Yaldız Bakışlı Soma'lı Küçük Kız

Celil Keskin

2 Nolu T Tipi Cezaevi B-9 Şakran/Aliağa

İZMİR

Çocuk saflığında damlayan gözyaşlarıyla tutuldu sele nice yürekler, yaldız karası bakışlarında baba sevgisini kazıdın bir kez daha körpecik fidanların ruhuna. O kadar masumane bir ağlayış ki onunki, tarifi imkansız adeta, tutmuş ellerine kocaman testiyi alır götürür baba kabrine. Elindekini bir oyuncak sanmak ve düşünmek bile onun o minnacık ciğerine en büyük darbeyi vurmak olur.

Takatsizlik sarmış incecik damarlarını, yol vermez olmuş kansızlık, donmuş adeta babasının ölüm haberiyle. Oysa farklı olmuştu her daim babandan beklentin. Vardiya nöbet tesliminden sonra sıcacık baba koynunda olmak vardı, kurumuş yüzündeki kara ter’e batarcasına yüzünü gömerdin hep ve bir de tatlı bir gülümseyişin resmini bırakırdın babanın kömür tozuna batmış yüzünde.

O an soluduğun koku kömür kokusu değildi asla, baba şefkatine bürünmüş en tatlı özlemdi aradığın.

Ahh yaldız bakışlı çocuk, seni sende yaşamak, gözlerinin yaşında anlamak seni; sarı dağınık saçların rüzgara rağmen durgun görünüyor, hani ısrarla derdin ya her zaman, “anne, babam akşama eve gelince beni güzel görsün”. Biliyor musun baban sen daha da güzelleşesin diye yıllarca yaşayan bir ölüydü yer altında. Babalar sever hep küçük kızlarını. Yoksulun bahtı kara dememişler boşuna, o değil miydi seni ilkin kömür kokusuyla tanıştıran ve bununla büyümeyi öğreten.

Seni senden habersiz duvarların ardından izledim, görüntülerin yürek paralıyordu. Yüreğim burkulmuş halde izlerken seni, baba kabrine elinde testiyle gidiyordun yolda. Babanın yanı başında duran testinin suyu bitmesin? Bir gül misali yeşerir tekrar kendi toprağında ve gülümsediğini hissedersin her zaman. Yarınların umutlu hayallerinde hep babanla yaşa; yaşa ki rüyalı gecelerinde hep konuğun olsun… “Gitti mi şimdi yani babam anne?” ağzından çıkan en son kelime olsun. “Yum hadi güzel kızım o tatlı gözlerini, uyanınca sabah baban geri gelecek sana” diyen annenin ninnisinde kavuş babana.

Sana, çok uzak bilinen Mezopotamya ülkesinden selamlar getirdim. Baba şefkatine doymamışken kalan hayalleriyle büyük bir yaşam azmine sarılan Rojin’ler, Jiyan’lar ve Bergem’lerin selamlarını.

Ve bir daha Fatma NİRAY’ların, Rojin ve Jiyanların gözyaşları acılar için değil, mutluluk uğruna döküldüğü güzel, mutlu ve barış’ın egemen olduğu bir gelecek dileğiyle…                                    

Celil KESKİN

2 Nolu T Tipi Cezaevi

B-9 Şakran/Aliağa

İZMİR