Makale

Yedinci Yılda da...

Bugün 8 Eylül. Gözaltına alınışımın 7. yılı. Tutsaklığımın da! Ne yazık ki, yıldönümleri her zaman güzel günleri anmanın bir vesilesi olmuyor!

BİA Haber Merkezi 14 Eylül 2012, Cuma

Yazdan kalma sıcak bir gün.

Havalandırmada kargaların o kaba seslerine karışan serçe cıvıltıları değişik bir senfoni kıvamında, haftasonu sessizliğini kuşanmış hapishaneye meydan okuyor.

Bunu eski hapishaneler ile yeni inşa edilenler arasındaki önemli bir fark olarak kaydediyorum.

Hapishane tam bir ölüm sessizliğine bürünmüş!

Yaklaşan 12 Eylül ve ninnisi

Yaklaşan 12 Eylül’ü düşünce kulaklarıma uzaklardan belli belirsiz bir ninni sesi gelmeye başlıyor. Algılamaya çalışıyorum ‘’uyusun da büyüsün’’ desem değil, ama o minvalde bir ninni iyice kulak kabartıyorum anlamaya çalışıyorum. Anlamaya çalışırken bir taraftan da uyku bastırıyor. Ninni görevini yerine getirmeli! Fakat ben uyumak istemiyorum direniyorum. Ninnide anlatılmayan, gizlenen gerçekliği anlamak istiyorum. Direniyorum. Ve bu direnç sonuç veriyor, ninni kulaklarımda netlik kazanıyor. Söylenenlerin yaşamımda bir karşılığını bulamasam da beynimde kelime karşılığı bulunuyor.

Neden "Görülmüştür"?

"Cezaevlerinden gelen mektuplar ‘Görülmüştür’ mührüyle geliyor. Genellikle okumayı engellemeyecek yerlere mühür vuruluyor. Bazen de arka boş sayfalara. Ama kimi zaman da mühür, sahibinin içindeki kötülük potansiyelini gösteriyor. Buna örnek olarak Serkan Kaya ve Kamil Turanlıoğlu’nun, Sincan 1 no’lu F tipi cezaevinden yolladıkları karikatüre iyi bakmalısınız. Mühür, sayfada fazlasıyla boş yer varken, mektubun yollandığı çocuğa sunulan çiçeğin üzerine, hem de tam tomurcuğa vurulmuş."

Zindanda Açan Çiçekler: İçerdeki Deli Dalgalar

Edebiyat deyince aklımıza önce roman, öykü ve şiir gelir. Sonra da akımlar. Klasik, modern, realist, sürrealist, dadacı v.d… Ve bu akımların ülkemiz edebiyatına yansımaları olan 1. Ve 2. Yeni, Garip akımı, Toplumsal gerçekçilik, İmgeci gerçekçilik v.b. Bir de alt başlıklar olarak: Politik edebiyattan, Hapishane Edebiyatından, 12 Mart romanından, 12 Eylül edebiyatından söz edebiliriz. Hangi akımdan yazarsa yazsın yazar –şair, yaşadığı dönemin tanığı ve vicdanıdır deriz. Ya da öyle olmasını umarız.

Türkiye'nin Mandela'larından Halil Gündoğan kimdir?

12 Eylül'de idam cezası alan Halil Gündoğan, 1988'de 29 kişiyle birlikte Metris'ten kaçtı. Gündoğan, yazdığı 'Metris'ten Munzur'a Bir Firarinin Öyküsü' adlı kitabıyla kaçışı anlattı

Sınıra yaklaşınca araç durdu. "Araçla yolculuk buraya kadar" dediler. İki kişi onları Meriç'e kadar götürecekti. Orada bir başka 'arkadaş' görevi devralıp şişme botla karşıya geçmelerini sağlayacaktı. Karşı tarafta kimse karşılamayacaktı. Başlarının çaresine bakacaklardı.