programları, yazdığım kitaplar, makaleler, haberler ve çıkardığım gazete ile dergi (Yurt ve Bağımsız), zindana atılmamın asıl nedenini oluşturuyor. İktidar ve Cemaat, bir ‘ibret-i âlem’ örneği yaratmak istiyor. Çünkü olan bitenin başka bir açıklaması bulunmuyor.

Vahşi bir durum var. Tam anlamıyla dinci-faşizan bir rejim kuruluyor ve bu rejim kendi basınını ve muhalefetini de biçimlendirmek istiyor. Üstelik bunları çok ‘demokratik’ gerekçelerle yapıyorlar. Bütün bunlar olup biterken, maalesef aydınlar arasında yaygın bir şekilde akıl tutulması yaşanıyor. Belki buna bir ‘aydın ihaneti’ demek gerekiyor.

Artık hükümete muhalefet etmek bir suç, üstelik ‘darbeye teşebbüs suçu’ oldu. İnanılır gibi değil ama böyle. Kırmızı atkı ‘sosyalizmin simgesi’ sayılarak bir davada kanıtlar arasında gösterildi. Bir ara sosyalizm yasaklanmış ama haberimiz olmamış anlayacağınız.

Ortada tam bir komedi var. Bütün ölçüler yitirilmiş durumda. Örneğin benim hakkımdaki ceza ve tutuklama kararı üzerinden verilmek istenen mesaj şöyle: Solcu ve muhalif bir gazeteci olabilirsiniz ama ülkenin dinselleştirilmesine, kurulan yeni rejime ve emperyalizme karşı çıkmayacaksınız. Efendi olun, ezdirmeyin kendinizi.

Abarttığımı düşünebilirsiniz, ama durum böyle. Hem sola, hem muhalif basına ayar vermeye çalışıyorlar. Başka bir açıklaması yok olan bitenin. Çünkü ortada tam bir hukuk skandalı var. İleri sürdükleri suçlamaların saçmalığını, akıldışılığını, düzmece olduğunu ve bütün bunları mahkemede somut ve matematiksel kesinlikle çürütmüş olmamı bırakın bir yana; bir an için tüm suçlamaların doğru olduğunu var saysak bile, değil 10 yıl hapis cezası ve tutuklama kararı vermek, bunlar için kınama cezası bile verilemezdi. Tablo tam olarak budur. Tamamen siyasal, hatta ideolojik bir kinden kaynaklanan uygulama ile karşı karşıyayız.

Burada neden tutulduğumu biliyorum. İlk deneyimim de değil. Beni 12 Eylül darbecileri de tutuklamıştı. Darbelere karşı savaşın onuru da bize ait. İnsanların sicilleri, yazdıkları, ürettikleri, eylemleri ortada. Hiçbir güç bunu değiştiremez.

Devrimci bir insan ve sosyalist bir gazeteci olmaya çalıştım. Meslek yaşamıma da, özel yaşamıma da bu değerler yön verdi. Bundan sonra da öyle olacak. Bu bakımdan sizin gibi yol arkadaşlarımızın verdiği destek ve gösterdiği dayanışma benim için yüksek değer taşıyor.

Sevgilerimle.

Merdan Yanardağ

Muğla E Tipi Ceza İnfaz Kurumu, C/12

* * *

Çeşitli cezaevlerinde 60’ın üzerinde meslektaşımız yatıyor. Hiçbir ayırım yapmadan, haksızlığa uğramış tüm basın emekçilerinin yanında olmalıyız. Cezaevlerindeki arkadaşlarımız yalnız bırakılmamalıdır! Hepsinin en kısa sürede özgürlüklerine kavuşmasını diliyor, herkesi de bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum.

Atilla Aşut

Kaynak: BirGün Gazetesi