Makale

4 Ekim’de yargılanan kimdir?

Türkiye’de örgütlü olmak zor iştir. Özellikle 12 Eylül darbesi sonrasında egemen sisteme muhalif tüm örgütlenmeler (Ki buna anayasal kurum olan sendikalar ve siyasi partiler de dahildir) terör örgütü olarak gösterilmiştir. Bu şekilde sermaye ve çıkarları sermaye ile ortak olan azınlık dışındaki geniş toplum kesimleri apolitikleştirilmeye ve böylece toplumsal muhalefet ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. 1980’li yıllarda toplum üzerinde kurulan baskılar örgütlenmeyi ve muhalefeti engellemeyi başarmıştır.

Yazdı, Okuyamayacaksınız! Çünkü İletişim Cezası Verdiler

"Gereksiz yere" marş söylediği için iletişim cezası alan Füsun Erdoğan'ın itirazları reddedildi. Erdoğan'ın yazılarını 8 hafta süreyle yayınlayamıyoruz. Disiplin Kurulunun "Gereksiz yere" olarak adlandırdığı "Hayata Dönüş Operasyonu" anmasıydı.

28 Eylül 2012

Yazarımız Füsun Erdoğan'a "gereksiz yere" marş söylediği için iki ay "haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama" cezası verildiği için yazısına bu hafta yer veremiyoruz.

Hapishane duvarlarına basan ülke

26 Eylül 2012

Memleket hapishane duvarlarının üstüne basarak yükseleceğini sanıyor. Bir ülkeyi böyle yöneteceklerini sanıyorlar. Yükselmiyor, düşüyor. Yönetilmiyor, kopuyor

Memleket hapishane duvarlarının üstüne basarak yükseleceğini sanıyor.

Radikal’in toplantı odasında karşımda oturan Şengül Hanım’a, Gevşah Teyze’ye, Ali Haydar Bey ve Zeki Amca’ya baktığımda içimden böyle geçirdim. Görüşmemizi anlatmak istiyorum.

Türkiye'de Akademisyen Olmak

2012 Mart ayında KCK davasından gözaltına alınan ve tutuklanan antropolog Müge Tuzcuoğlu’nun duruşması 24 Eylül’de yapılacak. Tuzcuoğlu, Diyarbakır’daki çocukları anlattığı ‘Ben Bir Taşım’ adlı kitabın da yazarı. Onu cezaevine götüren ‘gerekçeleri’ sıralayalım: Diyarbakır’da BDP Siyaset Akademisi’nin derslerine öğrenci olarak katılmak, akademinin giriş kapısında görüntülenmek ve en önemlisi 8 Mart ve Nevruz mitinglerine katılmış olmak!

Çocukları diyor ki bugün günlerden Müge Tuzcuoğlu

Sorularım var size...

Bir kaç tane...

Kaç çocuğunuz var sizin?

Bir, üç, beş..

Kaç..

Ne değişti hayatınızda çocuğunuz olduğunda?

Cevap vermeye çalışayım..

Muhtemelen sıyrıldınız sizliğinizden...

O oldunuz, onun hayatını yaşadınız..

Mutluluğu için herşeyi yaptınız...

Evladınız doğaldır...

Peki ya başkasının evladı...

Kendi evladınız kadar titrer misiniz üstüne...

Acıları acılarınız olur mu?

Lafta değil ama..

Acıyı anlamak, o acıyı telafi etmek için çabalamak..

Öldürülmedik, sağ kaldık, şanslıyız!

İlk ‘görülmüştür’ damgalı mektubumu aldığımda çocuk yaşlardaydım. 80’li yıllardı.

“Geçme namert köprüsünden ko götürsün su seni, yatma tilki gölgesinde ko yesin aslan seni” dizeleriyle başlıyordu. Ağlayarak okudum.

Mektubu yazan ‘abim’ artık yaşamıyor. O satırları yazdıktan on bir ay sonra ceza evinde öldü. 23 yaşındaydı. Gördüğü ağır işkencelerden sonra o kadar yaşaması bile mucizeydi.

Mehmet Yeşiltepe Vakası

Dünyada ve ülkemizde o kadar çok insan hakları ihlali vakası var ki, insan hangisi hakkında yazacağını şaşırıyor. Neyse ki muhalif insanların hukuksuz biçimde zindanlara doldurulmalarına ses çıkaran, itiraz eden demokratik kitle örgütleri, yayın organları ve namuslu demokrat, aydın, yazar sayısı az değil. Türkiye’de trajikomik gerekçelerle zindana atılan binlerce insan var. En son kitlesel olarak gözaltına alınan belediye başkanları olayı hala sıcak. Dur ihtarına uymadıkları gerekçesiyle öldürülen insanların da sayısı her geçen gün artıyor.