Makale

Cezaevleri 260 bini geçen nüfusu ile artık Türkiye’de pek çok şehrin nüfusundan daha fazla insanın alıkonulduğu, alıkonma koşullarının ağırlaşarak sürdüğü ve ne yazık ki yıllar içinde hem mahpusların hem de insan hakları örgütlerinin mücadeleleri ile kazanılmış hakların hızla geri alındığı kurumlar olarak hayatlarımıza can yakarak temas eden varlığını sürdürüyor. Kitaplardan mektuplara gazetelerden dinlenecek radyo, izlenecek TV kanallarına tüm iletişim kaynakları durmadan yasaklanıyor. İnsanlar arasında iletişim olmaması için elden gelen esirgenmiyor.

Bir cezaevinden tahliye olmamız durumunda, bir de cezaevi sonrasında gelip bizleri olmadık yaşlarda, olmadık hayatların içinde bulan ölümlerle eksiliyoruz.

Bugünlerde yüksünmeden mahpus yatan arkadaşlarımıza 2

Resmiye Vatansever, beş yıldır cezaevinde. TKP/ML davasından yargılanmış ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış. Bulunduğu Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde Leyla Güven’e destek amacıyla, tecride karşı yapılan açlık grevine katıldı. Bunun üzerine kendisine disiplin soruşturması açıldı. 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nun 47. maddesinin 4. fıkrasına göre yazılı veya sözlü savunma hakkına sahipti. Bundan hareketle sözlü savunma yapmak istedi. Savunmasında Leyla Güven’in tecride karşı başlattığı açlık grevi eyleminin gerekçeleri konusunda konuşmak istedi.

33 yıldır türküleri susturulamayan Grup Yorum’un halen 10 üyesi tutuklu, 6 üyesi de gri listeyle aranıyor. Grup Yorum’un çalışmalarını yürüttüğü İdil Kültür Merkezi’ne birkaç ay arayla baskın yapılırken, grubun hiçbir yerde konser yapmasına izin verilmiyor. Grubun üyeleri üzerindeki baskılar ise hapishanelerde devam ediyor. Grup Yorum Üyesi Helin Bölek’in annesi Aygül Bilgi, cezaevlerinde yaşananları anlatıyor…

Ayça ONURALMIŞ

“Yeni Türkiye, cezaevlerinde kuruldu derken şu var. Epey Amerikanvari bir adlandırmayla uygulanan Hayata Dönüş katliamı, paradoks gelebilir, özünde sosyalist sol için bir okul görevi de gören cezaevlerini hücreye dönüştürme operasyonu idi. “ diyor Cemal Dindar ve “Hafize Z. İtil vakfını hatırlar mısınız?” diye sorup devam ediyor:  “1971’de Prof. Dr. Turan İtil tarafından kuruluyor. Turan İtil o dönemde ABD’de St. Louis Missouri üniversitesinde psikiyatri bölüm başkan yardımcısı. (…) Bu arada ABD Hava Kuvvetleri laboratuarında çalışıyordu.

78 KUŞAĞININ RUHU DEVAM EDİYOR

Adil Okay ise 6 bölümden oluşan serginin bugün ile bağlantısının olduğunu kaydetti.

“78’liler deyince özgürlük ütopyasıyla yola çıkarken ölen öldürülen, işkence gören, zindanlara tıkılan ve sürgüne gönderilen insanlar akıllara geliyor” diyen Okay “İşte bu nedenle zindandan sesler var. Katliamların fotoğrafları var. Diyarbakır zindanlarında yapılan işkencelerin fotoğrafları var ve sürgünün fotoğrafı var. " dedi.

Ülkemiz yerel seçim hazırlıklarında. İktidar elindeki belediyeleri kaptırmamak ve hatta kayyum atayarak; istifa ettirerek boşa düşürdüğü yerleri, seçimle kazanılmış yerler haline getirmek için adeta seferberlik ilan etmiş durumda. Dışarıdaki gerginlik, zaten koşulları iyi olmayan cezaevlerine doğrudan yansımaya başlarken; HDP ve demokrasi güçleri, barış ve normalleşme için gereken odak noktasını bulmuşa benziyor.

Gazeteciliğin her türlü baskıyla karşı karşıya kaldığı günümüz koşullarında hem “içeride” hem de “dışarıda” gazeteciliğin “tutuklu” hale getirildiği bir ortamda tartışmamız gereken daha elzem bir konu var. Aynı zamanda hepimizi bekleyen ve bizleri de çepeçevre sarabilecek tehlikeli bir yaşanmışlıktan sizi haberdar etmek istiyorum. Sadece bir örnek… Seda Taşkın.

1 Aralık 2018

***

Hayri Demir*

Adil yargılanma hakkının savunmanları olan ve yargının olmazsa olmazı avukatları muhakemenin dışında tutmak isteyen anlayış; engizisyonun yaşandığı geçmiş dönemin faşizminden geriye kalan zihniyetin artıklarıdır.

Fikret İlkiz İstanbul - BİA Haber Merkezi 03 Aralık 2018

***

Bu hafta bana Elazığ 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden üç ayrı mektup geldi. Her üçü de oradaki koşulları anlatıyor.

Mektuplardan birini burada özetliyorum: