Tutsaklara yollayacağım mektupları hazırlarken duyarlı arkadaşlarımızın yolladığı pullar ile Görülmüştür Kolektifi’nin hazırladığı kartpostallardan yararlanmıştım. PTT gişesine vardığımda uzun bir kuyrukla karşılaştım. Sıra beklemeyi bilen bir insanım, başkasının sırasını kapmak isteyen tiplere de gıcık olur, uyarırım. Ama bu kez kendimden emin sıra beklemeden “hepsi pullu bırakıp gideceğim” diyerek mektupları görevliye uzattım. O da yıllardır gidip geldiğim için beni tanıdı ve mektup tomarını aldı. Tam çıkıyordum ki arkamdan bir ses duydum. Görevli beni çağırıyordu. Gittim. “Üzgünüm” dedi. “Pullara yeniden zam geldi. 7.5 TL olan normal mektuplar artık 10 TL.” Mektupları geri aldım. Söylenerek uzun kuyruğa girdim. Her mektuba ek olarak 2.5 TL ödedim.
Bir yılda pula yapılan 2. Zam.
Ya faks ve kargo fiyatları. Onlar da uçmuş.
Aklıma CİSST kurucularından ve “insan hakları çalışanı” dostum Zafer Kıraç’ın uzun ve zorlu bir mücadelesi sonucu kazanılan çocuk tutuklu ve hükümlülerin “ücretsiz mektuplaşma hakkı” geldi. Gerçi bu hak “süreli” olarak belirlenip sınırlandırılmış. Neden süreli anlamak mümkün değil. Zafer Kıraç’ı kutlamak isterken pula yapılan zamla karşılaşınca iki konunun birbirine bağlı olduğu kanaatine vardım. Çocuklara ücretsiz mektuplaşma hakkı sonucu kârdan zararı zamla çıkarmak istemişler. Malum PTT özelleşti. Hem özel sektörün azgın kâr hırsı hem de neoliberal politikaları hayâsızca uygulayan AKP hükümetinin halkın aşına ekmeğine göz koyması söz konusu. Bu göz koyma gizli veya açık zamlarla oluyor, iş güvencesizliği ile oluyor, suyu, havayı satışa çıkarmayla oluyor. Köprülerden geçişi ücretlendirmeyle oluyor.
Bu gün itibariyle sayıları 350 bini geçen tutuklu ve hükümlülerden elektrik parası almakla oluyor. Tahliye olandan yemek parası tahsil etmekle oluyor. Hapishane kantinlerinden fahiş fiyatlarla satış yapmakla oluyor.
3 yıl önce yine PTT’de benzer bir sürprizle karşılaşmış ve şunları yazmıştım:
“Geçen yıl cebimde az bir para ile girdim PTT’ye. Sıra bana gelince, “kartpostal tarifi 100 pul rica ediyorum” dedim. Kartpostal tarifini bilmeyen olabilir, kısaca izah edeyim. Tek bir kartpostalı ağzı açık zarfla yollayınca ucuz oluyor. Memur bana “pula zamdan haberiniz var mı demez mi? Hem de yüzde yüz.
“Yüzde yüz zam mı olur. Bu millet niye isyan etmiyor. Puldan, elektriğe, dolmuştan simide kadar her şeye zam geldi. İşçinin, memurun, emeklinin aldığı zam, dolmuş farkına yetmiyor. Niye ayaklanmıyorsunuz kardeşim…” diye söylenerek dışarı çıktım. Arkamdan bir alkış tufanı koptu. Alkış yetmiyor tabii dedim. İnternet başında “beğen” tuşuna basmanın ya da biz yürüyüş yaparken apartmanlardan el sallanmasının yetmediği gibi.
Tabi şimdi siz pulların yanı sıra temel gıda maddelerine yapılan zamları hatırlatacaksınız. Et, süt, peynir lüks oldu diyeceksiniz. Kesinlikle öyle. Tabi bu liste uzatılabilir. Pullardan yola çıkılarak kapitalizmin krizinin, çöküşünün analizi yapılabilir. Ama bunlar ayrı ayrı makale konusu.
Tutsaklar da bu durumdan şikayetçi.
Tutsak gazeteci Ergin Doğru’dan aldığım yeni mektup da pula yapılan zamlardan ve hak ihlallerinden söz ediyordu. Ondan yapacağım alıntıyla bitiriyorum diyeceklerimi.
"Merhaba Adil Hocam,
İyi olmanızı diliyorum. Göndermiş olduğunuz kartı aldım, çok teşekkür ediyorum.
Kantinden aldığımız hiçbir ürünü ikinci ay aynı fiyata bulmak mümkün olmuyor. En basitinden mektup pulu dahi 7,5 oldu. (görülmüştür notu: bu gün itibariyle 10 tl oldu) Mektup yazarken bile bunu düşünmek zorunda kalıyoruz:)
Düşünün Birgün, Cumhuriyet, Sözcü almak bile çok zorlayıcı oluyor, buralara yazıp bir formül bulun önerisi götürdük, ama ses çıkmadı. O yüzden çoğunlukla Karar Gazetesi okuyoruz. Zaten Evrensel verilmiyor. O kadar çok sorun var ki yazmakla bitmiyor. Tutsaklık süresi uzayınca dışarıda var olan bazı duyarlılıklar bile zayıflıyor.
Sevgili hocam sizden uzun süre sonra haber almak çok güzel. Size daha önce kart hatta geçen yıl çıkan ‘’Ateşten Yaşamlar’’ isimli romanımı göndermiştim. Sizden haber alamayınca yurt dışında olma ihtimalinizi düşünmüştüm. Yurt dışında İsviçre, Almanya’da düzenlemiş olduğunuz sergilerden haberdar olunca, sizi yurt dışına yerleşmiştir diye düşündüm.
(…)
En acısı da 30 yıldır mahpus olanların maruz kaldığı durumdur. Bu arkadaşlar adeta yeniden cezalandırılıyor. En üzücüsü ise bu durum yasa çıkarken belliydi ama güçlü bir karşı çıkış konulamadı ve bizler şimdi mağduriyetini yaşıyoruz.
Sevgili hocam aslında son yazdığımdan yola çıkarak dışarıda zindanlara karşı duyarlı olan, emek verenlerin hakkını teslim ederek, genel bir duyarsızlık olduğunu söylemek acıtıyor ama gerçek bu. Her anlamda bu dönem yalnız bırakıyoruz. Sadece demokratik hukuk temelinde değil, basit dayanışmalar bile oluşmuyor. Haksızlık yapmayayım, belki buraya yansımıyordur, ama farklı zindanda yazıştığımız arkadaşlar da aynı dertten muzdaripler. Örneğin burada yazdığımız yazıyı yayımlatmak, kitap bastırmak imkânsız gibi oldu. Kitap bulmak en büyük sıkıntı haline geldi. Aileler zaten yükümüzü çekiyor onlara bir de çok pahalı hale gelen kitap aldırmak bizi üzüyor. O yüzden mecburen zindan kütüphanesinde çoğu eski ve İslami milliyetçi kitapları okuyoruz.
Düşünün Birgün, Cumhuriyet, Sözcü almak bile çok zorlayıcı oluyor, buralara yazıp bir formül bulun önerisi götürdük, ama ses çıkmadı. O yüzden çoğunlukla Karar Gazetesi okuyoruz. Zaten Evrensel verilmiyor. O kadar çok sorun var ki yazmakla bitmiyor. Tutsaklık süresi uzayınca dışarıda var olan bazı duyarlılıklar bile zayıflıyor. Örneğin gazeteci kimliğimden dolayı dayanışma gösteren tutuklu gazetecilerle dayanışma vardı, şimdi onlardan bile ses yok, devam ediyorlar mı onu da bilmiyorum:) Neyse uzatıp vaktinizi almayayım.
Değerli hocam mektubuma son verirken sizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu vesile ile gecikmiş yeni yılınızı kutluyor, 2023’ün size ve tüm halklarımıza barış, demokrasi, özgürlük getirmesini diliyorum. Saygılarımla
Ergin DOĞRU 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishane C-21 Elazığ”
Mektubun bütününü www.gorulmustur.org adlı sitemizden okuyabilirsiniz.
Not. Bu yazıyı konuyla ilgili yıllar önce yazdığım bir makaleden yararlanıp hazırladım.
- 8 gösterim