Tutsak Yazar LEYLA ATABAY’ın  yeni kitabı RABİA üzerine değinmeler… Bir Tasavvuf Destanı.

RABİA

Yazar LEYLA ATABAY’ın  yeni kitabı RABİA üzerine değinmeler…

Bir Tasavvuf Destanı.

Tam adı Rabia el- Adeviyye ya da Rabiatül Adeviyye olan, tahmini M.S.713 ile 801 yılları arasında Basra’da (Irak) yaşamış, tanınmış müslüman kadın sufi olan RABİA’nın, hayat hikâyesini ya da başka bir pencereden yazılmış biyografisini ele almış yazar bu eserinde.

Alışılmışın dışında, sıra dışı çalışmalara imza atan Leyla ATABAY karşımıza yine şahane bir eserle çıkmış. İlk kitabı da oldukça özgün bir eserdi. “Konjonktürel Kimlik” adlı eserinde yakın tarihimizin en tartışmalı kişiliklerinden biri olan Said-i Nursi’yi ele almış , kadın özgürlük perspektifinden okumalarla harika bir biyografi yazmıştı. Geniş bir külliyatı başarıyla ele alıp ,hakkını vererek incelemişti. 

Ardından biri Kürtçe diğeri Türkçe olmak üzere iki eserle çıktı karşımıza. Kürtçe felsefe alanında ‘Şikefta Filozofiyê’  beraberinde ise ‘Kendini Unutan İnsan’ ı yayınlandı. Son olarak; güncelde saklı felsefeyi hikâyelerden yola çıkarak sorguladığı , “Ben Kendim Öteki” eseri yayımlandı. Bu başarılı ve ses getiren ama hak ettiği değeri görmeyen eserlerden sonra yeni biyografi romanı RABİA ile bir kez daha bizi şaşırtmaya devam ediyor.

RABİA romanı; basit, sıradan, sıkıcı, bir kronolojik biyografi anlatısının ötesinde bir yerde duruyor. Dili, tarzı, akışı, üslubu eşsiz. Dört Rabia’yı dört ayrı çehrede, dört ayrı iklimde, dört farklı renkte ve dört evrende anlatıyor. Zamanı, mekanı, insanı ve hayatı başka ve yeni bir boyutta birleştiriyor. Çocuk, aşık, olgun ve ermiş Rabialar zaman döngüsü içinde buluşuyor, çarpışıyor, kavuşuyor ve aşk içinde eriyorlar. 

M.S. 700’lü yıllarda İslâm dünyasında bir kadın şairi, sufi bir kadını hayal etmek bile çok zor iken sınırlı verilerle onun biyografisini ele almak, üstelik o dönemi yaşatarak yazabilmek ancak usta, mahir yazarların işidir. Ve LEYLA ATABAY bunu mükemmel biçimde başarmış.

İslamın erken gelişim çağlarında yaşanan iç tartışmaları, isyanları, siyasi gelişmeleri, dönemin önemli merkezlerinden biri olan Basra şehrini, kadının o dönemdeki yerini, sufiliği ve daha birçok konuyu ustalıkla romana yerleştirmiş. Ayrıca Kuran’dan ayetleri konuya ve içeriğe uygun biçimde romanda değerlendirmiş.

Kitabı kıyaslayabileceğim bir eser bulamadım. Ancak yazarın daha önce yazdığı eserler içinde en özgün olanı diyebilirim. Uzun olmasına rağmen hiç sıkıcı olmayan, tarih, bilgi, edebiyat, siyaset ve daha fazlasını içeren bu eserde aramadığınız şeyleri de bulacaksınız. Bildik klasik İslam anlatısı yerine, sorgulayıcı, eleştirel ve bir o kadar da merak uyandıran öğeler barındırıyor eser. Çarpıcı, sarsıcı alt metinler ve okumalar yapılarak, kadın bakış açısından sunulmuş.

Bu eser okunmasa eksik hissedilecek, eksik kalınacak ve eksik anlaşılacak hayat ve anlam. Çağımızın hastalığı olan birçok soruna da anlam katmanları içinde cevaplar var. Cevabı aranan birçok soru yanıtlanmış bu eserde.

Hani Mevlana’nın “Mesnevi”si, Ney’in serzenişi ile başlar ya, Leyla ATABAY’ın Rabia romanında da tasavvufun vazgeçilmezi olan ney anlatıya eşlik ediyor. O suskun Basra gecelerinde çölden aldığını denize, kıyılara akıtan rüzgarın sesi gibi. İnsan teninden ve ruhundan topladığı imgeleri ezgiye döker neye üfleyen Rabia. Yazar da bu ezgileri kelimelerle resmedip bize sunuyor.

Basra’yı, neyi, çölü, denizi, insanı ve kadını bu kadar güzel anlatan bir ikinci eser daha olduğunu sanmıyorum. Okuyun ve görün…

Şiir var, müzik var, felsefe var, aşk zaten tepeden tırnağa, tenden tine ulaşan aşk yolculuğunda her hal her ahval mevcut…

Sadece okumayacak yaşayacaksınız. O derece canlı ve o kadar güzel. Derinlik, güzellik, iyilik… hepsi var.

Bir Hüzün Manifestosudur RABİA romanı…

Bir Tasavvuf Destanı…

Edebiyat tarihine damga vuracak kalitede ve nitelikte  bir eserle karşı karşıya  olduğunuzun farkında olarak okumanızı tavsiye ederim. Sözlerimin ne anlama geldiğini ancak kitabı okursanız anlayacaksınız.

Yazar Leyla  ATABAY çok başarılı, mahirane bir eser daha ortaya çıkardı. Tek dileğim hak ettiği karşılığı bulması ve tüm toplumsal kesimler tarafından okunması. Okudum ve büyüsünden kurtulamadım. Aynı büyü sizi de niye sarıp sarmalamasın? Bu kötülük dolu dünyaya; hüzün, tarih, aşk, tasavvuf penceresinden bir güzel ve özel bakış sunan yazara içtenlikle teşekkür ediyor, bu şaheserin hak ettiği karşılığı bulmasını ümit ediyorum. 

               Güzel iyi ve aşk dolu okumalar.

 

SEYİT OKTAY