Sevgili Adil Can Merhaba
Sana selamlarımı gönderiyor dostlukla sarılıyorum. Umuyorum iyisindir. Sonbahar yağmurlar ve soğuklarla geldi. Bu kadar hızlı bu kadar keskin mi olacaktı. Bedenimiz üşüyor. Adı sonbahar ama bize kış görünüyor. ( Bir garezi yok ya?) Bu yüzden kışlıkları da giydik çaktırmadan. Bence bütün bunlar denizlere uzak konulduğumuzdan oluyor. Mesela şöyle Akdeniz'e yakın olsak, şöyle tuzlu meltem kokusunu, tantuni, şalgam ve bicibici kokusu duyuyor olsaydım, bu mevsim beni bu kadar ırgalamayabilirdi.
Ama aldırma sen, mevsimler gelir ve giderler. Bedeni üşütür terletir. Mesele içimizdeki iklimler... Betonlar gibi sonbaharın kıştan devşirdiği soğuklar dört yandan sökün ederken, beton ve soğuk - ki kardeş olmalı bu ikisi - hüküm kesmeye çalışırken çaresiz değilim, sizin oralardan ayrılırken böylesi zor zamanlar, soğuk iklimler için yanıma bir parça Akdeniz ve biraz zakkum kokusu almıştım. Onları hala içimin zulasında saklıyorum. Bütün aramalardan geçirip bugüne kadar koruyup kolladım kendi denizimi. Şimdi soğuklar o kadar da üşütmüyor bu yüzden.
ne bu ip ne bıçak
son tanıdıklarımız değildir
son mahkemede bu yargıçlar
yargıç değildir
Bu şiir, Nazi Almanya'sının toplama kamplarının işkencehanelerinde, bir hücrede bir Sovyet subayı tarafından yazılmış. O kahraman subay o soğuk hücreden sağ çıkmadı ama yıllar çok uzun yıllar sonra toplama kampı yıkıldığında o yıkıntıların arasında bir taşın gediğinde küçük bir kağıt parçası bulundu ve o kağıtta bu şiir yazıyordu. Şimdi o Sovyet subayı öldü mü? Kara, fırtınaya, yağmura, yıllara rağmen şiir niye ölmedi?
(...)
Uzun süredir kafamın içinde olgunlaşıp büyüyen bir hikaye roman olmak için sancıyor... Yakın zamanda koşullarını olgunlaştırıp o romanı yazmak niyetimdeyim...
Sevgili Adil can benim yazacaklarım şimdilik bu kadar. Sevgili eşine ve prenses Öykü'ye kocaman selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Seni tüm içtenliğimle, dostlukla sarıyorum.
Yolların tükenmesin!
İbrahim Şahin
1 Nolu F Tipi Hapishanesi
C-8-91
SİNCAN / ANKARA
- 2 gösterim