Çocuklar Birer Yıldız
Çocuklar Birer Yıldız
Kamil Turanlıoğlu
Gökyüzü özgürlük mavisi
Çocuklar birer yıldız
Koşuyorlar çıplak ayaklarla
Özgürlüğe
Maviye…
KAMİL TURANLIOĞLU
1 nolu F tipi hapishane
3−1−6−52 Sincan/ Ankara
Çocuklar Birer Yıldız
Kamil Turanlıoğlu
Gökyüzü özgürlük mavisi
Çocuklar birer yıldız
Koşuyorlar çıplak ayaklarla
Özgürlüğe
Maviye…
KAMİL TURANLIOĞLU
1 nolu F tipi hapishane
3−1−6−52 Sincan/ Ankara
AY IŞIĞI SOLUMALARI
Sinan Bülbül
Sevgilim
Yaşama nereden başlasam
Orada senden çoğalıyorum
Bu tutsak dilimi karartmalı gecelerde
Gözlerine düşmek istiyorum
Sevgilim
Bizim diyarlarda sevmek ölüm
Sevda intihar
Yarenlerin aşklarına kan karışır
Aşk tutsak düşer aşiretlerin sürek avcılarına
Sevgilim
Bu bir ayrılık mektubu değil
Zamansız vedalar korkunun esiri
Yeni ortaçağa uyarlanmış eski bir masalım
Aşka zaman ayırmalı
İbrahim Şahin
Uykularımdaki geceyi sildim
Düşleri gözlerimden
Sil yaşlarını
Bak kaç zaman oldu
Gözlerinsiz yaşıyorum
Ne zaman fark ettiysem
Hırçın bir sevdaya düştüğümü
Ve anamın gözyaşlarını
Akdeniz’den taşıdığını
Anladım ki bütün nehirlere
Bu kentin yalnızlığı düşmeyecek
Seni seviyorum diye
Kıskanıyor beni akşamlar
Ey sabahın kızı
Beni onların ellerine
(Beni gecelerin karanlığına)
7 Haziran 2012
ÜŞÜTEN DÜŞLER
Gecenin düşler üşüten bir vaktinde,
tüm şehir uyurken,
çok uzak diyarlardan
bir selam alıyorum sımsıcak.
Düşünülüp de yazılamayan sözler
geçiyor gözlerimin önünden bir bir.
Sonun getiremediğim şiirimse
hala aynı yerde...
Yangın büyüyor,
ismini hatırlamakta zorlandığım
bir enstrümanın yanık melodisi doldurur odayı.
Ses yoktu, ten çiçeksiz, oyun büyük.
Gölgesiz giden, genç benizli,
ÖYKÜ'YE 1 MAYIS ŞİİRİM
Hey sen!
Kapatma güneşimi
Bırak biraz ısınayım.
Bırak aydınlığı göreyim
Sevda türküleriyle canlanayım
Hey kalk!
Kalk ölüm zamanı değil.
Bak güneş doğuyor,
ısıtacak yarınların çocuklarını.
Toprağa sarılma zamanı değil,
devrim türkülerini haykırma zamanı.
Bakma öyle melul gözlerle
Yere düşmüş bedenime.
Sen baktıkça üşüyor bu can, bu beden.
Hey sen!
Kapatma toprağı üstüme.
Güneş doğacak elbette...
Yüreğimin prensesi sevgili Öykü merhaba!
HÜCREM
Sahipsiz
Soğuk, nem kapan hücremde
Bir ben varım
Anafora yakalanmış düşleriyle
Bir de
dün gece çizdiğim
boyacı çocuk var...
Öylesine masum
boynu bükük
bana bakıyor...
O an çocukluk düşlerime dalıyorum.
Acıyor her yanım
Ansızın vurulmuştu
yüreğimde büyüttüğüm uçurtma...
Yine el konulmuş
Yalnızlığımı paylaşan
hücreme renk katan
nağmelerim
“Yasak!” diye...
Hep canları anımsıyorum
Yürüdüğün dağdır, taşıdığın candır
Can ile sevmeden serdar olunmaz
Ol cihanın içinde damarda demdir
Demini dökmeyen sevdakâr olamaz
Sevdakâr kavgada karar kılandır
Ol kavgada server olandır
Kâh nefeslerde, kâh hünerdedir
Gönülden gönüle akmadan olmaz
Sözümüz ey can sanadır
Sevdakâr olanın gönlü Cihan'dır
Cihan'da beyler, ağalar sana düşmandır
Gayrı kul olmak insana yaraşmaz
ALİ BABA ARI
Öykü’ye
Küçük yüzünde polen yağmurları
Saçları gelecek hayat sarmaşığı
Suskun çığlıklarla çıplak bayırlar boyu,
Yaşlı, kuru, yapraksız ağaçlara
Su taşır gözlerinde...
Ve...
İner pencereme gece mavisi
Ay ışığı düşer hücreme
Bir dünya aranır yarına,
Büyür yavaş yavaş
Islak, buğulu, derin...
Bir çiçek açar birdenbire
Aydınlık, sıcak apak....
Siyah Salı bir gül değer alnıma,
Tutuşur şafağın masum bağrında,
Işıldar yavaş yavaş