Haber

İbrahim Karakaş’tan mektup var

Gazetemizin çalışanlarından İbrahim Karakaş, bir ifade vermek için gittiği Adana Adliyesi’nde 6 Kasım 2020 günü tutuklanmıştı. Daha sonra hakkında açılan davada hızla yargılandı ve kendisine 11 Ağustos 2021 günü (Yani Adli Tatil’de, yani yargıçların ve neredeyse tüm adliye mensuplarının tatilde olduğu bir dönemde) kendisine tam 9 yıl 9 ay hapis cezası verildi.

"En azından su verin dedim, getirmediler"

Hücreye konulan avukat Çiçek: “En azından kaldığım odada su vardı, onu verin dedim. Onu da getirmediler. Hücreye konulduktan 5 saat sonra su ve plastik kaşıkla tabldot yemek verildi. Çatal, bıçak istediğimde ‘Kaşıkla ye’ cevabını aldım.”

9 Ağustos 2021 - İstanbul - BİA Haber Merkezi

ÇHD davasında 9 yıl hapse mahkum edilen avukat Aycan Çiçek, Düzce Cezaevinden nakledildiği Kocaeli Cezaevinde yaşadıklarını yazdı.

Görülmüştür Ekibi olarak politik mahpuslara göndermek üzere bin adet kartpostal hazırladık

Görülmüştür Kolektifi olarak politik mahpuslara göndermek üzere bin adet kartpostal hazırladık. İsmail Han, Ali Açan, Ali Osman Abalı, Özcan Yaman, Arif Kılıç ve Hakan Ottas'a destekleri için teşekkür ediyoruz. Kartpostalların grafik çalışmalarını her zamanki gibi yapan Tülin Şahin Okay'a da şükranlarımızı sunuyoruz.

"S Tipi mi SS Tipi mi bilinmiyor"

Bir tutsak yakınının S tipi yeni hapishaneler hakkında içeriden aldığı bilgiyi paylaşıyoruz:

"Mahpuslarla olan bu günkü iletişim olanaklarımız dahi, yakında tarihe karışacak gibi görünüyor.

Pandemi döneminin devam ettiği, aile-avukat görüşlerinin de sürekli sekteye uğradığı; tek iletişim aracımızın mektup-telefon olduğu, bunların bile disiplin cezalarıyla engellenebildiği bir dönem, daha da ağır bir döneme evrilecek.

Bu yüzden, onların iletilmesini istedikleri bilgileri şimdilik kabaca iletiyorum.

İHD 35 yaşında: Mücadeleye devam

İnsan Hakları Derneği (İHD) kuruluşunun 35’inci yıl dönümü nedeniyle genel merkez binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Eş Genel Başkan Öztürk Türkdoğan, insan hakları, demokrasi ve barış mücadelesinde ısrarlı olacaklarını söyledi.

Türkdoğan, İHD’nin 17 Temmuz 1986 yılında 98 insan hakları savunucusunun imzasıyla kurulduğunu hatırlattı. Derneğin kuruluş amacının “İnsan hak ve özgürlükleri konusunda çalışmalar yapmak” olduğunu ifade eden Türkdoğan, İHD’nin kurulduğu günden bu yana demokrasi ve insan hakları sorununa dikkat çektiğini vurguladı.

Boris Johnson’un dedesinin yazılarını Türkçeye çeviren KHK’lı akademisyen Cabir Duysak öldü

16/07/2021

KHK’lı akademisyen Cabir Duysak 41 yaşında hayatını kaybetti. İhraç edildikten sonra başta Ali Kemal olmak üzere tarihi metinleri Türkçeye kazandıran Duysak’ın, doktorasını tamamlamasına izin verilmediği için çok üzüldüğü ve kansere yakalandığı belirtiliyor.

SEVİNÇ ÖZARSLAN | BOLD ÖZEL

İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un büyük dedesi Ali Kemal’in gazete yazılarını Türkçeye çeviren KHK’lı akademisyen Cabir Duysak, 10 Temmuz 2021’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Çalışkanlığı ve üretkenliğiyle tanınan Duysak 41 yaşındaydı.

Sana Denizin Gücünü ve Kokusunu Gönderiyorum!

Aşinayız yılların mecburiyetine. O yüzdendir ki, kalemde mürekkep, defterde kağıdımız biter ama inadımız bitmez... Adaletli, onurlu özgürlük mücadelesi verenlerin yoldaşı olmak da kolay değildi. Şimdi ise çok daha zor oldu bu zamanlarda. Elimizde kalemimizle kağıttan başka bir şey yoktur ama bu da bazıları için en büyük suç sayılıyor ve yargılanıyorsun o kör sistemden. Hâlbuki ki, zindanlardaki siyasi tutsaklar çok iyi biliyor ki, İnsanın özgürlüğü, istediği her şeyi yapabilmek değil; istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasıdır.

Münker Odabaşı: "Hapsetme Onur Kırıcı Bir Cezalandırma Biçimi”

Hapishaneler Türkiye’nin güncel ve yakıcı sorunlarından biri. Tarafsız, bağımsız, adil bir yargının bulunmadığı Türkiye gibi bir ülkede herkesin her an hapsedilebileceği gerçeğini görmezden gelemeyiz. Gazeteci yazar Münker Odabaşı ile Hapishanesiz Toplum Arayışı’nı konuştuk. Milyonlarca insanın hayatını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen teşhis ve tedavi içeren sıkı bir ilk kitapla karşı karşıyayız.

Türkiye’deki cezaevi sisteminin, mahpusa ceza içinde ceza çektiren bir nitelik arz ettiğinden şikâyet ediliyor. Bu tespit ne derece doğru?