12 EYLÜL’DE METRİS’TEN YOLU GEÇENLER

‘12 Eylül’de Metris’ten Yolu Geçenler’ Avrupa Buluşması, 19 Eylül’de Frankfurt’ta  Gerçekleşti

Aradan geçen 30 yılı aşkın koca bir zaman dilimine rağmen, Türkiye topraklarındaki hapishaneler bugün hala ve ısrarla, 160.000 tutuklu ve hükümlüyle;  yeni Metris, Mamak, Diyarbakır zindanlarına dönüştürülmeye çalışılıyor.

“Kaçıncı davadansın?”, “1.davadanım, sen kaçıncıydın?”

“Kaçıncı davadansın?”, “oooo! Ben 4.davadanım, sen kaçtın?”

Bu konuşma Metrisliler’in anlayamadığımız ‘merhaba’sıydı. Firar edenlerden tutalım da, normal tahliye olanlara dek, yaklaşık 30 yıldır buluşulmamışlığın şifresi, ‘kaçıncı davadansın?’ sorusuydu. Bu cevabı alanlar, o dönem yüzyüze gelmemiş olsalar da birbirlerini sımsıkı kucaklayarak tanıdılar! 1., 2., diye ifade edilen davalar, o tarihin buluşanlar şahsında yargılandığı ilk davalardı!

Kanada’dan, İngiltere’den, Fransa’dan, Avusturya’dan, Almanya’dan, Türkiye’den, sayıları yüzleri bulmasa da, dünyanın dört bir yanından kalkıp gelmişti Metrisliler. Yoldan öbek öbek gelen küçük gruplar merhabalaşmadan önce, ‘kaçıncı davadansın’ sorusuyla damlayıverdiler Frankfurt şehrine. Gözler hep yollardaydı, ‘kimler gelecek acaba’nın merakı, katılımın az olabileceğinin burukluğu (aynı gün Avrupa’nın her köşesinde merkezi yürüyüşler de vardı), hasta olanlar, birbirleriyle hiç kontağı kalmayanlar... buluşmanın mutluluğunu gölgelemedi. Hemen anılar dökülmeye başlandı dillerden. Yüzlerin ifadesi 18’li-20’li yaşların canlılığına dönüştü. Saçların ağarması, dişlerin dökülmesi, hafif göbeklenilmesi..., hepsi ama hepsi, gençleşen gözlerin ışığı arkasında yokoluverdi.

Nice şiir, nice kitap yazıldı Metris’e ilişkin. Nice türkü söylendi. Ve kitapları yazanlar, önsözlerinde; “bunca yıl geçmesine rağmen, anılarımızın hiçbir Metrisli’nin hafızasından silineceğine inanmıyorum” diyorlardı. Biz de, buna canlı canlı tanıklık ettik. Tek tip elbiselere, çıplak aramalara, joplara-işkencelere, günde üç öğün yemek gibi yenilen dayaklara karşı direnen Metrisliler; nasıl tünel kazdıklarını hala anlatmıyorlardı. Ama kan-revan içinde olsalarda, özgürlük tutkularını andıkları anda; yüzleri, birbirlerine davranışları, 18 yaş ifadelerine bürünüyordu. Bunu ancak biz izleyiciler farkedebiliyorduk. O an onlar, Almanya’nın göbeğinde-birde sürgünde, kendilerini apansız Metris’te bulanlardı!

Uzak yollardan gelenler beklenilirken, kimse ama hiçkimse sandalyeye oturmadı. Frankfurt’ta buluşulan binanın her metrekaresi, volta atılan havalandırmaya dönüştü. Metrisliler, Metris’e dalıverdiler. İki adım boş yer bulsalar, orada hiç farketmeden volta atmaya başladılar. Dayaklardan, 30-40 gün süren işkencelerden bahsederlerken, birbirlerinin acısında sızladılar. Hiç farketmeden sımsıkı elele tutuşup volta atanlar bile oldu. ‘Elele volta atıyorsunuz’ denmese, daha saatlerce bu şekilde volta atabilecek kadar kendilerini tarihte kaybetmişlerdi!

Birbirlerini kucaklayışları, anılar anlatılırken birbirlerini pür dikkat dinleyişleri, sevgiyle dolan yüz ifadeleri; anlıkta olsa, çeyrek asrı aşkın bir zamana meydan okuyordu.

İlki Türkiye’de gerçekleştirilen bu buluşmada sunulan bir dia gösterisi, burada da sunuldu. Devrim-sosyalizm-komünizm mücadelesinde şehit düşenler anıldı. Ardından da serbest bir kürsü oluşturulup, tek tek Metris anıları dinlendi. Şiirler dillendirildi...

Metris yollarında, görüş kapılarında gençliklerini geçiren kadınlar da; çol-çocuk ekmek peşinde koşturan eşlerin, anaların, nice kadın tarihinin sesini, tekrar yanıbaşımıza taşıdılar.

Sürgünde olmak! Sürgünde bir 30 yıl öncesinden, bir 30 yıldır görüşmediklerinle bahsetmek! Geçen onca yıla rağmen, ‘Metris’ denince aynı türküyü hep bir ağızdan söyleyebilmek: Kimileri daha bu yaz Türkiye’ye tekrar ayak basabilmişlerdi. Kimileri ‘ben 4 kez gittim canım’ diyendi. Ağırlıklı bir bölümü, ‘biz oralara ayak basamayız artık’la hala kendisini eğitmeye çalışanlardı.

Sadece bu bir günlük buluşmada bile; kitaplara sığmayacak kadar çok Metris anısı, tarifi imkansız bir geçmişe özlem, yığınla ‘keşke’, benzeri hayatın hiçbir döneminde yakalanamayacak olan, ortak direnmenin-ortak acıları göğüslemenin yarattığı büyük bir sevgi....ve daha satırlara sığmayacak olan gidenlere duyulan, savuşturulmaya çalışılan yoğun acı....koca bir tarihin, tarifsiz izleri vardı.

Avrupa Sürgünler Meclisi olarak yaptığımız konuşmada; dünyanın neresine gidersek gidelim, zindanlar tarihimizin hayatımızdaki yerine, sürgünde yaşarken dahi bizi nasıl birleştirebilen bir payda oluşuna, bugünkü zindan gerçekliklerine değinildi.

Toplantıya katılanlar, ‘Görülmüştür’ adlı bir ekibin varlığından, onun çalışmalarından, www.gorulmustur.org sayfasından haberdar edildi.

Metris uygulamalarının, bugün F Tipi zindanlarda da ısrarla sürdürülüşüne vurgu yapıldı. Aradan 30 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen  Türkiye hapishanelerinin bugün hala ve ısrarla, 160.000 tutuklu ve hükümlüyle, yeni Metris, Mamak, Diyarbakır zindanlarına dönüştürülmek istendiğine dikkat çekildi.

Bazı katılımcılar, burada bizlerin de hapishanelerle dayanışmaya yönelik bir vakıf kurmamız gerektiğini dile getirdiler.

Ardından Adil Okay’ın, Türkiye topraklarında belki daha bir asır, maalesef miadını dolduramayacak bir şiiri, ‘Şimdi Barış İçin Yola Çıkma Zamanı’ ile;  geçmişimiz-gidenlerimiz-geleceğin yapıtaşları olan yeni direniş yolculukları selamlandı.