Makale

Pozantı’dan Şakran’a “Devletin Şefkatli Eli”

İşkence, taciz, tecavüz, yok sayma, psikolojik baskı, çaresiz hissettirme, kimliksizleştirme ve hiçleştirme… Cezaevleri kapitalist sistemin baskısının bir aracı ve aynı zamanda karanlıkta kalmış yüzü. Devletin ve düzenin sahibi olan egemen sınıf, kendisine şu ya da bu biçimde muhalefet eden unsurları “etkisiz hale getirmek” için zindanlara tıkıyor. Tornadan çıkmışçasına “zararlı” yanlarını törpüleyerek istedikleri gibi bir toplum yaratma mühendisliğine girişen AKP hükümeti döneminde tutuklu sayısı 60 binden 130 bine çıktı.

Tahliye Sevinci

19 Aralık katliamından sonra hapishanelerde tahliye törenleri de değişti. Her koğuşun/ hücrenin sokaklara gönderdiği arkadaşının ardından tilili çekip sloganlarla uğurlaması kaldı geriye.

Hapishanede sevinç ve hüznün birleştiği noktadır tahliye anları.

Sen yanı başındaki arkadaşını, dostunu, yoldaşını sokaklara uğurlamanın büyük sevincini yaşarken…

O tutsaklıktan kurtulmanın sevinciyle, ayrılmanın arkadaşlarını ardında bırakmanın hüznü bir arada yaşar.

Değişik zamanlarda çok farklı tahliye an’ları yaşadım.

Dünyanın En Güzel Çapulcularına!

Çöp kovasında ağaç büyütmeye kalkışınca, kollarımı dolayacak bir gövdesi de ne yazık ki olamıyor! Ama siz bakmayın onun cılız, bodur haline. O dünyanın en güzel erik ağacı...

21 Haziran 2013

Ahmet Arif’in dizelerindeki gibi; “Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.”

Hem de bambaşka bir baharın geldiği memleketimin meydanları, parkları isyana durmuş her yaştan kadın ve erkeğin, ille de gençlerin doldurduğu böyle zamanda hapishanede olmak da…

Deli Dalgalar'la Dayanışma

Deli Dalgalar’ın ilk ürünü hapishanelerden aldıkları mektup ve fotoğraflarla hazırladıkları albümdü. Sonra gönderdikleri bazı fotoğraflar üzerinden tutsakların yazdıkları öykülerden seçilmiş bir kitap çıkardılar.

14 Haziran 2013

Deli Dalgalar’ı duymuş olmalısınız.

Beş yıllık bir tarihi var.

Yolu hapishanelerden geçmiş bir grup kadın ve erkeğin başlattığı; tutsaklarla dayanışmak isteyen gönüllü her bireyin kendine yer bulabileceği bir inisiyatif.

Bir dernek değildir.

Herhangi bir mekânları da yok.

"Ben Çıkana Kadar Büyüme E mi..."

Hapishane kapılarında büyümenin ne mene bir şey olduğunu çarpıcı örnekleriyle anlatan sevgili Adil Okay’ın Nota Bene Yayınları’ndan çıkan “Ben Çıkana Kadar Büyüme E mi…” kitabını okumanızı öneriyorum.

26 Nisan 2013

Babası Adil Okay’ın kızı adına yazdığı mektuplarla tanıştım şirinem Öykü ile…

Vefasızlığın, incelikten ve sevgiden yoksun yabancılaşmanın insanın içini üşüttüğü bir süreçte kapımı çalmıştı Öykücük!

Ak zarflardan çıkan mektuplara, kartlara eklenmiş balonlara konulan yasakla kamuoyu Öykü’yü tanıdı…

F Tipinde Ölsünler Mi

Tahir Canan 32 yıldır cezaevinde. Muzaffer Öztürk 29 yıldır içeride. Hasan Cansız, Cemil Erdem, Ahmet Kaya, Hasan Gülbahar, Osman Evcan, Tuncay Kurtbaş, Halil Gündoğdu ve isimlerini belirleyemediğim daha pek çok kişi benzer şekilde cezaevlerinde tutuluyor. Hepsi koca bir ömür geçirmiş cezaevlerinin öldürücü hücrelerinde.

Bu insanlar 12 Eylül Cuntası döneminde kendilerine verilen hukuksuz cezalar nedeniyle cezaevlerinde çürütülüyor.

Hapishanede 8 Mart!

Dün 8 Mart’ı! Koğuş kapıları sırayla açılır açılmaz, hapishanenin asık yüzlü loş gri koridorları anında bir renk cümbüşüyle ve cıvıl cıvıl kadın sesleriyle doldu.

22 Mart 2013

Dün 8 Mart’tı…

Hapishanelerde tarihsel günlerde düzenlediğimiz etkinlikler bir başka oluyor.

Yüksek koca beton duvarların ayırdığı havalandırmalarda belirlenen saatte toplanır koğuş ya da hücre sakinleri.

O günün anısına özgürlük mücadelesinde yitirdiklerimiz için saygı duruşmayla başlar etkinlik.

Başbakan'a Hodri Meydan

Yedi yıldır tutuklu yargılanan bir gazeteci olarak Erdoğan’a da, hükümetine de hodri meydan diyorum! Buyursunlar yargılandığım dava dosyası üzerinde gazeteci olmadığım iddialarını kanıtlasınlar.

15 Mart 2013

Ne zaman Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti üye ve sözcülerinden birileri yurtdışına çıksa ya da yabancı bir başbakanı, bakanı ağırlasalar; tutuklu gazeteciler sorunu bir şekilde gündeme geliyor.

Ve her defasında da ne sorular ne de hükümet sözcülerinin yanıtları değişiyor.

Füsun Erdoğan'dan "Görülmüştür" Mektupları: Dalya

Bu 100. yazım. İki yıl boyunca hapishanedeki koğuşuma bianet’in açtığı pencereden insanlığa, dostluğa, devrimci, sosyalist olmaya dair bir dizi duruma tanıklık ettim.

8 Mart 2013

Dün nöbetçiydim

Bu nedenle yazımı bugüne bıraktım.

Her ihtimale karşı da, zaman kazanmak için sabah erkenden kalkıp günün nöbetçisinin yapması gereken işleri sabah sayımından önce bitirdim.

Cumartesi mektubumu yazmayı başaramasam da, bugüne kadar bianet’te yayımlanan yazılarıma göz attım.

Öyle ya!

GÜLSÜM CENGİZ YAZDI: "BEN ÇIKANA KADAR BÜYÜME E Mİ"

Uçurtmayı Vurmasınlar filmindeki Barış’ı anımsıyor musunuz? Hani, cezaevindeki annesiyle birlikte koğuşta kalan küçük Barış’ı… O film, Barış’ın durumundaki çocukların varlığını ve yaşadıklarını anımsatmıştı bize… O çocuklar ki, kimi cezaevinde anneleriyle kalırken, kimileri yaz kış demeden cezaevlerindeki babalarını, annelerini görmek için görüş günlerinde yollara düştüler, gardiyan gözetimindeki kısacık görüşlerde özlem gidermeye çalıştılar. Babasının askerde olduğunu sanan, okulda öğretmenine, arkadaşlarına öyle diyen çocuklardı onlar.