18 Ekim 2016
Saat şu an sabahın 07:16’sı. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra semaverin altını açıp demliğe sekiz adet poşet çay atıp kahvaltıyı hazırladım. Her zamanki gibi sıradan bir kahvaltı. Peynir, zeytin ve domates üçlüsünü tabaklara koyduktan sonra kendimi koğuşun bahçesine bıraktım. İki üç tur volta attıktan sonra, gözlerim gökyüzüne ilişti. Durdum, sebebini bilmediğim bir şekilde gökyüzünü izlemeye başladım. Üç renk gördüm: Mavi, beyaz ve griydi. Bulutlar oldukça kabarıktı, ilginçti; ilk defa gökyüzünü bu kadar detaylı inceliyordum. Sonra “Vay be!” dedim kendi kendime. Meğer her şey bu gökyüzünün altında olup bitiyor.
İnsanlar gereksiz bir şekilde din, dil, ırk, mezhep çatışmalarını; bu gökyüzü altında mı yapıyor? Savaşlar ve barışlar bu gökyüzünün altında mı oluyor? Kin, nefret ve sevgi; bu gökyüzünün altında mı oluyor? Çocuklar bu gökyüzünün altında mı doğup katlediliyor?
Kadınlar bu gökyüzünün altında mı evlendirilip tecavüze uğruyor? Paranın şehveti için yalanlar, bu gökyüzünün altında mı oluyor? Yani her şey bu gökyüzünün altında mı oluyor? Sevgi yerini nefrete bırakıyor!
Ahh!.. Sanırsam, mezarımın üstüne toprak atmayı unutmuşlar. Galiba toprak alacak param çıkışmadı... :))
Melih Gürler
T Tipi Ceza İnfaz Kurumu
Bafra-Samsun
- 8 gösterim