Tahir Canan'dan Mektup Var: "Neslimizi tüketmek için uğraşanların yanıldığını gördüm"

Sevgili Adil Okay;

Kartını aldım. Kitap da cezaevine geldi. Ama hala bana ulaşmadı. O nedenle kitap hakkında bir şey yazamıyorum. Daha sonraki yazılarda kitapla ilgili düşüncemi belirtirim.

Konu kitap. O zaman cezaevlerindeki kitap macerasına değinelim. Ceza ve güvenlik TED infazı hakkındaki kanunun 62. maddenin 1. bendi süreli ve süresiz yayınların gireceğini söylese de 3. bendinde kısıtlayıcı hükümleri sıralar. Aynı yasanın 68. maddesinin 3. bendinde “Kurum asayişi ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü...” diye devam eden yasalar gereği kitaplar, yazılar özel denetimden geçirilir. Ondan sonra uygunsa muhatabına verilir. Daha önce iki yazım nedeniyle böyle bir soruşturma geçirdim. İç yargı bittikten sonra konuyu AİHM 'e taşıdım. Kitapların içeri verilmesinde kurul kararı alıyorlar. Sanırım önümüzdeki hafta kitap bana ulaşır. O zaman kitapla tanışırım.

Bu açıklamayı yaptıktan sonra kitap için de çok teşekkürler. Gönderdiğim yazılarım hakkında müsbet düşüncenden dolayı sağol. Kızımızın şalı beğenmesi, beni mutlu etti. Kindisini sevgi ile kucaklıyorum.

Geçen hafta yeni doğan torunumun bir demet fotoğrafı geldi. Bu fotoğraflara bakarken hem duygulandım, hem de sevindim. Neslimizi tüketmek için uğraşanların yanıldığını gördüm. O fotoğraflarla ilgili düşünürken bu bizim hayata dair jeneriğimiz demekten kendimi alamadım. Çünkü torunuma baktığımda babasının, amcalarının yaşamını gördüm. Her şeye rağmen onların onurla yaşam mücadelesinde bir duruş sergilediklerini yaşadım. Yani bana uygulanan zulüm, bize uygulanan zulüm karşısında egemenlerin kaybettiğini yeniden yaşadım. Zulümle ıslah etme politikası iflas etmişti. Bugün sokaklarda yeni gençlik geçmişin devrimci dalgasını yükseltiyor. O sokak çatışmalarının özgürlük talepleri olduğunu herkes biliyor. Gerçek özgürlüğün adresi de elbette sosyalizm olduğu için bir kez daha sokakların diliyle anlatılmış oluyor. Din bezirganlarının gençliğin beynini yıkama, evcilleştirme, hizaya sokma çabası sonuç vermeyeceğine dair umut sokaklardan yükseliyor. On binlerce politik tutuklunun olduğu bir ülkede sokaklar hala gücünü yitirmediyse bu ateşi zor söndürürler! Söndürmek istedikleri ateş onları yakmaya devam edecektir! Geleceğe dair umutları büyütecek.

Yargıtay kararı üzerine Gaziantep 3. ağır ceza mahkemesi 2016 Mayıs ayına kadar içeride kalacağıma hükmetti. Bu karara itiraz ettim. Henüz yanıt gelmedi. Fakat bandırma imfaz savcılığı da mahkemenin kararına uygun olarak bir müddetname düzenledi. 2016'nın 17 Mayıs'ını çakış tarihi olarak belirledi. Müddetname üzerinden de itiraz ettim. Birinci itirazım reddedildi. İkinci itirazı yaptım. Nasıl bir sonuç çıkacağını bilmesem de tahminim red yönünde! Eğer farklı bir sonuç çıkarsa benim açımdan beklenmeyen bir karar olarak kabul edeceğim. Yeni kararların arkasından ne yapacağıma bakacağım! Uğraş devam ediyor.

Bir de cezaevinde başımızdan geçen olayı anlatayım da biraz gülümseyin. Bildiğiniz gibi cezaevlerinde sivil insanlardan oluşan izleme kurulu var. Bu kurul bizim koğuşa uğradı. Bir sorun olup olmadığını soruyordu. Biz de misafirperverlik yapalım, adamlara çay ikram edelim dedik. Çay suyunu ocağa koydum. Kurul üyeleriyle sohbete daldım. Yusuf diye bir arkadaş var. Bu arkadaş da kaynayan su ile çay demlemeye başladı. Epeyce bekledik. Yusuf çayı önümüze koydu. Ama çay çay değil, bulaşık suyu gibi. “Ne oldu Yusuf?” dedik. “Dem tutmadı” dedi. Tabi şaşırdık. Çay poşet çay. Deme tutmaması mümkün değil. Kurulun önünde işi bozuntuya vermesek de acayip mosmor olduk. Adamlara ısrarla çay ikram etmek istiyoruz. Misafirperverlik sergiliyoruz. Önlerine koyduğumuz çay, çaydan başka herşeye benziyor. Neyse biz de adamlar da ... boğularak Yusuf'un çayını içtik. Adamlar gidince biz de Yusuf'a yüklenmeye başladık. Şöyle demliği açıp içine baktığımızda demliğe çay konmadığını gördük. O bulanıklık da demliğin içinde kalan eski çayın dibiymiş. İşte böyle bir misafir ağırlama güldürüsü yaşadık. Yusuf'un dalgınlığı bizim çay meselesini bu kadar komik hale getirdi. Utandık, sıkıldık. Ama bu halimizi de gizlemeden paylaşmak istedim. Yusuf, Adana F Tipi Cezaevi'nden yanımıza geleli 3 ay gibi bir süre olmuştu. Demek ki F tipleri insanı daha fazla preslemiş. Dalgın hale getirmiş. Buna benzer epeyce komiklikler ortaya çıkıyor.

Neyse bu yazıyı da böyle bir konuyla kapatalım. Cezaevlerine ilişkin bir anı olarak elinin altında olsun. Seni ve aileni sevgi ile kucaklayarak yeni yılını kutlarım. İyi yıllar dileğimle esen kalın derim.

Tahir CANAN