Cumartesi Anneleri, 719'uncu haftada Güçlükonak için adalet istedi

Cumartesi Anneleri, yine polis ablukasında geçen 719'uncu hafta eyleminde, 1996 yılı ocak ayında gerçekleşen Güçlükonak katliamı için adalet istedi.

5 Ocak 2019

Cumartesi Anneleri 719. hafta eyleminde, 1996 yılında gerçekleşen ve 11 köylünün ölümüyle sonuçlanan Güçlükonak katliamı için adalet talebinde bulundu.

Zorla kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması için 23 yıldır mücadele veren Cumartesi Anneleri’nin 719. hafta eylemi yine polis ablukasında gerçekleşti. HDP Milletvekili Musa Piroğlu, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel’in de katıldığı 719. hafta basın açıklamasını İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri okudu.

'GÜÇLÜKONAK KATLİAMINDA 11 KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ'

Yoleri, 11 kişinin ölümüne sebep olan Güçlükonak katliamının nasıl gerçekleştiğini anlattı: Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine 1996 yılının 10-12 Ocak tarihleri arasında baskın yapan askerler, Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç'u gözaltına aldı. Taşkonak Jandarma Taburuna götürülen köylüler, işkenceyle sorgulanarak öldürüldü. 15 Ocak 1996’da Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi ve korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas'ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburuna gitti. Gelen korucuları da öldüren jandarma, daha önce öldürülen 6 köylüyle birlikte 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlayarak başlarına da çuval geçirdi. Ramazan Nas'ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Yolu kesen özel tim, önce minibüsü silahla taradı. Atılan roketler sonucu minibüs ve içindeki 10 ceset kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan minibüs sürücüsü de taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü.

‘JİTEM’İN İŞİYDİ, SÖYLEYEMEDİK’

Genelkurmay Başkanlığının olayın ardından Ankara'dan gazetecileri helikopterle Güçlükonak'a getirdiğini hatırlatan Yoleri şöyle devam etti: Burada gazetecilere konuşan Albay Oğuz Kalelioğlu, katliamı PKK'nin gerçekleştirdiğini ve örgütün bir ay önce ilan ettiği ateşkesi bozduğunu açıkladı. Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazıları resmi açıklamaları kuşku verici buldu ve bu kuşkularını İHD ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı. Bu açıklama üzerine Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu bir heyetle olay yerine gitti. Heyetin olay yerinde elde ettiği tanıklıklar, bilgi ve bulgular resmi açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu. Heyet ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna bu katliamı PKK değil, devlet güçleri yapmıştır açıklamasında bulundu ve raporlarıyla birlikte Diyarbakır DGM, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve Genelkurmay'a başvurdu. Ancak bir sonuç alınamadı. Yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı. AİHM'e taşınan davada ise Türkiye etkin soruşturma yükümlülüğünü ihlal ettiği için mahkum oldu. Katliamdan 13 yıl sonra, 2009 yılında dönemin bakanlarından Adnan Ekmen, ‘Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM'in işiydi, söyleyemedik.’ dedi. Ergenekon yargılamaları sürerken 3 Kasım 2013 tarihli Türkiye gazetesinde Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü soruşturmada o dönemde bölgede görev yapan pek çok kişinin ifadesinin alındığı, savcının önemli tanıklara ulaştığı ve Güçlükonak katliamında şüphelilerin JİTEM'le bağlantılı görevliler olduğu şeklinde bir haber yaptı. Yoleri, 23 yıl önce gerçekleşen katliamla ilgili inkâra son verilmesini ve suçun faillerinin tespit edilerek adil bir yargılama faaliyeti sonucunda cezalandırılmalarını talep etti.

‘BİZİ ATEŞE VERDİLER, YİNE BARIŞI İSTEDİK’

Güçlükonak katliamında öldürülen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya da Güçlükonak aileleri adına konuştu. Kaya, “Bizi öldürdüler, ateşe verdiler ama yine biz barışı istedik. Kimse ölmesin barış olsun” dedi.

Olaydan sonra Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu heyetiyle bölgeye gidererek araştırma yapanlar arasında bulunan Avukat Ercan Kanar ise şöyle konuştu: Devletin tarihi insanlığa suçlar tarihi. Güçlükonak da öyleydi. İnsanlığa karşı suç, uluslararası hukukta suçların suçu olarak geçer ve soykırımla aynı vehamettedir. Katliam duyulduğunda olayda ciddi gariplikler olduğu ortaya çıkmıştı. Hak savunucularından oluşan 40 kişilik heyetle Güçlükonak’a gittiğimizde aradan 10 gün geçmesine rağmen deliller hala ortadaydı. Yerlerde kemikler vardı. Korucu köyü olan üç köyü ziyaret ettik. Korucular bile ‘bunu devlet yaptı’ dediler. Genelkurmay’a yazı yazdık cevap alamadık. Bunun üzerine Genelkurmay hakkında Ankara Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. Biz suç duyurusunun yanıtını beklerken bizim hakkımızda dava açıldığını duyduk. Bu katliamın yapılma sebebi PKK’nin 95’te tek taraflı ateşkes ilan etmesiydi. Tek taraflı ateşkese devletin karşılığının ne olduğunu tartışmak üzere AB Parlamentosu toplantı yapacaktı. ‘Ateşkesi PKK bozdu’ diye bu katliamı organize ettiler. Katliamlardan devlet sorumludur. (HABER MERKEZİ)

Kaynak: Evrensel Gazetesi