Siteye Eklenen Tüm Yazılar

DELİ GÜCÜ

 

            Yatakta uzanmış okuduğu kitaba ilk sayfasından itibaren hayran olmuştu. Satırlardaki malzemeden çalınmamış, hatta daha cömert olunamayacağını kanıtlamak istercesine kullanılan küfürler çok hoşuna gitmişti. O da dolmuştu son limitine kadar. Kitaptaki kahraman rahatlığını kıskanarak arkadaşlarına, selam verene-vermeyene, alana-almayana, herkese sövmek istiyordu. “Ne küfrediyorsun” diyene tüm literatürdekileri sıralamak ve “daha ister misin” der gibi sırıtmak ne güzel olurdu.

20 Yıldır zindanda olan Şehnaz Şahin'den mektup var: "Neredeyse iki yıl oldu bütün haklarımız askıya alındı."

“Bütün Türkiye’de karantina koşulları kaldırılıp normale dönmesine rağmen cezaevlerinde karantina bahane edilerek tecrit uygulanıyor. Bu konuya dair defalarca bakanlığa yazmamıza rağmen bir cevap alamadık. Neredeyse iki yıl oldu bütün haklarımız askıya alındı. “

Şehnaz ŞAHİN. Kadın Kapalı Cezaevi. Gebze/KOCAELİ

 

Heval Adil Merhaba

            Öncelikle iyi olman dileğiyle. Biliyorum epey oldu sana yazmayalı, ama bu korona ve karantina bütün düzenimizi alt üst etti.

Gebze kadın hapishanesinden gelen bir yazı: "BİR TARİH ROMANI: KEYAKİSAR"

Neden yazılır? Yazı yazmanın amacı nedir? Diye sorarsak birçok cevapla karşılaşırız. Yazı yazarak, acılarımızı, sevinçlerimizi, geçmiş, şimdi ve geleceğimizi anlamlandırmaya, tanımlamaya çalışırız. Geçmişimiz olumlu ve olumsuz mesajlarla doludur. Geçmiş mesajları okuyarak geleceğimizi şekillendiririz. Bu noktadan bakınca tarih canlıdır diyebiliriz. Canlı tarihimize ne kadar katkıda bulunabiliyoruz? Hele ki söz konusu Kürt halkı, Kürdistan coğrafyası olunca… Geçmişten gelen sesleri sadece duymak değil, tüm varlığımızla duyumsuyor muyuz?

Şakran 2 No'lu T Tipi Hapishane "Sansür kurulu" yine kitaplarımızı yasaklamış

Merhaba Adil Arkadaş

(…)      

Daha evvel sana yazmıştım, eline ulaştı mı bilmiyorum. Kitaplar için teşekkür ederim. Yalnız iki kitap “yasaktır” denilerek verilmedi bana. Öykü ve oyun kitabı hariç diğer ikisini vermediler. Bir şey olmaz, sağlık olsun. Gerçi 5-6 ay evvel bu minvalde bir name yazmıştım size. Muhtemelen ulaşmadı elinize, yoksa cevap verirdiniz nameye.

Ekmeğin Bedeli

Buğday ve suydu

Şimdiye dek ekmek

Oysa kaç kurşun sıkıldı,

Kan bulaştı

Ona ulaşmak isteyen çocuklara

En şanslısı sıcacık, mis kokusuyla

Isırırken koca koca

Berkin koşarak, kahkahalarıyla

İçinden geçti.

Arkasından iki fırıncı arkadaşı

Buğday ve suyu bulaştıracakken

Ekmek daha da ağırlaştı.

Gözyaşları, ağıtlar

Kurşunlara ve kana karıştı.

Cizre’nin sokaklarında

Vurulurken çocuklar

Ekmek

Buğday ve su olmayı

Çoktan bıraktı.

Geriye, yüreklerde geçmeyen acılar

UMUT ÇIĞLIĞI

Saat kör geceyi vururken,

Hüzünlü bir şarkı yuvalanır dilden öteye.

Açılır şimdi mazilerin vanası aheste aheste.

Ne kadar güzeldi dağların eteğinde dinlediğim kaval sesi.

Ovaların yeşilimsi halısında, kokladığım papatyalar,

Peki ya ay ışığında koştuğum sokaklar

Arşı yaran körpe türkülerim…

Katre katre dökülür suskun gözlere

Özlem nedir? Sıla nedir? Hasret nedir?

Zindan kördür, gecesini şiir aydınlatır

Dökülür işte birkaç dert u cefa

Ne yazık ki işitmez zebani duvarlar

Ağlar dururum. Bu bir itiraf olsun

"En azından su verin dedim, getirmediler"

Hücreye konulan avukat Çiçek: “En azından kaldığım odada su vardı, onu verin dedim. Onu da getirmediler. Hücreye konulduktan 5 saat sonra su ve plastik kaşıkla tabldot yemek verildi. Çatal, bıçak istediğimde ‘Kaşıkla ye’ cevabını aldım.”

9 Ağustos 2021 - İstanbul - BİA Haber Merkezi

ÇHD davasında 9 yıl hapse mahkum edilen avukat Aycan Çiçek, Düzce Cezaevinden nakledildiği Kocaeli Cezaevinde yaşadıklarını yazdı.