Tayyar Eroğlu

"Başımız Sağ Olsun, Hepimizin."

Acılar asla yarıştırılamaz, karşılaştırılamaz. Hepimizin sol yanı kasıldı-dağlandı. Başımız sağ olsun, hepimizin. Halkımız enkaz altında…
Deprem bir afet, doğal olması, doğanın bir iç kuvveti olması nedeniyle, önlenemez-kaçınılmaz olan bir afet. Fakat bunu felakete, bir kıyıma dönüştüren depremin kendisi değildir. Bilim insanları hemen her konuşmasında bu gerçekliğin altını çiziyor, üstüne basa basa vurguluyor. Deprem öldürmez. 
Maddi olanı hiçbir suretle kabul etmeyen düşünüş tarzı, kapitalizmin azami kâr hırsıyla bütünleştiği yerde kitlesel kıyımların         gerçekleşmesi de bir o kadar kaçınılmazdır. 
Ekonomi-politiği kendisine rehber edinen, kulağını Marksizme veren herhangi bir insan on ilde yaşanan felaketin ekonomik-politik analizini yapmak durumundadır. Bu bir görev değil zorunluluktur. Bu kapsamda meseleye daha ilk bakışımızda karşımıza; devlet, hükümet, siyasi iktidar çıkar. Onu da eşelediğimizde kapitalist-emperyalist sistemin kendisine ulaşırız. 
 

Müebbetlik tutsaktan deneme tadında bir mektup..."Her ülkede özgürlüğü düşleyenler var, güçlüyüz biz..."

 

“30 Mart’ı ve 6 Mayıs’ı geride bıraktık. Bu satırlar okunurken 18 Mayıs da geride kalacak. Takvim yaprağı olarak tabii ki de. Bu üç tarihin öğretici gücü hiç geride kalır mı? Ne demiştik başlarda dünyada 200 ülke var, her ülkede özgürlüğü düşleyenler var, güçlüyüz biz, “gücümüz dünyayı sarsacak”. İnanmayanlar, inanmak istemeyenler içten içe gülenler elbette olabilir. Sokağın, direnişin sesi umudu yüceltmeye, umut ateşini harlamaya fazlasıyla yeter. İçimize dolan bu sesin özlemiyle, yüreği umut ateşiyle yananlara bin selam…

"Görülmüştür ekibinin bizler icin harcadığı emeğin bizdeki - bendeki karşılığını anlatmak cok kolay değil"

"Patlak topumuzu zindan usulu yöntemle şişirdik. Bir saatlik havalandirma hakkımızda biraz top oynadik. Birazcık oynamamıza rağmen kan ter icinde kaldık. 23 saat içerde kalmanın hamlığı mı desek, dünya kupası heyecanıyla koşturduğumuzdan mı desek bilemedim."

Tayyar EROĞLU  2 No‘lu F Tipi Hapishane A-İ – 139  TEKİRDAĞ

***

Adil Hocam, Merhaba

Tayyar Eroğlu "herşeyin yasak" olduğu Hapishaneden yazdı

“İçinden geçilen süreç, hemen her kesimin OHAL'in nimetlerinden faydalandığı dönem olsa gerek. Nimet bu noktada olumlu ve olumsuz anlamlar kazanıyor. İktidar çevresi ve kapitalist sermaye açısından olumludur. İktidar, iktidarını tesis ediyor, Kapitalist sermaye de kâr ediyor, işçileri rahat sömürüyor. Ahmet’in yok yere tutuklanması, Kürt Mehmet'in baskı görmesi, tutsak Ayşe'nin tel örgü-kafes-altında yaşaması çok da umursadıklarından değil.”

TAYYAR EROĞLU

2 NO'LU F TİPİ HAPİSHANE A İ -139

TEKİRDAĞ

23 Saat Hücredeyiz

“Dışarıdaki gelişmeleri takip ederken bol bol (Ağırlaştırılmış müebbet olarak 23 saat hücredeyiz) okuma yapıyoruz. Üçlü hücre dediğimiz, üç kişilik yerdeyiz. Bazı hücreler 6 kişi oldu.”

 

Tayyar EROĞLU

2 Nolu F Tipi Hapishane  C- ilave 112

TEKİRDAĞ

 

         

Adil Hocam, Merhabalar

 

 Gecikmem afola. Ülke yangın yeriydi zaten, benzin dökülmüş oldu. Ankara’dan Trakya’ya “yolculandık”.   5 kitap yollamıştın. Çok teşekkürler. İlk aylardaki kitapsızlığa ilaç niyetine oldu. Okuyanı çok oldu o kitapların.

 

Tutsak Tayyar Eroğlu yazdı: “DİRENİŞİN SESİ DÜNYANIN EN GÜZEL SESİDİR.”

“Cezanın mantığına doğru inildiğinde, ceza verilenin duraksız tahakküm altında tutulması karşımıza çıkar. Bu nedenle özellikle zindanlarda durdurak yoktur. Bir şeyler biter başka şey, önceki daha bitmeden devreye girer. Ceza nedenlerinin adli ya da siyasi olmasının bir ayrımı yoktur özde. Biçimdedir fark. Hapishane dahi kavram olarak baskı, şiddet algısını içerir. (…)

Tutsaklar ‘eşyasız’laştırılırken, mektuplarımız da daha yoğun bir şekilde ‘sakıncasız’laştırılmaya başlandı.

 

“Binbir emekle dolu, yeni çalışmanın tanıtımını okudum Güney Dergisi’nde... Tecrit duvarlarından tuğlalar söken emeklerinizin gönlümüzde taht kurduğunu ifade etmeliyim. Emeğin, emeğiniz güç katıyor sessiz ölüme karşı direnişimize...

Ağırlaştırılmış müebbet Tayyar Eroğlu açlık grevlerine desteği açıklıyor

Tayyar Eroğlu'nun mektubunu paylaşmadan önce "müebbet- ağırlaşırılmış müebbet hapis" farkını Ganime Gülmez'in notuyla açıklayalım:

"Müebbet ve Ağır Müebbet arasında 'küçük' bir fark var. Tayyar Eroğlu onun altını çizmiş; "Ağır Müebbet" aldığını belirtmiş.İdam cezası hukuki olarak kaldırıldığında; idam cezası verilecek olanlara 'Ağır Müebbet' dediler. Tayyar Eroğlu, Ali Gülmez v.d. gibi... Yani bir af çıksa, bu Ağır Müebbetlikler'in 30 yıl yatmış olsalar dahi, çıkma şansını engellemiş oldular. fark bu.."