Kitap

"Duvarların arkasında da direnenler var…"

Bugüne kadar tiyatro eserlerini sahnede sergilenir hali ile gördüm, eleştiri yazısını yazdım, fakat bu sefer sahneye çıkmadan kitap olarak önüme çıktı…

Adil Okay yıllardır cezaevleri ile ilgili sergiler, yayınlar yapmakta, cezaevlerinde yatanlar ile dışarıdan bir dost, arkadaş, dert ortaklığı yaparken bunu “görülmüştür” grubunu kurarak bir anlamda ilişkileri bir kurumsal yapıya dönüştürdü. Her yıl yapılmakta olan sergileri organize etmekte, onları il il, ülke ülke taşımaktadır. Bir anlamda sergilerin gönüllü hamalıdır…

Tutsak Yazar LEYLA ATABAY’ın  yeni kitabı RABİA üzerine değinmeler… Bir Tasavvuf Destanı.

RABİA

Yazar LEYLA ATABAY’ın  yeni kitabı RABİA üzerine değinmeler…

Bir Tasavvuf Destanı.

Tam adı Rabia el- Adeviyye ya da Rabiatül Adeviyye olan, tahmini M.S.713 ile 801 yılları arasında Basra’da (Irak) yaşamış, tanınmış müslüman kadın sufi olan RABİA’nın, hayat hikâyesini ya da başka bir pencereden yazılmış biyografisini ele almış yazar bu eserinde.

30 Yıl Tutsaklıktan Sonra Tahliye Olan Yazar Seyit Oktay'ın "Arami Tabletleri" hakkında

Modern dünyayı anlamakta zorlanan bizlere her şeyin nereden ve nasıl bozulmaya başladığını anlatarak egemenlerin pervasız hüküm sürdüğü topraklarda bizi kurmacalarla gezdiren Seyit Oktay’ın ilk eseri olan Arami Tabletleri adlı destansı romanını yeni bitirdim. Yazarın daha sonradan yazdığı eserlere nazaran teknik yönden zayıf bulacağım önyargısıyla esere başlayıp yanılarak bitirdim.

Tutsak yazar Seyit Soydan'ın yeni romanı: "Yaban Otu"

Tanıtım Yazısı

"Doğudan batıya, güneyden kuzeye savrulan, köklerinden koparılmış insanların hikâyesini anlatıyor Yaban Otu. Havaya, suya ve ateşe yazılan destanlarla günümüze kadar gelen çağdaş bir mit de sayılabilir aslında.

Cemal Süreya'nın, “Fırat suyu bütün bir bölgeyi/ Takma adlarla dolanmak/ Zorundadır.” Dizelerinde olduğu gibi romanımızın kahramanı da kadın ve Kürt kimliğiyle var olmaya çalışırken aynı dilemmayı yaşar.

Hasta tutsak Resul Kocatürk'ün kitabı yayınlandı: "Tımarhanede 22 Gün"

Yaklaşık yirmi yıldır, cezaevlerindeki sorunlara değinen bir köşem gazetelerimizde yayınlanıyor. Böyle bir köşenin yazarı olmamda kendimin de 10 yıl kadar cezaevinde kalmış olmamın bir rolü olup olmadığını pek tartışmak istemesem de, ülkemizde her gün özellikle ‘içeride’ yaşanan hak ihlallerinin yoğunluğu böylesi bir köşeyi elzem kıldı. “İçeriden” köşemiz üzerinden şimdiye kadar binlerce tutsak ile mektuplaştım.