Devrimci kadınlar getirildiği gece duvarlar şakırdadı.

“Tabi bir de Bakırköy’den kadınlar da getirildiler. Hem yer darlığı hem kimi sudan gerekçelerle pılımızı-pırtımızı elimize alıp, birkaç adımlık yola ringlere bindirilerek sürgün olduk. Devrimci kadınlar getirildiği gece duvarlar şakırdadı. Tabi bizler hiç boş durur muyuz? Başladık koridordan geçen kadınların attıkları-söyledikleri şeye eşlik etmeye.

SİNAN BÜLBÜL

5 NO’LU L TİPİ CEZAEVİ - F-7 

SİLİVRİ/İSTANBUL

***

Merhaba Adil Arkadaş

Geçen yolladığınız mektubu aldım. Uzun aradan sonra yeniden, normal akışı içerisinde sizinle mektuplaşmak güzel. Zaman sarmalı karşısında irademiz dışında gelişen diyalogsuzluk her ne kadar bir ezinç oluştursa da umudumu kaybetmeden yazmaya devam ettim. Akıllarınca iletişimin önüne geçeceklerini sanıyorlardı. Ben de, bizler de mutlak suretle arkadaşlarımıza, dostlarımıza, tanıdıklarımıza ara vermeksizin mektup yazmayı sürdürdük.

Sözümona mektuplaşmanın kötülüğüne kendilerini ikna etmişler. Bu akıl hiç uslanmadı, inada bindirdi bunu. En son Görülmüştür ekibinin 44 mapusla yaptığı çalışmaya katılmamı istediğinizde bu kez Ankara ve Suruç olayları için yaptığımız ay için 3 ay iletişim cezası aldım. Daha sonra tekrar iletişim cezası alınca 6 ay oldu. Ardından da tekrar mektup yazdım. Mektuplarım ve fakslarım size ulaşmadı. En son yanımda bulunan 4 tane yazımı taahhütlü mektupla 26 Şubat 2016’da size yolladım. O mektup da benzer akıbete uğradı. En çok üzüldüğüm nokta; Cizre’de 18 aylık Miray bebeğin ve yüreklerimizi parçalayan o görüntülere dair yazdığım yazılardı. Oysa bambaşka duygularla o yazılara emek vererek yazmıştım. Demek ki yazı yazmak çok tehlikeliymiş de benim haberim yokmuş.

Zaten tarihte benzer şeyleri sıkça kitaplardan, dergilerden masallardan okumuştum da inanmamıştım böyle şeylerin günümüzde, bilişim dünyasında yaşanacağına, tekrarlanacağına. Hikayeler ne kadar da benzer bu anlamda. Oysa akıl hep aynı, milim değişmemiş. Demokrasi, özgürlük, hukuk bize uygulanmazmış!!! Tüm bu yaşananlar donmuş akıldı. Bu aklın içerdekilere davranışı tekerrürdür. Halen de yazılarım hakkında fikir edinebilmiş değilim. Hukuk bile yanıt vermedi. Zamana oynadı. Ben de akıntıya karşı az kürek çekmedim. En son gelinen nokta mektupların adreslere yollandığıydı. O hapishaneye aslında “VATANDAŞ ABUZER” gibi biri gerekti. Ama vatandaş Abuzer kendi devrinde yeterince çok şey görmüştü, tanık olmuştu. Biz de kendimize böyle roller biçtik, başladık anlatmaya. En son 15 Temmuz gecesi ve sonrası sürpriz demeyeyim de dışarıdan kelli-felli, koca göbekli, koca oğlanlar getirilince yer darlığından çareyi bizleri şuan kaldığım cezaevine sürgün etmekte buldular. Tabi bir de Bakırköy’den kadınlar da getirildiler. Hem yer darlığı hem kimi sudan gerekçelerle pılımızı-pırtımızı elimize alıp, birkaç adımlık yola ringlere bindirilerek sürgün olduk. Devrimci kadınlar getirildiği gece duvarlar şakırdadı. Tabi bizler hiç boş durur muyuz? Başladık koridordan geçen kadınların attıkları-söyledikleri şeye eşlik etmeye. Zaten darbe olmuş. Bir de vatandaş Abuzer’in yaşadığı hikayeleri orada sıkça yaşayınca fırsatı kaçırmadık. Velhasıl iyi oldu. En azından devrimci kadınları yalnız bırakmadık.

Şimdi gönül rahatlığı içinde, ne olacak bu memleketin hali demeden roman okuyor, fırsat buldukça çoktandır mektup yazıp ulaşamadığımız tanıdıklarımıza yeniden merhaba deyip hal-hatırlarını soruyoruz. Tabi bir anda iletişim kesilince herkesi bir merak sardı. Bunlar irade dışı gelişen konulardı. Hani ilelebet sürmez ya bu, durum düzeldi. Umarım bir daha mantıksız, tarihin çöp sepetini boylamış şeyler tekrarlanmaz.

Dışarıyı düşündüğümde; bu vakitlerde kim iyi olabilir ki diyesim geliyor. Ama buna anlam verenler neyin ne olduğunu çok iyi biliyorlardır. O yüzden umudumuzu çoğaltmak, yaşama dört elle sarılmak, bildiğimiz paralelde nefes alıp vermek en güzeli olsa gerek. Çünkü böyle şeyleri ilk defa yaşamıyoruz ki.

(…)

Ben de bizler de iyiyiz. Herhangi bir problemimiz yok. Kalabalığız. Yaşam oldukça tempolu, yetişmeye çalışıyoruz. Herkes iyi, moralli, umutlu. Başka bir şey yok. Yanımda yazdığım bir yazı var. İsmi “Delal Çeşmesi”. Belki bir şeye yarar diye mektupla birlikte gönderiyorum. Bazen, fırsat buldukça boş kalmama adına da bir şeyler karalamaya çalışıyorum. Umarım bir şeye yarar. (…)

Buluşmak dileğiyle…..

Esen Kalın…..

Not: Ekteki desen politik tutsak Aynur Epli tarafından çizilmiştir.