TİHV-İHD: İlk 5 ayda bin kişi kolluk güçlerinin şiddetine uğradı; şiddeti durdurun

TİHV ve İHD tarafından yapılan açıklamada yılın ilk beş ayında bine yakın yurttaşın kolluk güçlerinin fiziksel şiddetine, işkence ve diğer kötü muamele uygulamasına maruz kaldığı belirtilerek iktidara; “Şiddeti durdurun çağrısı yapıldı.

24 Haziran 2018 genel seçimleriyle yürürlüğe giren “yeni rejim” tarafından başta OHAL uygulamalarına kalıcılık/süreklilik kazandıran düzenlemeler olmak üzere yapılan pek çok düzenlemenin ve baskıcı uygulamaların sonucu siyasal ve sivil alanın tümüyle bir kontrol/tedbir alanı haline getirildiği vurgulanan açıklamada; “Hem siyasal katılımı hem de talep etme olanaklarını kapatarak yurttaş eylemliliğini imkânsız hale getiren bu durumu sürdürebilmek için siyasal iktidarın başvurduğu en önemli araç ise ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getirmek oldu. Baskı ve kontrole dayalı bu yönetme tarzı bir düşmanlaştırma politikasıyla sürdürülmekte ve belirli bir konunun, kişinin ya da grubun hedef gösterilmesi, itibarsızlaştırılması, ötekileştirilmesiyle eşgüdümlü ilerlemektedir. Giderek daha sık tanık olduğumuz, bilhassa kolluk güçlerinin eyleminde somutlaşan devlet şiddeti pratiği ve şiddetin meşrulaştırılması olarak adlandırabileceğimiz bir zihniyetin topluma yayılmaya başlaması, cezasızlık pratiğiyle de birleştiğinden zaten epey zedelenmiş olan toplum olma vasfımız ortadan kalkma riski altındadır” denildi.

KOLLUK GÜÇLERİNİN ŞİDDETİNİN ÇARPICI ÖRNEKLERİ KOVİD-19 SALGINI SIRASINDA GÖRÜNDÜ”

Kolluk güçlerinin şiddetinin en çarpıcı örneklerinin Covid-19 salgını sırasında görüldüğü vurgulanan açıklamada şu bilgiler verildi;

  • Toplum sağlığı da bir güvenlik sorunu olarak ele alınıp salgınla mücadele kapsamında tedbirlere uymadıkları gerekçesiyle çok sayıda yurttaş, kolluk güçlerinin çoğu kez işkence ve diğer kötü muamele niteliğine varan şiddetine maruz kalmıştır.
  • Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre 1 Ocak 2020 ile 1 Haziran 2020 tarihleri arasında 2 ayrı olayda kolluk güçlerinin açtığı ateş sonucu 2 kişi yaşamını yitirmiştir.
  • Söz konusu dönemde yaşanan en az 48 olayda (7 gözaltı merkezi, 8 ev baskını, 33 açık alan) 189 kişi polis/jandarma/bekçi/zabıta güçlerinin fiziksel şiddetine, işkence ve diğer kötü muamele uygulamasına maruz kalmıştır. Bu kişilerden 1'i ateşli silahla olmak üzere 35’i yaralanmıştır.
  • Sözü edilen 48 olayın 17’si Covid-19 kapsamında alınan tedbirlere uyulmadığı gerekçesiyle yaşanmıştır ve 29 kişi kolluk güçlerinin fiziksel şiddetine, işkence ve diğer kötü muamele uygulamasına maruz kalmıştır. Bu kapsamda yaralanan kişi sayısı ise 1’i ateşli silahla olmak üzere 4’tür.

RAKAMLAR GERÇEĞİN SADECE BİR BÖLÜMÜ”

Sonuç olarak, farklı olaylarda şiddete maruz kalanların sayısını toplamı sonucunda yılın ilk beş ayında bine yakın yurttaşın kolluk güçlerinin fiziksel şiddetine, işkence ve diğer kötü muamele uygulamasına maruz kaldığı belirtilen açıklamada; “Sayıların tüm soğukluğuna rağmen kaygı verici bir devlet pratiği ve yönetme tekniği ile karşı karşıyayız. Kaldı ki bu sayılar, İHD’nin ve TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin erişebildiği sınırlı bilgi ve verilerden oluşmaktadır. Yani hakikatin sadece bir bölümünü ifade etmektedir” denildi.

“İKTİDARIN GÜVENLİKÇİ POLİTİKALARI ŞİDDETİN TOPLUM İÇİNDE YAYILMASINA NEDEN OLUYOR”

Siyasal iktidarın her şeyi güvenlik sorunu olarak gören politikalarının ayrımcılığın ve nefretin, dolayısıyla şiddetin toplum içinde yayılmasını teşvik ettiği ifade edilen açıklamada şöyle denildi; “Başta siyasal muhaliflere olmak üzere inançları, etnik kimlikleri, cinsiyetleri ve cinsel yönelimleri farklı olanlara yönelik sürekli geliştirilen ötekileştirici, ayrımcı ve nefret içeren söylem ve tutumlar sonucunda sivil insanlar silahları ile poz verip televizyon programlarında ölüm listelerinden söz edebiliyor veya Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek’in cenazesine saygısızlık edilebiliyor ya da Hrant Dink Vakfı’na, muhalif politikacılara, sanatçı, gazeteci ve yazarlara tehdit mesajları gönderilebiliyor. Yine aynı nedenle kadına yönelik şiddet, bilhassa salgın koşullarında ev içi şiddet artıyor, LGBTİQ+ bireylere yönelik ayrımcılık ve nefret saldırıları yaygınlaşıyor.”

“SİYASAL İKTİDARI KOLLUK GÜÇLERİNİN ŞİDDETİNİ DURDURMAYA ÇAĞIRIYORUZ”

Devletin yalın bir şiddet aygıtına dönüşmesini engellemek ve barışçıl bir arada yaşam iradesine sahip çıkmak öncelikle siyasal erki elinde tutanların sorumluluğu olduğu hatırlatılan açıklamada; “Bu nedenle siyasal iktidarı kolluk güçlerinin şiddetini durdurmaya ve cezasızlıkla mücadele etmeye, şiddetin toplum içinde yayılmasını önlemek için ayrımcı ve nefret içerikli söylem ve politikalardan vaz geçmeye çağırıyoruz. Türkiye’nin de imzacısı olduğu uluslararası sözleşme ve belgelerde dile getirilen kurallara, Anayasa’ya uyun! Çünkü bu kurallara uymak bir tercih değil zorunluluktur ve Anayasa’nın 90. maddesi de bunu vaaz eder. İhlalleri ve şiddeti önlemek, insan haklarını korumak için Ulusal Önleme Mekanizması olarak oluşturulan TİHEK, Kamu Denetçiliği gibi insan hakları kurumlarını bağımsızlaştırın ve etkin hale getirin. Attığınız her adımda insan hakları bakış açısı size yol gösterici rehber olsun. O halde şiddeti durdurun!.. Barışçıl bir arada yaşam iradesine sahip çıkmak aynı zamanda yurttaşların da sorumluluğudur. Bu sorumluluğu yerine getirmenin ilk ve önemli adımı ise “şiddete hayır!” demektir. O halde şiddeti durduralım!..” denildi.

Kaynak: Evrensel Gazetesi