Grup Yorum Üyeleri İle Dayanışmaya Çağrı

“Türküleri ile milyonların gönlünde taht kurmuş, her birimize farklı zaman ve mekânlarda sesleriyle, sazlarıyla dokunmuş, moral vermiş, umut aşılamış bu güzel insanların, bu ülkenin değerlerinin hayatları tehlikede.”

25 Şubat 2020

Grup Yorum'un Talepleri Talebimdir!

akşam olunca  / her taşın altında sıkıyönetim / bütün sokaklar mavi bereli /

seslere sağırlaşır kulaklar / ne komşu ağıtları duyulur / ne kayıplar yargılı yargısız /

ne açlar açlık grevleri / ne de ölüm oruçları / her ev kendine konuşur /

kendini dinler gece olunca /unutup diğerlerini…” (A. Okay)

Bildiğiniz gibi Grup Yorum üyeleri “Konserlerimiz yasaklanmasın, Kültür Merkezimiz keyfi olarak basılıp talan edilmesin, Keyfi olarak tutuklanan müzisyen arkadaşlarımız serbest bırakılsın, Adil yargılanma olsun… “ 

talepleriyle başlattıkları açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştürdü.

(İbrahim Gökçek tahliye oldu. Sevindik ancak halen 5 Grup Yorum üyesi hapishanede bulunmaktadır)

Türküleri ile milyonların gönlünde taht kurmuş, her birimize farklı zaman ve mekânlarda sesleriyle, sazlarıyla dokunmuş, moral vermiş, umut aşılamış bu güzel insanların, bu ülkenin değerlerinin hayatları tehlikede.

Yazar, şair ve sanatçı dostlarım Grup Yorum’a desteğimizi yüksek sesle ifade edelim. Sazla, sözle, yazıyla, mısra ile, notayla, oyunla, fırça ile, fotoğraf ile ses çıkaralım. Seslerimizi seslerine katalım, bu güzel insanlara destek olalım.

Hakikati anlatalım. Zira Michael Foucault’nun değerlendirmesiyle “Dürüstlüğün kanıtı, hakikât anlatıcılığıdır. Bu anlatım günümüzde ses, söz, yazı, yontu, fırça, nota, sinema ve tiyatro ile de yapılmaktadır. Yani “Sanatçı, özgürlüğü kullanırken: Kandırma yerine dürüstlüğü… Sahtelik ya da sessizlik yerine hakikâti… Kendi çıkarlarını koruma ve kayıtsızlık yerine itirazı tercih eder.”

Ama ne yazık ki halen, “sanat siyasetin dışındadır, ben sanatçıyım ama siyasetle ilgilenmiyorum” diyenler var. Oysa “egemenlerin siyaseti” copuyla, hapishanesiyle, yandaş medyasıyla, Kültür Bakanlığı’yla, sansür kuruluyla, sermaye piyasasıyla, kışkırttığı linç sürüleriyle bir heyula gibi sanatın – sanatçının üzerindedir. Biz istediğimiz kadar “siyaset”in dışındayız diyelim, bunun inandırıcılığı olmaz.

Bildiğiniz gibi “sanata ve sanatçıya” müdahale AKP ile başlamadı. Bunun için Sebahattin Ali’nin, Nazım Hikmet’in, 1940 Toplumcu kuşağı denilen yazar ve şairlerin hayat hikâyesini, onların da dönemin siyasi iktidarları tarafından zindanlara tıkıldığını yeniden anımsamakta yarar var. Ancak bizim ülkemizde “siyaset” sanata, hiçbir zaman AKP iktidarı kadar fütursuzca saldırmamıştı. 

Şimdi bu saldırılara direnen sanatçılarla, Grup Yorum üyeleri ile dayanışma zamanı. 

Yarın çok geç olabilir. 

Adil Okay