Zeynep Avcı sürgüne yollandığını yazdı"Mavi ring'te on bir saatlik yol geldik... Şimdi mapusluğun başka bir “durağında”yım.

Sevgili Adil Hoca

Merhaba,

              Kaç zamandır erteleyip duruyordum. Şimdi mapusluğun başka bir “durağında”yım. Erteleyip durmam biraz da bu sebeple aslında. Kalemi elime her alışımda duygularım değişip duruyordu. Normal bir psikoloji olarak görsem de yazmadıkça ve bu aralık uzadıkça daha fazla can da sıkıyor, biraz önce eski yazdıklarınızı yeniden okudum, yeni almış gibi. Üstelik şimdi nereden başlayacağımı da tam bilmiyorum. O kadar çok birikiyor ki ertelediğim cümlelerimle, söyleyeceklerim…

              Dört ay oldu Tarsus’tan Erzincan’a geleli. Tarsus’un yeni bir sıcak yazını beklerken sabah beş (5’te) “hazırlan, sevk” denildi. Nereye gideceğimi bilmiyordum yine! Birkaç saat içinde hazırlandım ve sabahın ilk ışıklarıyla sıcak bir iklimden serin karlı yollar görünceye kadar “mavi ring”te on bir saatlik bir yol geldik. Tabii o stresten yorgun, havasızlıktan dolayı pek etrafı “izleme” imkanı da yoktu. Oturduğum köşeden arada ağaçların tepeleri, karlı yamaçlar görünüyordu. Altı kişi aynı hücrede olunca ringin içinde öyle pek hareket etme şansı da olmuyor ne yazık ki. Şuan yine teklilerdeyim. Üç katlı bir bina düşünün, ben en alt katındaki hücrelerdeyim. Daha önce kaldığım cezaevlerine pek benzemiyor. Tekli sistem. Kaldığım hücrenin aynı zamanda küçücük, kutu gibi bir havalandırması var. Havalandırma saatim bir (1) olunca biraz daha fazla adım-volta atabilmek için köşeden köşeye yürüyorum. Sekiz adım o kadar. Normal atsam beşe-üçlük bir şey. İlk gün ve sonrasında o adımları atmak o kadar zorlayıcıydı ki, baktıkça boğazım düğümleniyordu, halen arada bu duyguyu yaşasam da düşünmemeye çalışıyorum, önümde upuzun bir havalandırma varmışçasına hayaller kurmaya çalışarak yürümeye daha doğrusu adımlamaya çalışıyorum. Burası hangi “tip”e giriyor bilmiyorum açıkçası, ama yan yana tekliler burası. Tarsus’tan birlikte getirildiğimiz bir arkadaşım da hemen yan hücrede kalıyor. Birbirimizi haftada bir çıktığımız spor etkinliğinde görüyoruz. Spor dediğime bakmayın havalandırmadan biraz daha büyük o kadar. Gökyüzünü izlemeyi bile özlüyor insan burada. Buraya geldim ilk hafta Tülin ablaya yazdım, yazdım ve yırttım, gönderemedim. “Kendimi toparladığımda yazmaya çalışacağım” dedim mektubu yırttığımda. Duygusal olarak zorlanıyor insan zamanın böyle acımasızca yaklaşıp, sonra da ilerlediğini izleyince. Tarsus’ta son bir yılda, bir de sıcaklarla mücadele etmeye çalıştıkça çok ciddi sağlık problemleri yaşamaya başladım. Tansiyon sorunu yaşamaya başladım son üç yıldır. En son Tarsus’ta buraya gelmeden bir hafta öncesinde yirmilere çıkmıştı, acile gitmek durumunda kaldım, tüm iğne ve dilaltı haplarına rağmen düşmüyordu. Nedenini halen bilmiyorum. Üç kalp kapakçığımda da “kaçak” devam ediyormuş, fakat bunun nedenini de bilmiyorum. Halen ilaç kullanıyorum, şu an kaldığım koşullar nedeniyle daha dikkatli olmaya çalışıyorum mecburen. 

              Dönüyorsa halen dünya

              habersizce bizden, usulca

              sessizce, uyandırmadan

              korkutmadan

              kirlenmeden, yitirmemişse merhameti

              diri tutmuşsa umutlarını

              ve dönüyorsa halen dünya

              umut hep çocuktur, diridir…

 

Sesimin ulaştığı herkese umut dolu günler diliyorum. Sizler de kendinize hep iyi bakın, her şey gönlünüzce olsun. Şimdilik böyle kabul edin, iletişimi buradan yeniden kurarsak sık yazmaya çalışacağım. Sizleri kucaklıyorum. 

              Sevgilerimle

 

Zeynep AVCI

Kadın Hapishanesi C-Tek-6

ERZİNCAN