3 Nisan 2020
Yıllar önce -zannediyorum 2009- bir fotoğrafçı olarak hapiste olsanız ne yapardınız? diye sormuş ve şöyle bir öneride bulunmuştum: İçeride nasıl fotoğraf çekmek istiyorsanız yazın şimdilik dışarıda olan bizler çekelim.
Sonrasında görülmüştür.org yöneticilerinden Adil Okay’ın önerisiyle ‘’İçeriden-Dışarıya Fotoğraf Köprüsü’’ adlı mahpus ve fotoğrafçıların ortak çalışması (2015-2016 yılları) gerçekleştirildi. Türkiye’nin birçok ilinde ve yurt dışını dolaştı. Devamında ‘’Dışarıdan-İçeriye Fotoğraf’’ sergisi gerçekleştirildi. Yaklaşık 4 yıllık bu çalışmalar kitaplaştı. İlkinde tutsaklara gönderilen doğa, portre, enstantane tarzı fotoğrafların yorumlanması istendi. İtiraf etmeliyim ki edebiyatçılara taş çıkartacak nitelikte yorumlar çıktı. İkincisinde mahpuslardan ‘Dışarıda olsalardı neyin fotoğrafını nasıl çekmek istediklerini’ bir paragrafla betimlemeleri veya çizmeleri istendi. Bu istekler fotoğrafçılara dağıtılarak gerçekleştirildi.
görülmüştür.org ile redfotoğraf iş birliği ile gerçekleşen çalışmalar, şimdi de üçüncü proje ile sürüyor. Hazırlıklar sonlanma aşamasında. ‘’Özgürlük’’ kavramından ne anlıyorsunuz? diye sorduk ve kısaca düşüncelerini istedik. Gelen fikirleri fotoğrafçılara dağıtarak fotoğrafın herhangi bir dalıyla (enstantane, kavramsal, soyut) görselleştirilmesini istedik. Umarım bu korona günleri bir an önce biter ve sergileri, kataloğu çıkartırız.
KORONA GÜNLERİ
Virüs tehlikesinin cezaevlerine sirayet edebilme olasılığına karşı hazırlıklar başladı. Cezaevlerindeki tutuklulara dışarı çıkma fırsatı doğdu. Fakat mafya, uyuşturucu ve adi suçlarla, siyasi tutuklular arasında ayrımlar konuşulmaya başlandı. İçerideki yüzlerce siyasi tutuklu, gazeteci, aydın ve sanatçı terör suçları diye kapsam dışı tutulmaya çalışılıyor. Oysa virüs ayrım yapmıyor!.. Nasıl sonuçlanacak göreceğiz.
Oysa şimdi tüm ülke hatta dünya koca bir hapishane oldu. Gelişen duruma göre belki yarın sokağa çıkma yasağı da yaşanacak. Bu gerçeklik özgür(!) olduğumuzu zanneden biz dışarıdakilere hapishane olgusunu yaşattı. Belki empati kurduk ya da kurmadık.
DUVARLAR…
Günlük hayatta çokça kullanırız, duvar kelimesini. Engel, sınır, kavramları arasında bir yerlerdedir. Aynı zamanda bir korunma alanıdır da. Mekanlarımızın sınırlarını oluşturur duvarlar. Mesele nasıl hissettiğimiz ya da duvarların çekilme nedenleridir. Filistin’de devasa duvarlarda İsrail kendi alanını çizerek bir sorunu çözdüğünü zannederken, Filistin bir ablukanın ve tecridin kıskacında yıllardır inletiliyor. Peki duvar dediğimiz sert betonlar mıdır yalnızca? Hapishaneler birer tecrit mekanları olarak bir sürü bir sürü duvarlardan yapılırken içerdekiler ve dışarıdakiler arasında da bir sınır ve tecridin nedenidir. Hukukun ve adaletin eksikliği de gizli bir duvar değil midir? Bireysel ve toplumsal yaşamımız sürekli duvarlarla örülüdür. Yaşam, görünür veya görünmez duvarları aşma amacıdır belki de. İçimizdeki ve dışımızdaki duvarlarla mücadelemiz, bizlerin bir yerlerden bir yerlere gitme yolculuğumuzdur aslında. Duvarları yıktıkça karşılaştığımız yeni duvarların, yeni yol ve yöntemlerle yok edilmeleri esas oldukça umut hep var olacaktır. Dışarısı dediğimizde temel hak ve özgürlükler akla gelir. Ya içerisi dediğimizde? Mahpusluk, temel hak ve özgürlüklerden yoksunluk. İlk bakışta doğrudur.
DIŞARIDA MAHPUSLUK
Dedim ya dışarıda özgürsün(!) Dışarıdasın ama beynin tutsak, fiziki koşullar serbest olmuş kaç yazar? Günlük koşturmalar, kira derdi, koca derdi, çocuk derdi, çocuğun ebeveyn derdi, iş derdi, okul derdi, hastalık derdi, sınav derdi kısaca yaşam derdi. Yetmedi koronavirüs eklendi. Anlayacağınız beyinlerimiz dumura uğrarken gel de kendini özgür hisset. Bedenimiz dışarıda beyinlerimiz tutsak bir toplumuz vesselam...
EVDE KAL
İçeride tutsaksın, özgür değilsin. Sevdiklerine elini değdiremez, öpemezsin. Dışarıda özgür ama güvencesiz. Günlerdir ‘Evde kal’ çağrıları hatta sıkıyönetim istekleri var. Toplumun bir kesimi tasını tarağını hizmetçilerini toplayıp tatil yapar gibi eve kapanmışlar. İsim ve markaları belli kişiler reklam yapıyorlar. ‘Evde kal, ev güzel, sosyal mesafeni koru’. Tüm ülke hatta dünya ezberledi artık. Bu reklam yapan azınlığa şunu demek lazım: ‘’Öyle evimiz olsa babam bile kalır.’’ Çoğunluğun barındığı ev denilen kutuları şirin göstererek, kendi OHAL’ini kendin yap diyerek, halkla dalga geçiliyor. Günübirlik yaşayan insanlar ekonominin dişlileri altında inlerken “Evde kal” çağrıları ‘ama nasıl’ sorusunu cevaplayamıyor. İşçi, iş arayan işsiz, emekçi, emekli, küçük esnaf soruyor nasıl? Evde kal o kadar. Büyük Türk milletinin devleti var. Kira, bakkal, elektrik, doğal gaz, su, kredi kartı borçları, kredi borçları say say bitmeyen dertler. Bankalar kredi taksitini ödemedin öde, elektrik, su, doğal gaz ve bilumum faturalar öde yoksa keseriz diye fatura yollayıp mesaj üstüne mesaj yolluyor ama “Evde kal”. Devlet çözüm öneriyor. Bankaya git kredi çek! Bağış yap. Unutmayalım; Türkiye Cumhuriyeti laik sosyal bir hukuk devleti. Eeee sosyal bir devletin çözümü ya kredi al borçlan ya da bağışları bekle olabilir mi?
S-400, F-35 savaş endüstrilerine ver dolarları, Ukrayna’ya ver dolarları yetmedi, köprüler ve bilumum devlet garantili şirketlere ver dolarları, sonra aynı gemideyiz koronaya karşı bağış yap. Bağış yapanlar zaten bu ülkenin kaymağını yiyenler. Sen milyon dolarları onlara ver onlar sadaka versin devlete, bir de bunları vergiden düşsünler ne güzel… Sormazlar mı bağış toplayarak yatırım dediğiniz şeyleri niye yapmadınız? Konu halk ve yoksullar olunca niye bağış?
Mesele beyinlerin özgür olmasıysa, eğer düşünmekse özgürlük, içerideki insan hepimizden özgür. Bu günlerde dışarıda tutsak olan halk ancak düşünceyle, sorgulamayla özgürlüğü kavrayabilendir. O yüzdendir ki gözaltına alınıp sorgulanan o tır şoförünün söylediğini tekrar etmek lazım. ‘’Beni virüs değil, bu düzeniniz öldürecek!’’
İster içeride ister dışarıda düşünceyi, fiziki koşullar hapsedemiyor. Adaletli sosyal bir düzen istiyor özgürlük. Eğer hak, hukuk ve adalet işlemiyorsa hiçbir yerde özgürlük yoktur. “Evde kal” derken düşünmeyi ve sorgulamayı unutmayın diyorum. Sağlık ve sıhhatli bir karantina geçirmenizi diliyorum.
Kaynak: Evrensel Gazetesi
- 10 gösterim