Makale

Mahsus Mahalden, Mahsus Mektuplar

“Mahsus mahal” olan hapishaneler, devletlerin, dışarıda kendilerine benzetemedikleri muhalifleri çıplak “zor” ve “ikna” yoluyla kendilerine benzetmek istedikleri “ıslah” mekanlarıdır. Zulmün küçük hisseli ortağı her gardiyan “ıslah imza”dır. Özellikle siyasi mahpuslar burada, devlete “rağmen” kendileri kalmak, devlete benzememek için direnirler. Sosyal-toplumsal bir varlık olan insanın bedenini ve zihnini hasar mekanizması olarak tasarlanan hapishaneler, devletlerin kurucu kutsallarından “duvarlardan” örülmüş mikro devlet, mikro toplumdur.

Dinle!

Dinle!

Yoğun bir kuşatmanın içindeyken, kafam o konudan bu konuya atlayıp hepsini anlamaya, çözmeye çalışırken bir bakıyorum ki kayboluvermişim, o konu yığınlarının arasında… Yazmak geliyor içimden; bağırabilmenin metin şekli…

Dinle!

Utancımdan, bir coğrafya hatası olarak doğduğumu düşündüğüm bu topraklarda yaşanan her olay, konu, kavram bulamacı beni daha fazla hasta ediyor. Örneğin kendimi bildim bileli “İnsanlık” kavramının ne kadar sorunlu ve içeriğinin ne kadar yanlış şekilde doldurulmuş olduğunu düşünüyorum.

Dinle!

Yıkılası Zindanlar(ımız)ın Gerçeği

25 Ekim 2012

“Rastî, ji dereng
ketinê hez nake.”[1]

Michel Foucault’nun, “Hapishane, iktidarların sopası olmuştur tarihte”; Leo Tolstoy’un, “Bir devlet hapishanelerinden anlaşılır,” sözleriyle betimlediği zindanlar, insan doğasına aykırı korkunç yerlerken; Anton Çehov’a göre da toplum tarihi, insanları nasıl hapsettiğimizin tarihidir.

Bir iktidar aygıtı olan (c)ezaevleri, egemenler tarafından öç alma mekanizmaları olarak kullanılır. Örneğin IRA’lı Bobby Sands’e yaptıkları gibi…

43. Gün... Hiç Olmazsa Korkuluk Ol...

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış Tel örgüler çevirmiş yöreni Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende Benden geçti mi diyorsun Aç iki kolunu iki yanına Korkuluk ol… Rıfat Ilgaz

Çocuksunuz ve dışarı çıkmama cezası alıyorsunuz. Ah özgürlük, diyorsunuz.
 

Sevmediğiniz bir dersin sonunu sıkıntıyla bekliyorsunuz. Kapıyı çarpıp çıkma hakkınız yok. Ancak zil çalınca özgürleşeceksiniz.

İktidar aygıtlarına karşı bedenler

Çok uzun bir mesafeyi kat etmiş bir Zen rahibine bu kadar yolu nasıl yürüdüğünü sorduklarında cevabı oldukça kısa olmuş: “Adım adım.” Halil Savda, 1 Eylül’de “ben küçük bir adım atıyorum” diyerek Roboski’den Ankara’ya kadar gidecek barış yoluna çıktı, adım adım ilerlediği yolunda ona katılıp destekleyenlerle kartopu gibi büyüyerek Ankara’ya vardı. Halil Savda ve diğer barış yürüyüşçüleri barış yolunda yürürken bir tek Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah’ın bıyıklarına takıldı.

Cezaevlerinde Bulunan Muhalif Gazeteciler

24 Eylül 2012

Ülkemizde politikada gündem sıcaklığını korurken, konu başlıkları da ha bire değişime uğramaya devam ediyor. AKP iktidarının üst düzey sorumluları durmadan basına açıklama yapmaya devam ediyor. Sorunlar ise hepimizi yakından ilgilendiriyor. Fakat çözümsüzlük almış başını dörtnala gidiyor.

AKP iktidarı bugünlerde cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü gazetecilere kafayı takmış durumda. Bugünlerde Erdoğan ve Arınç’ın açıklamaları basında yer bulmaya devam ediyor. Ayrıca Abdullah Gül’ünde açıklamaları her ikisinin söylediğiyle de örtüşüyor.