BİZİ GÖRÜN
Seni anladığımda daha çocuktum. Çocukların bir şeyden anlayamayacağı "çocuk aklıdır" diye söylenip geçer. Dünyanın yarısı biz çocukların bir şeyden anlamadığı yaygın bir düşüncedir.
Ne zaman ki bilimsel seriler, çocukların anne karnında bizleri anlamaya başladığı dile getirdikten sonra ebeveynlerimizi bir tekiz sandı. "Eyvah ben hamileyken yanlış ifadeler kullandık kavga ettik, tartıştık yani bebeğim her şeyi algıladı "mı" sorusunu ortaya koydu. Ama babalarımız onlar yüzünden bizlerin de aynı davranışlarda bulunabileceğimizi düşünmeye başladılar. Tabi bunları öğrendikten sonra davranışlarına, söylemlerine çeki düzen vereceklerine aynı şekilde davranmaya devam ettiler. Hal böyle olunca elbet anne, baba ve başka büyüklerimi örnek alacağım. Tabi bu benim suçum değil biz çocuklar gördüğümüz, duyduğumuz eylemlerin aynısını yapmaya hevesliyiz. Bizler doğrunun, yanlışın ne olduğunu bilmeden hareket ederiz ama ya siz; sizler yaptığınız her şeyden sorumlusunuz bizim hatalarımız, eksiklerimizi sizlerin eseri olarak yaşamlarımızda.
Tabi asıl yaşama gözlerimizi dünyaya açtığımıza tanırız. Şanslı bir çocuksak, güzel bir yerde, her isteğini yerine getirecek ebeveynlerin varsa az biraz şanslıyızdır. Tabi bu şanslılık senin mutlu olacağın anlamına gelmez. Her olanağa sahip çocuklar dahi bazen mutlu olamaz. O zamanda farklı beklentileri olacak, oldukça daha fazla olmasını isteyecek. Bir de hikâyenin diğer tarafında ölen çocuklar var. Bir parça ekmek bulabilen ekmeği geçelim nefes aldığına dair şanslı hisseder kendini. Elbet bu durumlar biz çocukların suçu değil. Suçu bizlere atacak olanlar da olacaktır. Ama düşünme ihtiyacı duyanlar suçun kimde kimlerde olduğunu bilecektir. Bizler gözümüzü açtığımızda aldığımız ilk nefeste ağlamaya başlarız, yaşamımız boyunca başımıza gelecekleri bilsek sanırım tüm bebekler ağlamayı sürdürürdü. Ağlamanın bir çözüm yaratmadığı er geç anlayacağız ama biz ağlamak istemesekte gözyaşlarımız bizi dinlemeden yanaklarımızdan aşağı doğru akar gider, sanki gözyaşları neler olduğunun farkındaymış gibi. Çocuklar anladığı içindir belki de böylesi akmaları ah gözyaşlarımız...
Çocuklara göre değil yaşam tiple, ne geçmiş zaman, ne şimdiki ne de gelecek zaman. Geçmişte yer almıştık belki ama arkadaşlarımızın yaşadığı acıları okuyarak, araştırarak öğreniyoruz, şimdiki zaman gibi yine çocuklar öldürüldüler, sakat bırakıldılar, aç bırakıldılar. Ve gelecek zaman, hani derler ya yarının gelişi bugünden belli diye işte bizler bugüne baktığımızda yarınlarımızın da aynı olacağını düşünüyoruz. Tek farklılık değişen yüzlerimiz ve oranlar.
Yaşanan bir gerçeğe örnek vereyim, bir çocuğun akbaba tarafında nasıl paralandığını ve görüntüyü çeken gazetenin kariyeri için onu nasıl ölüme terk ettiğini bilen bilir. Akbaba ve gazeteci arasında çok fark var en önemli fark sanırım herkesin ezbere bildiği akıl. Evet insan aklını kullanır, akbaba kullanamaz. Ama eminim akbaba neyin ne olduğunu bilseydi değil dokunmak onu pençeleri arasına alıp o duruma düşürenlerden çok uzaklara götürürdü. Evet etrafımız akbaba sürüyle sarılmış durumda; her saat onlarca çocuğun öldürülmesine sebep olan sürü. Ve çoğu insan bu akbaba sürüsünü alkışlar desteklerini sunar. Mesele sadece düşünme sanırım, biz çocuklara nasıl davranıldığını, yaşamlarımızı nasıl kirlettiklerini, gözlerimizdeki korkuya nasıl sebep olduklarını bilmek ve bu bilmeyi nasıl bir çözüme bağlayacaklarını bilmek. Kirli ellerini, kanlı ellerini dünyamızdan çekmeleri yeterli olacaktır. Bizlere güzel yürekleriyle geldiklerinde mutluluğumuzu göreceklerdir. Yaptıkları onca kötülüklere rağmen saf yüreklerimizle onlara nasıl gülümsediğimizi fark edeceklerdir.
Bizler onların bizlere yaratacağı aydınlık yarınlar yalanına inanmıyoruz. Var olan günlerimizden ellerini çeksinler yarınlarımız aydınlık olacaktır. Onlar var olduğu ve var edecekleri yarınlarımızda oldukları sürece bizler ölümle, açlıkta, hastalıkla, susuzlukla birlikte yok olacağımızı biliyoruz.
İnsan varlığıyla dünyayı kirletti ve var olmasıyla beraber yaptıklarıyla yok etme noktasına doğru gidip yapılanları gördüğünde acaba diye düşünüyorum bu yapılanlar küçük bir azınlık tarafından yapılmakta toplasak küçük bir şehre doldurulamayacak kadar az. Peki dünyanın geri kalan çoğunluğu neden, ne yapıyor olanları görmüyorlar mı biz çocukların geleceğini karartanlara karşı neden kimse yanımızda yer almıyor yarınlarımızı nasıl kuracaklar. "Çocuklara güzel yarınlar bırakmak" isteyenler nerede.
Evet sizler bizlere güzel yarınlar bırakamadınız bizleri de kendinizle birlikte kıtlığın içine yerleştirdiniz. Güzel yarınlar söylemi her dönemde kendini gösterdi. Kim bilir kaçıncı dedemiz bizlere güzel yarınlar bırakacaktı. Her biri kendi çocuklarına bu vaatte bulundu. Ama her şeyi görebilen gözler görebiliyor. Peki bizler güzel yarınlar bırakabilecek miyiz? Tabi yarınlar kalırsa... Zor değil mi gerçekten zor. Ne zamanki bizler için adımlar atıldı! Eğitimimize, sağlığımız, evimiz, yememiz, içmemiz için ve atılan bu adımlara alkış tuttuğumuzda bir umut var demektir. Ne zaman ki insanları katleden, doğayı yok eden, hayvanları, bitkileri yok eden silahlara sevinmediğimiz zaman o gün hala umut var demektir. Haberlere bakıyoruz yeni üretilen silahları öyle bir anlatısı var gören duyan Yemen'de katledilen çocuklar için bir şeyler yapmışlar sanır. Bizleri yok eden silaha bakıp yüzlerinde öyle bir gülümseme var sanırsınız karşılarında bizlerin kahkaha atan yüzlerimizi seyretmekteler.
Sizler insanlığın ne olduğunu öğrenmeye başladığınızda o gün umutlar doğacaktır. O gün yarınların umudu olan biz çocuklara yaşam alanları sunulacaktır, bizlerin kahkahalar, şen halleri sizlere de bulaşacaktır. Yeter ki yaşanılanlara karşı üç maymunu oynamayı bırakalım.
Yıldız Sönmez
Kampüs Kadın Kapalı Hapishane
Alifeki mah. Alifeki sk. No: 246AD
B-7
TARSUS/MERSİN
- 4 gösterim