Tarsus Kadın Hapishanesinde yazılan deneme: Doğanın Uyanışı

Baharın ilk günlerini yaşıyorum, yeşillikler, coşkun akan dereler, yanı başımda cıvıl cıvıl öten kuş sesleriyle baharı karşılamak.

Doğanın bizlere bahşettiği bu harikulade tabiatı seyreylemek. Acaba kaç kişi bunun farkındadır. İçeriden annemin o güzel sesi kulağıma gelmekte ve ben acaba kaç kişi bunlardan uzak diyarlarda tehlikelerle boğuşmaktadır diye düşünüyorum. Etrafım, bulunduğum yer ne kadar hüzün verici olsa da tepenin ardında kıyametler kopmakta biliyorum.

Televizyonda, radyoda her gün dinlediğimiz iç karartıcı haberler asıl gerçeği bana gösteriyor. Nedenini çok düşünmüyorum çünkü onlar için o kadar çok neden var ki. Bize bunların nedenini düşünmek bile tehlikeli. Ve ben bulunduğum bu huzurlu ortamın ne zaman bozulacağını düşünüyorum. Yerimden kıpırdasam bir adım gitsem sanki evimiz, bahçemiz yok olacak. Yıllardır bu huzurun içerisinde nefes alıp veriyorum ya diğer tarafta yaşayan daha doğrusu yaşamak için çaba sarf edenler. Onların yaşam alanları neden yok edilmekte. Neden ağacın, kurdun, kuşun tadını çıkarmalarına izin verilmemekte. Diğer yandan bizler neden yaşamlarımızı çalmasına izin veriyoruz.

Ağaç yaşama tutunmak için nasıl köklerini toprağa yayıyor. Bir kökü gitse dahi onlarca kök salmıştır toprağa. Gövdesi ve uzunca her bir dal, nice kuşları karıncaları, sincapları bağrında barındırmıştır. Bunu var eden toprak; avucuna aldığında yumuşaklığını, sertliğini hissettiğin. Derin düşüncelere dalmışken çiseleyen yağmurun toprağı ıslattığını ve yavaş yavaş toprağın o güzel kokusunu içime çekmeye başlıyorum. Yağmurun yağdığı zamanlarda doğa, uykudan uyanır da yüzünü yıkar gibi tertemiz oluyor. (…)yapraklar, çiçekler, pırıl pırıl açan gökyüzü ne güzel görünür o an bana.

- Al oğlum üstüne bunu üşüdün şunu da bilirim böyle havalarda çay içmeyi seversin.

- Sağol anacım bilmez misin hiç, sen içimi bilir, nasıl olduğumu hissedersin. Her anne kendinden bir parçanın başına bir şey geldiğini anlar mı yoksa sadece bazı anneler mi? Evladının başına bir şey geldi mi içi yanan anne gibi doğa da kendinden bir parça gittiğinde yanar. Kesilen her bir ağaç, özgürce akan derelerin, nehirlerin önünü kapattıklarında, toprağın bilmem kaç metre dibine doğru kazdıklarında doğa yara almaya başlar ve ağır ağır etrafıma bu güzellikler nasıl yok edilir. İnsani özellikleri taşıyan biri nasıl kıyar bu harika tabiata.

Gözlerimi kapatıyorum tekrar, doğanın sesini dinliyorum, sanki bir müzik melodisi kulağıma geliyor çok uzaklardan. Hiç bitmesin bu an, melodiyi unutmamak için her bir notayı hafızana kaydedersin. Kuş sesleri, yağmur sesi, hafif rüzgar, dereden gelen su sesi her biri birbirinden etkilenmiş gibi daha bir kenetlenmiş, sesler ortak bir melodiyi seslendiriyorlar.

Yıldız Sönmez

Kampüs Kadın Kapalı Hapishane B-7 

TARSUS/MERSİN

Fotoğraf: Adil Okay