Şiir

Buz Kırıldı

BUZ KIRILDI

Yıl 1857

  Hava ayaz

    Soğuk çiğ taneleri parlıyor

      göz kirpiklerinde

 

Alev topu gibi yanıyor

  gözlerinin içi, dişleri sıkılı

    kenetlenmiş makina çark dişleri gibi

      Yumrukları havada sanki bir …

 

Ve haykırdılar hep bir ağızdan

  “Çalışan biz, üreten biz,

      biz yaratırız hayatı ölümlerden..!”

Atlıkarınca dönmüyor

Atlıkarınca dönmüyor 

Çarpışan arabalar bomboş

Ne çocuk sesleri

Ne dönme dolap

ne de pamuk şekeri satanlar

Havan topu düştü

Kalbimin orta yerine

Oracıkta öldü yavru bir CEYLAN

Kolunu ve gözlerini buldular

Bir ağacın dallarında

Bütün lunaparklar viranedir şimdi

Niye dönsün ki atlıkarınca

Siz kaç çocuk tanırsınız

Nefessiz Kalıyor Hayat

NEFESSİZ KALIYOR HAYAT

Bir gölge düşün

   Ve bir ağaç

        Bir dal, bir yaprak

 

Bir çiçek düşün bu sabah

   Uçsuz bucaksız bir inci çiçeği

        İklimlere bak!

 

Gökyüzüne, rüzgâra

     Mavi denizlere

          Yapış yapış olmuş kumlara

Bûsegâh

Evet hayat;
Deniz, gökyüzü, martılar ve bendim
Ama bu hayatın içinde
Korkunç bir boşlık vardı...

-İRENA

Kimim bu şehirde, neyim?
Yaşamımın bugüne kadar olan
Kaç gününü doldurduğum bu
Martı kentinde neyi arıyorum?
Hayallerimin peşine düşen bir gezgin gibiyim
Gezginim ben martıların çığlığında
Hayatının parçalanan bölümlerini
Bulmaya çalışan...
Neden bir martı olarak doğmadım ki..? 

Direnmek

Pusuda bekleyen

Apansız ölümlerdi tarih.

Ve artık yaşam

sorgulanmaktadır, Zulmü

sorgulamaktır.

Sofradan çalınan ekmeği,

unutulmuş gülüşleri

ve kahbe ölümleri.

Artık direnmektir.

Artık isyandır.

Yaşamın tek adı..! (…)

Devrim Kayalı

Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi C-6

Mavi Kelebekler

Güneş köreliyor
 

bulutların arasında

ışığa hasret ölüyor

kelebekler

Umuda (…) ışık

Yüreğim örseliyor

yağmurlu mevsimleri

yağmurla emzirilir

mavi çiçekler

Yarının ışığında

düşüm şafağa dayanır

hülyasındayım sevdanın

şafağın dudağıyla

türkü söyleyin

çocuklar

Dağlarda çiçekler açsın

kanatlansın mavi

kelebekler
 

Öykü'nün

gözlerinde yüzüyorum

gözlerindeki aydınlık

karanlığı öğütür

bakışları eladır

yalan söylemez

Dön Çocuk

henüz bitmedi bu şiir
 

neden gidiyorsun

yağmur yağmur ağlarken kalemin

 

beni hüzün aldı

beni keder...
 

kırgın ve yaralı kaldı imgelerin, ah...

 

dön çocuk

aşktan, siirden kokuyor gecenin

dolunay bir garip titreşir

suyun teninde

 

bütün kızlar sarhoş

saçı başı dağınık en mahrem sırlarım

kibrit çaksan

fitil fitil tutuşur, ah...

 

dön çocuk

biraz yardan

biraz senden konuşuruz

Badem Gözlü Kız

Düşlerini ıslatan yağmurlar,
 

Ömrümüze inen ayışığı,

          Saçlarına taktığın yıldız buketi...

Hepsi burada!

                  Hey badem gözlü kız,

Sen neredesin?

Bak dağlı çocuklar tutuşmuşlar.

Sen de gelmez misin?
 

Bu sabah erken uyandım,

Ve “Zülfü kaküllerin amber misali”yi

                                      dinledim.

Öykülenme

ÖYKÜLENME

Sıcak ekmek

Ve taze düş aldım sana
 

Biri emek

Ve ateş kokulu

Biri haylaz mı haylaz

Biri kavruk yüzlü

İşçi yoksulu

Biri uslanmaz mı uslanmaz

 

Sıcak ekmek

Ve taze düş aldım sana

Biri açlığımı fısıldar

Diğeri ise en zifiri gecede

Yıldızlar düşürür aklıma

 

Ozan Veli

(Adres: Resul Sarıgül F1 cezaevi. C.31. Hacılar− Kırıkkale)

Kocaman Yürekli Çocuklar

Kocaman Yürekli Çocuklar 

Serkan Kaya

 

Varoşların asi çocukları

Gözlerinde inanç sevgi ve umut

Yaşanacak bir dünya şiarıyla 
 

Sarıldılar yaşama

 

Çetin yollar bekle onları

Bir ellerinde kitap

Diğerinde parke taşı

Ve kocaman yürekleri

Serkan Kaya

1 nolu F tipi hapishane

3−1−6−52 Sincan/ Ankara