Siteye Eklenen Tüm Yazılar

Urfa Cezaevi Raporu

16-18 Haziran 2012

Yaklaşık olarak 50 yıldır faaliyette olan Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi köhnemiş binası, yetersiz koğuşları, sıhhî koşullardan uzak yapısı ile adeta yıllardır tutuklu ve hükümlüler için ceza üstüne cezanın uygulandığı bir mekan halini almıştır. 375 kişilik kapasitesi olduğu belirtilen cezaevinde 1057 tutuklu ve hükümlü kalmakta, bu nedenle tutuklu ve hükümlüler uyuma, yemek vb. ihtiyaçlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde karşılamaktan mahrum bırakılmaktadırlar.

Erol Zavar'dan Mektup Var!

Aşağıda mektubunu okuyacağınız Şair Erol Zavar kanser hastasıdır. Cezaevinde kaldığı sürece 21 kez ameliyat olduğu halde tahliye edilmemektedir. Adalet bakanı (2012 yılı itibariyle) mecliste bir soru önergesine verdiği cevapta, Erol Zavar gibi 500’ya yakın ağır hasta tutuklu ve hükümlünün olduğunu söylemiştir. Neden tahliye edilmediklerine dair bir açıklama yapılmamıştır.

Sevgili Öykü,

Merhaba,

Nasılsın?

Karşı Sanat'tan Tüm Devrimci Sanatçılara Çağrı: "Diyarbakır Hapishanesi Ne Yana Düşer"

Karşı Sanat tarafından, 12 Eylül’ün yıldönümünde, toplumun, toplumsal dinamiklerin sanatla olan dolayımsız bağlarını kurmakta etkin biçimde rol üstlenmeyi seçen tüm sanatçıları, 12 Eylül 2011 tarihinde KARŞI SANAT’ta, Diyarbakır Hapishanesi’ni, Diyarbakır Hapishanesi’nin katı gerçekliğini ve orada yaşananları tüm boyutlarıyla irdeleyen bir sergi için çağrıda bulunuldu.

Neden "Görülmüştür"?

"Cezaevlerinden gelen mektuplar ‘Görülmüştür’ mührüyle geliyor. Genellikle okumayı engellemeyecek yerlere mühür vuruluyor. Bazen de arka boş sayfalara. Ama kimi zaman da mühür, sahibinin içindeki kötülük potansiyelini gösteriyor. Buna örnek olarak Serkan Kaya ve Kamil Turanlıoğlu’nun, Sincan 1 no’lu F tipi cezaevinden yolladıkları karikatüre iyi bakmalısınız. Mühür, sayfada fazlasıyla boş yer varken, mektubun yollandığı çocuğa sunulan çiçeğin üzerine, hem de tam tomurcuğa vurulmuş."

Zindanda Açan Çiçekler: İçerdeki Deli Dalgalar

Edebiyat deyince aklımıza önce roman, öykü ve şiir gelir. Sonra da akımlar. Klasik, modern, realist, sürrealist, dadacı v.d… Ve bu akımların ülkemiz edebiyatına yansımaları olan 1. Ve 2. Yeni, Garip akımı, Toplumsal gerçekçilik, İmgeci gerçekçilik v.b. Bir de alt başlıklar olarak: Politik edebiyattan, Hapishane Edebiyatından, 12 Mart romanından, 12 Eylül edebiyatından söz edebiliriz. Hangi akımdan yazarsa yazsın yazar –şair, yaşadığı dönemin tanığı ve vicdanıdır deriz. Ya da öyle olmasını umarız.

Tutuklu Tıp Öğrencilerinden Mektup Var!

21 Ağustos 2012

Merhaba,

Başta sağlık emekçileri ve öğrencileri olmak üzere bütün emek örgütlerine içten yoldaşça selamlarımızı yolluyoruz.

6 Haziran 2012 itibari ile Sincan cezaevinde tutuklu olan 13 sağlık öğrencisiyiz. Tutsak alınmamıza sebep olan yaptığımız çalışmalardan bahsetmek adına bu mektubu kaleme aldık. Daha önce TÖK ve SES Öğrenci Komisyonu ile ilgili yazmıştık. Bu kez HASAT/Halk Sağlığı Topluluğu çalışmalarının ne olduğunu, neden HASAT'a ihtiyaç olduğundan bahsedeceğiz.

İsmet Ayaz'dan Mektup Var!

Sevgili Öykücan merhaba,

Sımsıcak kucaklıyorum özlemle. Sana uzun zamandır yazamadım. Hani yazamamanın gerekçesinden ziyade mahcubiyetini yaşadım. Ring yolculuklarıyla tetkik ve tahlillerle halen uğraşmaktayım.

Annene, babana benden kocaman selam ve sevgilerimi ilet. En son Adıyamandayken mektubun bana ulaşmıştı. Halen de önümü göremedim doğru dürüst yazamadım işte.

Abdullah Güven'den Mektup Var: "12 Eylül'de bile olmayan bir baskı var"

“Dışarda yaşam zorlaştığı gibi cezaevlerinde de öyle. Hastaları bile tedavi etmiyorlar. Ya da tedavilerini yarıda bırakıp gönderiyorlar. mektup yazmak, protesto etmekle bile “disiplin” cezasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bir çoğumuz aylarca ceza alıyoruz. Etkinliklerden men açık görüş cezası veriyorlar. Elbette bunu anlıyoruz 12 Eylül'de bile olmayan bir psikolojik baskıyla karşılaşıyoruz. Dışardan gelen bir hediye bile sakıncalı görebiliyorlar. Arkadaşlarımızın aileleri uzaklardan geliyorlar ama bazen sırf evrak yüzünden görüş bile yaptırmıyorlar.