Şiir

UMUT ÇIĞLIĞI

Saat kör geceyi vururken,

Hüzünlü bir şarkı yuvalanır dilden öteye.

Açılır şimdi mazilerin vanası aheste aheste.

Ne kadar güzeldi dağların eteğinde dinlediğim kaval sesi.

Ovaların yeşilimsi halısında, kokladığım papatyalar,

Peki ya ay ışığında koştuğum sokaklar

Arşı yaran körpe türkülerim…

Katre katre dökülür suskun gözlere

Özlem nedir? Sıla nedir? Hasret nedir?

Zindan kördür, gecesini şiir aydınlatır

Dökülür işte birkaç dert u cefa

Ne yazık ki işitmez zebani duvarlar

Ağlar dururum. Bu bir itiraf olsun

Adnan Öztel Şiirleri: "ZİNDANLARDAN HAYKIRAN ŞİİRSEL ESTETİK"

 

“Şiirin duyarlıklarından

soylu tatlar alabilen insan,

gerçek bir şairdir.”[1]

 

Berrin Taş, “Düş gücü dünyanın seslerini dört duvar arasında çoğaltıyor,” diye betimliyor Onun şiirini…

“O da kim” mi?

Adı Adnan Öztel; çok uzun süredir - yıllardır diyelim!-; Tekirdağ 1. Nolu F Tipi Hapishane’sinde (C-96) “Estetik”e[2] kafa yoranlardan…

25 Yıldır tutsak olan Hakkı Ay'dan şiir

EŞKAL

Bir yar sevdim, anlatamam.

Buğday saçlı,

gül yanaklı,

yosun gözlü…

 

Bir zalimin eline düşmüş,

her günü işkence, işgal…

Saplantılı bir sabrı var; taşı çatlatır orta yerinden.

İki de çocuğu var ki: nur topu…

 

Biri hırçın, hışmına dağ dayanmaz.

Diğeri ağır başlı,

derin…

derin…

 

Bir yar sevdim, endamına adaklar verile.

Gül memeleri var, yamaçları kar beyazı.

Bir de aşıkları var.

Bir bakışına can veren…

 

Gözlerimdeki damlam

GÖZLERİMDEKİ DAMLAM

Ne zaman güneşe baksam

gülüşüne takılıp,

gözlerini düşünüyorum

Gamzelerinde kuruyorum gökyüzümü.

Yıldızlara adını veriyorum

adınla parlıyor Dünyam.

 

Kuşların kanadına bağlıyorum

sana olan sevgimi.

Gözkyüzü sevgine bulaşıyor

Yönünü sana veren rüzgar

özlemini taşıyor.

Güzelliğini senden alan

ülkemin özlemiyle

sayıyorum saniyeleri.

Sana olan sevgimi

şairin kalemiyle yazıyorum

şiirim oluyorsun

seni okuyorum.

Yağmurum oluyorsun

Tutsak yazar Adnan Öztel'den şiirler: "Yaralı Bir Asma Kütüğü I- II"

Kitap hakkkında bilgi:

Adnan Öztel’in insana seslenişi tek yönlü uçuk kaçık bir sesleniş değil. Birikimin yoğunluğundan damıtıyor yaratıcılığını. Adnan Öztel’in seslenişi direnmeyi yaşam biçimi bellemiş bir insanın, bir yaratıcı insanın konuşmasıdır. Onun konuşması dağlara, ırmaklara, ovalara yayılan bir çığlığın sözcüklere dökülmesidir. İlgi alanı geniş. Estetik, felsefe, şiir… daha ne olsun.

İnsancıl Yayınları

Burhaniye hapishanesinden koronavirüse bakış

KORONAVİRÜS

Hayat eve sığmaz,

Çık sokağa…

Tecrit etme kendini,

Gelme oyuna…

 

Sosyal mesafe de neymiş,

Yaklaş komşuna,

İş arkadaşlarına,

Kardeşine, yoldaşına…

 

Sıklaştır saflarını,

Birleş, örgütlen, iste hakkını,

Koronavirüsten daha tehlikeli,

Asalak burjuvazi

         

MUSTAFA GÖK

BURHANİYE T TİPİ HAPİSHANE

Kaynak: Sibel Özbudun -Temel Demirer

Müebbetlik tutsak yazar Murat Türk'ten yeni bir şiir: Özgürsün Sen

Özgürsün Sen

Bir buğu inceliğinde sızabiliyorsan

Kanatlanabiliyorsan uçurum kenarında

Köklere inerken göklere de çıkabiliyorsan

Yanmadan sarılabiliyorsan ateşe

Hapsetmiyorsan yüreğini göğsünün daracık kafesine

Güneşten de su içebiliyorsan

Taşlara kök salıp yeşerebiliyorsan çatlaklarda

Koruyabiliyorsan içindeki el değmemiş yeri

Rengârenk rüzgâr apak aydınlıksan

Kendinden uçup kendine konabiliyorsan

Kıpkızıl kızarabiliyorsan utançtan

Ulaşmak için değil yakınlaşmak için yürüyorsan

Tutsak karikatürist Ömer Özdurak'tan bir şiir: “Düş Yorgunları”

Düş Yorgunları

Yorulan her kavil düşer bir gün toprağa

zaman yorar,

duvar yorar,

ıraklık yorar,

tıpkı yorgun ağaçlar gibi düşerler,

bazen bir rüzgar yeter.

 

ben sana düşmek isterim

ya da nehir olup akmak,

yağmur olup, kar olup yağmak sana

geçeceksem de düşünün içinden geçmek isterim.

 

her ayrılık meze olur kelama, saza

hiçbir yel taşımak istemez düş yorgunlarını

kayıptır, kırıktır bir yanları

ve her kırık parçaları

Burhaniye Hapishanesinden gelen şiir: DİYARA AĞIT

DİYARA AĞIT

dokundun düşüme bir sis bulutu gibi

Munzur olup geldin aktın içime

ilk katreyi elinden içtim zamanın kasesinden

düşüne ortak, yoluna yoldaş kıldın

ahir zaman pirlerinin sofrasından rızıklandık

söze, saza buyur ettiler

yedi iklimden dört bucaktan çıkıp gelmişler

Musalara yoldaş, kırklar dağına sırdaş

yüklenmişler dünyanın sırrını

ezelle ezel, ahirle ahir.

ağaca fısıldamışlar.

suya okumuşlar,

taşa kazımışlar.

ateşte pişmişler.

güneş kadar yaş almış