Siteye Eklenen Tüm Yazılar

Neden "Görülmüştür"?

"Cezaevlerinden gelen mektuplar ‘Görülmüştür’ mührüyle geliyor. Genellikle okumayı engellemeyecek yerlere mühür vuruluyor. Bazen de arka boş sayfalara. Ama kimi zaman da mühür, sahibinin içindeki kötülük potansiyelini gösteriyor. Buna örnek olarak Serkan Kaya ve Kamil Turanlıoğlu’nun, Sincan 1 no’lu F tipi cezaevinden yolladıkları karikatüre iyi bakmalısınız. Mühür, sayfada fazlasıyla boş yer varken, mektubun yollandığı çocuğa sunulan çiçeğin üzerine, hem de tam tomurcuğa vurulmuş."

Zindanda Açan Çiçekler: İçerdeki Deli Dalgalar

Edebiyat deyince aklımıza önce roman, öykü ve şiir gelir. Sonra da akımlar. Klasik, modern, realist, sürrealist, dadacı v.d… Ve bu akımların ülkemiz edebiyatına yansımaları olan 1. Ve 2. Yeni, Garip akımı, Toplumsal gerçekçilik, İmgeci gerçekçilik v.b. Bir de alt başlıklar olarak: Politik edebiyattan, Hapishane Edebiyatından, 12 Mart romanından, 12 Eylül edebiyatından söz edebiliriz. Hangi akımdan yazarsa yazsın yazar –şair, yaşadığı dönemin tanığı ve vicdanıdır deriz. Ya da öyle olmasını umarız.

Tutuklu Tıp Öğrencilerinden Mektup Var!

21 Ağustos 2012

Merhaba,

Başta sağlık emekçileri ve öğrencileri olmak üzere bütün emek örgütlerine içten yoldaşça selamlarımızı yolluyoruz.

6 Haziran 2012 itibari ile Sincan cezaevinde tutuklu olan 13 sağlık öğrencisiyiz. Tutsak alınmamıza sebep olan yaptığımız çalışmalardan bahsetmek adına bu mektubu kaleme aldık. Daha önce TÖK ve SES Öğrenci Komisyonu ile ilgili yazmıştık. Bu kez HASAT/Halk Sağlığı Topluluğu çalışmalarının ne olduğunu, neden HASAT'a ihtiyaç olduğundan bahsedeceğiz.

İsmet Ayaz'dan Mektup Var!

Sevgili Öykücan merhaba,

Sımsıcak kucaklıyorum özlemle. Sana uzun zamandır yazamadım. Hani yazamamanın gerekçesinden ziyade mahcubiyetini yaşadım. Ring yolculuklarıyla tetkik ve tahlillerle halen uğraşmaktayım.

Annene, babana benden kocaman selam ve sevgilerimi ilet. En son Adıyamandayken mektubun bana ulaşmıştı. Halen de önümü göremedim doğru dürüst yazamadım işte.

Abdullah Güven'den Mektup Var: "12 Eylül'de bile olmayan bir baskı var"

“Dışarda yaşam zorlaştığı gibi cezaevlerinde de öyle. Hastaları bile tedavi etmiyorlar. Ya da tedavilerini yarıda bırakıp gönderiyorlar. mektup yazmak, protesto etmekle bile “disiplin” cezasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bir çoğumuz aylarca ceza alıyoruz. Etkinliklerden men açık görüş cezası veriyorlar. Elbette bunu anlıyoruz 12 Eylül'de bile olmayan bir psikolojik baskıyla karşılaşıyoruz. Dışardan gelen bir hediye bile sakıncalı görebiliyorlar. Arkadaşlarımızın aileleri uzaklardan geliyorlar ama bazen sırf evrak yüzünden görüş bile yaptırmıyorlar.

Hoşgeldin Hücreme Çocuk

Öykü’ye

Küçük yüzünde polen yağmurları

Saçları gelecek hayat sarmaşığı

Suskun çığlıklarla çıplak bayırlar boyu,

 

Yaşlı, kuru, yapraksız ağaçlara

Su taşır gözlerinde...

Ve...

İner pencereme gece mavisi

Ay ışığı düşer hücreme

Bir dünya aranır yarına,

Büyür yavaş yavaş

Islak, buğulu, derin...

Bir çiçek açar birdenbire

Aydınlık, sıcak apak....

Siyah Salı bir gül değer alnıma,

Tutuşur şafağın masum bağrında,

Işıldar yavaş yavaş

"GÖRÜLMÜŞTÜR" Ama Çözülmemiştir

  1. 12 EYLÜL 1980 SONRASI CEZAEVLERİNDE 80 BİN TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ VARDI. BU GÜN İTİBARİYLE 130 BİN TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ VAR. CEZAEVLERİNDE YATAK SORUNU, HİJYENİK SORUNLAR, SU SORUNU, DOKTOR, DİŞ DOKTORU VE HEMŞİRE YETERSİZLİĞİ SORUNU ÇÖZÜLMEMİŞTİR.
  2. UZUN TUTUKLULUK SÜRESİNİN YOL AÇTIĞI MAĞDURİYET SORUNU ÇÖZÜLMEMİŞTİR.
  3. HASTA MAHPUSLARI RENCİDE EDEN ÜÇLÜ PROTOKOL SORUNU ÇÖZÜLMEMİŞTİR.

Filistin Günlüğü

12 Eylül ve Filistin Günlüğü cezaevine geldi beni/bizi buldu. Bir solukta okudum. Heyecan ve hüznü, acıları, hasreti, bir arada yaşattın bana. Zaman zaman o çatışma anlarını anlattığında o anları yaşarcasına gerildim. Ayrılıklarda, gelen gelen mektuplarda en insani duygular içerisinde olup gözyaşlarıma hakim olamadım.