Ayhan Kavak

Kitaplara Kıymak Üzerine

"Kişisel öykümde, serde müebbette yazgılatılmak varken, kitapların zindanda karşılaştığı uygulamalara değinmeden geçmek olmazdı. Tutsaklık koşullarında iktidarın görünür kılındığı ve kristalleştiği (kötülüğün kristalleşmesi!) mekanlarda akıllara durgunluk verecek düzeydeki yöntemleri tüm çıplaklığıyla yürürlüktedir. Baskı, işkence ve şiddetin yol açtığı yasaklamaların dönemsel ve mekânsal farklılıklar barındırsa da sayısız kısıtlama, hak ihlalleri ve mesleksiz yasaklamaların yanında kitaba karşı tahammülsüzlük adeta spontane bir hal almıştır. "

Tutsak Doktordan mektup var

05.11.2015

Keke Adil Hocam’a,

“Umut saklımızda ölümsüz bayrak...” diyen Ozanımız’ın direnç eken dizeleriyle, Merhaba...

Kıyım, kıran ve katliamların ayyuka çıktığı demlerde yapılan bir seçimi de geride bıraktık. Yaralarımızı sararak büyüyen toplumsallaşmış insanlığın ütopyalarıdır bizi büyüten ve diri tutan. O yüzdendir ki söylenmemiş ve sırasını bekleyen son sözümüz var bizim. Elbette son söz utkuyla taçlanan büyüselliktir. O güne inançla selam, sevgi ve saygılarımızla Merhaba!

Merhaba umudu büyüten güzel yürekli insana, insanlara...

Tutsak Doktor Ayhan Kavak'tan kitap tanıtım yazısı: Şekok Gölgesine Düşen İzler

"ŞEKOK GÖLGESİNE DÜŞEN İZLER"

Derler ki nesir, öykü veya roman yazanlar iyi şiir yazamaz ama şairler iyi nesir, öykü, roman yazarlar. Bu sözün gerçekliğini Şair Mehmet Sait Yalçın yani Andok hewalimin yeni çıkan öykü kitabında teyit etmek mümkün.

Yazarın 2010 yılında "Sürgün Uçurumlar Çığlığı" adlı ilk şiir kitabı yayınlandı. Aslında bir nevi “legalize oldu” demek daha doğru bir tanımlama olacak. Zira tamamlanıp da yastık altında, zindan koşullarının zorunluluğunda “bekleme” de olan nice şiir dosyaları mevcut.

Tutsak Doktor Ayhan Kavak'ın Ezidiler için yazdığı ağıt

“Duyan var mı? Ağıtlar yükseliyor Şengal’de Yok! Bir tek “Yüreğini dağlara nakşedenler” duyuyor. Cana can, ölüme set olmaya, yardıma koşuyorlar kız ve erkek kardeşleri için.Dağları, taşları saran aleve can suyu niyetine Dabbet-ül Arz’a “dur” diyorlar, “dur”, “insan bunlar ey ucube” diye nidaya duran yiğitler kötülüğün yok ediciliğine engel olmaya, ilk elden açtıkları yaşam koridoruyla başlıyorlar. Ve bebesiyle bu koridordan geçen bir Ana vahşetin salyalı cellatlarından kurtulabiliyor.”

DAYE (ANA)