10 Şubat 2019
Bir masalla başladı her şey. Ve biz masal içerisindeki kahramanlara dönüşmüştük bir an.
Masalımız önce düşüncelerle başladı.
Kadın: İnsanlardan giderek uzaklaşıyorum, hatta artık sevmeme haline dönüşüyor.
Adam: Ya kendinden?
Kadın: Kendimden de. İnsanlığın yaptıklarını gördüğümde kendi türümden nefret edecek hale geliyorum.
Adam: Neden peki, seni bu duruma getirecek nedenlerin ne?
Kadın: Neden mi, nedenler açık değil mi, etrafına, yaşananlara baksana, ya da etrafına değil sadece kendi yaşamına bak yeterli olur sanırım. Yapmadığın bir şey yüzünden; kendinden, benden ailenden, tüm sevdiklerinden kaçmak zorunda kaldın. Ve senin gibi binlerce insan bunu yaşadı. Sen şanslı çıktın. Giderken ya da gitmeye çalışırken yaşamdan kopan insanlar…
Adam: Yaşananları tüm insanlara bağlaman, onları neden olarak görmen ne kadar doğru, haksızlık etmiyor musun?
Kadın: Sanmıyorum, bunun üzerine çok düşündüm ama haksızlık etmiyorum. Yaşananlara karşı üç maymunu oynuyorsak hepimiz suçluyuz. Kaçıncı yüzyıldayız biz söyler misin? Geçmişe baksana, hatta çok eskiye git. İlk mülkiyetin ortaya çıkışına, bir de dön şimdiye bak. Değişen yüzler ve zaman sadece. Küçük bir azınlık geçmişte sadece kendi toprakları üzerinde egemenlik kurarken zamanın ileler leşi değişen olay ve dünya bir avuç aç kurdun elinde oyuncağa dönmüş durumda. Ya geri kalan çoğunluk, dünyanın yarısından çoğunu oluşturan kesim nerede. Neden dünyalarını yok etmelerine izin veriyorlar, geçelim dünyayı; kendi yaşamlarına baksınlar açlıktan ölecek duruma geldik, aklımızda yarınımız ne olacak diye düşünürken neden bu sessizlik? Neden artık ellerimizi harekete geçiremiyoruz. Hani bir söz vardır ‘’dilimiz çok keskin, elimiz hasta ‘’diye. Ne güzel söz değil mi, sadece laf üretiyoruz mesele inşaya gelince ne yapacağımızı bilmiyoruz. En zor zamanlarda dilimiz lal kesiliyor.
Bu kadar mı korkuyoruz, korku bedenimizi bu kadar mı ele geçirdi. Kaybedecek çok mu şeyimiz var. Neden sessiz kaldığımızda elimizden gidiyor, konuşurken de. Hiç değilse gitse dahi bir şeyler yaparken gitsin.
Adam: Anlattıkların doğru, peki neden bu karanlığın içerisine bir can getirmek istedin ona haksızlık ettiğini düşünmedin mi?
Kadın: bu soruyu bekliyordum. ( Sessizlik ) İnsanlar dünyaya çocuk getirirken belli kısır nedenleri var. Soyunu sürdürmek, yalnızlığını gidermek, evlenmenin nedeni olarak görülür ve daha birçok neden. Âmâm ben bunların hiç biri için yapmadım. Nedenimi nasıl bulursun bilmiyorum ama ben insanlara yeniden değer vermek, onlara yeniden yakın olmak için. Bir bebeğin masumluğunu görüp belki yeniden insanlara yaklaşabileceğimi düşündüm. Evet, belki ona haksızlık ediyorum, kendi egom yüzünden onu kullanıyor gibi olabilirim ama neden var olduğunu bildiğinde eminim affedecektir.
Adam: Anlattıklarını yalnız ya da yardım alarak aşamayacağını mı düşündün, dile getirdiğin nedenleri aşma çaban oldu mu?
Kadın: Denedim hem de uzun bir süre, kitaplara sığındım çoğu zaman ama gün geçtikçe yaşamlarımız daha çok zorlaştı, zorlaştırıldı. Kırk yıl düşünsem yapamayacağım olayalar gördüm ve gördükçe daha çok içime kapandım.
Biz insanlar kusursuz varlıklar değiliz bunun bilincindeyim, yanlışlarımız oldu ve olacaktır ama yanlış görüp değişmek istemeyen hatta daha beter duruma gelenler var. Yapılanları gördüğümüzde gözlerimiz kapatmamalıyız.
Sonra gözlerini açtı, ilk çığlığı duydu ve ilk ağlayışını. Nefes almak bu kadar mı acıtır bir bebeğin canını. Yaşam belirtisi acı bir çığlık. Ağlarken gözlerini yumuyor sanki bu yaşamda olacakları hisseder gibi gözleriniz açmak istemiyor. Gözlerini açtığında çekeceği acıları, ağlayışları, haksızlıkları aklımıza ne gelirse biliyor gibi.
‘’Yaşamak istemiyorum, sizlerin biz bebeklere bıraktığı kirliliği istemiyoruz ‘der gibi ağlıyor. Oysa sen benim umudumsun, seninle gözlerimi yeniden açıyorum dünyaya. Seninle sıfırdan başlamak her şeye. İlk ağlayışımızı paylaşıyoruz şu an. Aynı nedene ağlamadığımı biliyorum ama ben yine de seninle ilk nefes alışımıza ağladığımızı düşünmek istiyorum. Hoş geldik diyorum ikimize bilmediğimiz bir gezegende atacağımız adımlara, yaşananlara inat hoş geldik.
Kollarımdasın sana dokunuyorum, nefesini hissediyorum ve gözlerin gözlerimde. Yanımda, benimle olduğun için kızgın mısın diye kulağına fısıldıyorum. Anne babalar ilk isimlerini fısıldarmış kulağa ama ben sana paylaşacağımız hayata dair soru soruyorum. Ve sen bana gülümsüyorsun.
Hayır, kızgın ve kırgın değilim, yaşamına ortak olaya geldim. Yaşamı iki kişilik yaşayacağız sen-ben, ben-sen olacağım der gibisin. Gülüşünü ve ilk dokunuşlarını böyle yorumladım.
Seninle var olma sebebim en baştan beri insanların o güzel geçmiş zaman paylaşımlarını, değerlerini yeniden bulabilmekti. Ama ben senin hak ettiğin değeri sana verebilecek miyim, seninse paylaşmayı, bütün olmayı başarabilecek miyim? Ben seninle ne kadar paylaşırsam yaşama yeniden bir adım daha atacağım.
Yıldız SÖNMEZ
Kampüs Kadın Kapalı Hapishane
Alifaki Mah. Alifaki Sok No:246ad
B-7 TARSUS/MERSİN
- 6 gösterim