Tutsaklar ‘eşyasız’laştırılırken, mektuplarımız da daha yoğun bir şekilde ‘sakıncasız’laştırılmaya başlandı.

"Binbir emekle dolu, yeni çalışmanın tanıtımını okudum Güney Dergisi’nde... Tecrit duvarlarından tuğlalar söken emeklerinizin gönlümüzde taht kurduğunu ifade etmeliyim. Emeğin, emeğiniz güç katıyor sessiz ölüme karşı direnişimize (...) Nereden başlamalıyım tam bilemiyorum. “Akla, hayale, sığdırma!” sorunu yaratan bir “Genelge” var karşımızda... Can sıkıcı haberlerle geldim. Kalemimden dökülen kelimeler yerine birgün ama mutlaka Bahar’ın sevincini, direnişin coşkusunu, özgürlüğün muştusunu, güzel günlerin sadeliğini anlatan kelimelerle de geleceğim. Umudu yüreğinde bir direnç çiçeği gibi büyüten herkese sevgi ve selamlarımızı yolluyoruz.”

Tayyar Eroğlu

1 No’lu F Tipi Hapishane

Sincan/ANKARA

***

29.04.2016

Adil Hocam, Merhabalar

Uzun zaman oldu. Yazamadım. Daracık mekan ama kendi hareketliliği bazen zorluyor. “Tembellik Hakkımı” da ekleyeyim! Hiç unutulur mu!!

Binbir emekle dolu, yeni çalışmanın tanıtımını okudum Güney Dergisi’nde. Bir de “Görülmüştür” ekibinin binbir emeği sözkonusu. Ne kadar değerli olduğunu söylesem o kadar az kalacak. Sonsuz teşekkürlerimizi sunsam, yine de yetersiz olacak. Tecrit duvarlarından tuğlalar söken emeklerinizin gönlümüzde taht kurduğunu ifade etmeliyim. Emeğin, emeğiniz güç katıyor sessiz ölüme karşı direnişimize.

“Günler ağır, günler ölüm haberleriyle geçiyor”. Gazete sayfalarında özgürlük mücadelesinin en ağır haberlerini okuyoruz. Anmalar birbirini izlerken, güneşe yolculuğun muştusu var sol yanımızda. “Dostum dostum bu ne keder... bir yanımız yaprak döker, bir yanımız bahar bahçe”. Adı yazılacak, kaçarı yok, bu haksız savaşın sonunda, son söz direnen halkların olacak.

Dışarısı yangın yeri iken, içerisinin süt liman olması sanırım düşünülemez. Topyekün saldırı... Saray “yeni” savaş politikaları. Demokrasi “aşığı” AKP’nin iç yüzü artık ayan beyan. Saklanamaz da. Din bezirganlığının da, “o meşhur muhtarlar”ın da kaçınılmaz son karşısında bir hükmü olmayacak.

Basın durmadan yazıyor hapishanelerdeki gelişmeleri. Muhtemeldir ki haberiniz vardır. Sürgünler, hak gaspları, fiili işkence saldırıları, disiplin cezaları ve bir yığın “ileri demokrasi” örnekleri. Dışarıdaki savaşın hapishaneye yansımaları...

Adalet Bakanlığı’nın, Diyarbakır D Tipi Hapishane’den 6 tutsağın firar etmesi sonrası “Genelge” yayınladığı rivayeti var. “Genelge” bize ve basına yansıdığı kadarıyla yeni saldırıların, hak gasplarının önünü açıyor........................................................................ Bize yansıtılan içeriğine kısa kısa değineceğim. Amacın “güvenliği” sağlamak olmayıp, tecriti ağırlaştırmak, baskıyı artırmak, savaşı hapishanelere taşımak olduğu görülecektir. Samimi amaç güvenlikse buna neden firar eylemi ise tutsaklar değil, zafiyet gösteren müdürler, gardiyanların cezalandırılması gerekirdi. AKP Devlet demokrasisi bu olsa gerek!

Nereden başlamalıyım tam bilemiyorum. “Akla, hayale, sığdırma!” sorunu yaratan bir “Genelge” var karşımızda. Ceza İnfaz Kanunu, Yönetmelik ve Tüzük, hapishanelere dair yasal uygulamaların kapsamını çiziyor. Bunlar, F Tipleri, tecrit sistemi ilk uygulanmaya başladığı (15 yıl önce) dönemde hazırlanmış yasal mevzuattır. Tecrit sisteminin ruhuna uygun olarak, tutsakların dışarıyla-eşyalarla, yiyeceklerle ilgisini-irtibatını en asgari düzeyde olacak şekilde düzenlenmiştir. Örneğin, kantinde tür olarak satışlar kısıtlıdır. İçeride, hücrelerde bulundurulacak eşya minimum düzeydedir. 2 nevresim takımı, iki leğen, iki kova, bir el yüz havlusu, vs.

Bahsedilen Genelge, mevcut haliyle kısıtlı olan eşyaları daha da kısıtlıyor. 1 leğen, bir kova, bir nevresim takımı, 75 cm.fırça sapı (bir tane). 3 kişi kalan bir hücrede, bu üç kişi tüm temizlik ve hijyenini bunlarla sağlayacak. Bir leğende 3 kişi hem iç çamaşırını, hem çoraplarını, hem diğer elbiselerini yıkayacak. Normal durumlarda, ypani bu üç kişinin bulaşıcı hastalığı olmadığı (Hepatit, deri-cilt, verem, mantar vb.) durumlarda bile sağlık sorunlarını tetikleyecektir. Tüm tutsak kitlesini düşündüğümüzde ortaya çıkacaklar da daha vahimdir. 75 cm.lik tek fırça sapıyla, hem yıkama, hem süpürme, hem çekpaslama, hem paspaslama yapılacak. İki büklüm olarak. Boyu uzun olan biri için, belinde fıtık olanlar için durum eziyete dönüşmüş olacak. Bunun adı güvenlik değildir.

Hücrelere 5 litrelik petlerle satılan içme suyu bir tane veriliyor, verilecek. Bu 5 lt’lik  pet boşalınca boş veriliyor, dolusu alınıyor. 3 kişiye 5 litre su verilmiş oluyor. Havaların sıcak olması dışında, şebeke suyunun sapsarı akması nedenli çay suyu olarakta 9 lt’lik sular kullanılıyor. Hastalar, özellikle böbrek yetmezliği olanlar düşünüldüğünde bu, doğrudan bir işkence aracına dönüştürülüyor: Susuzlukla terbiye etmek! Bir insanın ortalama günde 1,5lt su içtiğini hesap edersek, 3 kişiye 5 litre su vermenin nasıl bir işkence yöntemi olduğu açığa çıkıyor. Boşu ver doluyu al durumu, tutsakları susuz bırakmama gibi iyi niyet, zaman içinde neye evrileceği “cehennemin yolu” esprisi bir anlam ifade etmemektedir.

1 tane nevresim takımı. Yasa-Yönetmelik-Tüzük, 2 tane diyor. 1 tane nevresim kirlenince kurumasını beklemek anlamına geliyor. İnsani sınırın altına inmek demek oluyor. Kışın bir nevresim takımı daha geç kuruyor. Ağırlaştırılmış Müebbet Hükümlüler için nevresimi kurutmak kışın daha zor oluyor. Küçücük hücrede kışın nevresim kurutmak! Yazın kurutmak! Nem demek.

En temel insani ihtiyaçlara yönelmek, durumu güvenlikle izah etmeye yetmez. Yaşamı sınırlamak, tecriti ağırlaştırmak, saldırı bahanesi, provokasyon zemini yaratmak anlamına gelmektedir.

Genelge’de olduğu belirtilen insanlık dışı denebilecek konu, hücrede mutfak, TV izleme, tuvalet-banyo bölümü olan ve alt kat diye tanımlanan yere kamera takılacağıdır. Özel yaşama müdahalenin yanında 24 saat gözetlenmek her açıdan baskıdır. BBG evleri vardı bir dönem. Şimdilerde de bazı programlar var, benzer şekilde. İnsanın özel yaşamının gasp edilmesinin topluma zikredilmesi anlamında, kabul ettirilmesi anlamında politik hedefli programlar olduğu açıktır. Hapishanelerde, yaşam alanlarına kamera takılmasının anlamı bambaşkadır. Psikolojik işkence ve insanlık dışı bir uygulamadır. Hiçbir şeyle açıklanamaz. Ankara B.B. Başkanı M.Gökçek’de toplu taşıma araçlarına ses-görüntü alan kameralar taktırmaya başladı. Toplumun her alanında yaşam alanları doğrudan gasp ediliyor. Toplum ve tutsaklar güvenlik namına 24 saat yerken, içerken, gezerken, konuşurken, sırlarını paylaşırken, masumane içten duygularını anlatırken, dertlerini-içini dökerken dinleniyor, gözleniyor. Evet insanlık dışıdır bu.

Havalandırma saatlerinin kısıtlanması da rivayet halinde. Başlı başına, uluslararası alanda kabul edilen yasa-sözleşme maddelerine aykırı bir durumdur. Fiili hücre cezası dışında hücrede yaşamın dayatılmasıdır. Sadece sağlık açısından düşünüldüğünde, tecritin nasıl derinleştirilmek istendiği apaçık ortadadır.

Başka hücrelere götürülme, birbirini tanımayan insanlarla yanyana koyma ve sürgün. Tutsaklar üzerinde gerilimi, tedirginliği, saldırı-işkence düşüncesini sabit kılma anlamında açıktan saldırıdır. Ekonomik dayanışma, paylaşma, yardımlaşma (maddi-manevi) ailelere kolaylık gibi etkenler düşünüldüğünde sürgünler, hem tutsaklara hem de ailelerine zorluk, mağduriyet ve işkencedir.

Genelge olarak bizlere yansıtılanların kapsamı böyle fakat genelgenin tam metni ve içeriği hakkında bilgimiz yok. Fiili olarak genelgenin uygulamada nasıl bir hal alacağı da belirsiz .......................................................................................................... ........................................................... ...................... ........... ......................................................................................................................................................... Türkiye’de zindan tarihinin nasıl bir delhiz olduğu düşünüldüğünde, Genelge saldırı dalgasının nerelere kadar uzanabileceği hakkında fikir vermektedir.

Uygulama nasıl olur bilmiyoruz. Bildiğimiz hiçbir provokasyona gelmeden, uygulamanın boyutuna, saldırıların düzeyinin aldığı biçime göre demokratik hakkımızı kullanacağız. .................................................................................... ............................................................................ ................... ....................... ........ ......................................................................................................................................................... .......................... ................... ........... ........ ........... ..................................................................................................... Bu duruma dair Gündem gazetesinde haberi çıkmıştı. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Mehmen Hayme Heval’e yapılanları protesto ettik. Slogan atıp bir dakika kapı dövdük, üç gün.

Can sıkıcı haberlerle geldim. Kalemimden dökülen kelimeler yerine birgün ama mutlaka Bahar’ın sevincini, direnişin coşkusunu, özgürlüğün muştusunu, güzel günlerin sadeliğini anlatan kelimelerle de geleceğim.

Umudu yüreğinde bir direnç çiçeği gibi büyüten herkese sevgi ve selamlarımızı yolluyoruz.

Umutla  ve Dirençle

Tayyar

*22 Nisan tarihli Gündem Gazetesi’nde H.Akyol Hocamız’ın yazısından öğrenmiş olduk ki Adalet Bakanlığı’nın yayınladığı bir “Genelge” bulunmuyor. Demek ki ısıtılan başka şeyler var hapishanelerde.

NOT: Noktalarla belirtilen cümleler Mektup Okuma Komisyonu tarafından sakıncalı görülmüştür. Mektubun ‘sakıncalı’ oluşu Sincan 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü tarafından 02.05.2016 tarihinde tebliğ edilerek, ‘sakıncalı’ bulunan cümleler çizilmiştir. Karar belgesi ektedir.