Solun Hapishane Tarihi
“Yakın tarihimizde şu ya da bu siyasi ekolün hayatında hapishane belirli dönemlerde yer alırken, solun hayatında her dönem yer almıştır.”
Şaban Öztürk
“Yakın tarihimizde şu ya da bu siyasi ekolün hayatında hapishane belirli dönemlerde yer alırken, solun hayatında her dönem yer almıştır.”
Şaban Öztürk
Bu kasvetli Cumartesi gününde genç koğuşdaşlarımın mektupları benim içimi ısıttı. 13 Aralık 2012 tarihinde saat 10.00'da Çağlayan Adliyesi'nde benimle/bizimle dayanışmaya çağrımı dilerim karşılıksız bırakmazsınız.
7 Aralık 2012 - Gebze - BİA Haber Merkezi
Asık suratlı, gri gökyüzünde dans eden yağmur damlacıklarının havalandırmanın betonuna çarparken çıkardığı gürültü kulaklarımı esir aldı.
“Mahsus mahal” olan hapishaneler, devletlerin, dışarıda kendilerine benzetemedikleri muhalifleri çıplak “zor” ve “ikna” yoluyla kendilerine benzetmek istedikleri “ıslah” mekanlarıdır. Zulmün küçük hisseli ortağı her gardiyan “ıslah imza”dır. Özellikle siyasi mahpuslar burada, devlete “rağmen” kendileri kalmak, devlete benzememek için direnirler. Sosyal-toplumsal bir varlık olan insanın bedenini ve zihnini hasar mekanizması olarak tasarlanan hapishaneler, devletlerin kurucu kutsallarından “duvarlardan” örülmüş mikro devlet, mikro toplumdur.
Dinle!
Yoğun bir kuşatmanın içindeyken, kafam o konudan bu konuya atlayıp hepsini anlamaya, çözmeye çalışırken bir bakıyorum ki kayboluvermişim, o konu yığınlarının arasında… Yazmak geliyor içimden; bağırabilmenin metin şekli…
Dinle!
Utancımdan, bir coğrafya hatası olarak doğduğumu düşündüğüm bu topraklarda yaşanan her olay, konu, kavram bulamacı beni daha fazla hasta ediyor. Örneğin kendimi bildim bileli “İnsanlık” kavramının ne kadar sorunlu ve içeriğinin ne kadar yanlış şekilde doldurulmuş olduğunu düşünüyorum.
Dinle!
25 Ekim 2012
“Rastî, ji dereng
ketinê hez nake.”[1]
Michel Foucault’nun, “Hapishane, iktidarların sopası olmuştur tarihte”; Leo Tolstoy’un, “Bir devlet hapishanelerinden anlaşılır,” sözleriyle betimlediği zindanlar, insan doğasına aykırı korkunç yerlerken; Anton Çehov’a göre da toplum tarihi, insanları nasıl hapsettiğimizin tarihidir.
Bir iktidar aygıtı olan (c)ezaevleri, egemenler tarafından öç alma mekanizmaları olarak kullanılır. Örneğin IRA’lı Bobby Sands’e yaptıkları gibi…
25 Ekim 2012
“Rastî, ji dereng
ketinê hez nake.”[1]
Michel Foucault’nun, “Hapishane, iktidarların sopası olmuştur tarihte”; Leo Tolstoy’un, “Bir devlet hapishanelerinden anlaşılır,” sözleriyle betimlediği zindanlar, insan doğasına aykırı korkunç yerlerken; Anton Çehov’a göre da toplum tarihi, insanları nasıl hapsettiğimizin tarihidir.
47. gündeler. Hiç umut var mı diye düşünüyorum. Hayatlarını bu kadar onurlu bir şekilde halklarının önüne sermiş insanlar için hiç umut var mı?
28 Ekim 2012
"Kendini öldürterek savundu o"
Pier Paolo Pasoli
Bugün 47. gün.
Sayın Bakan;
…
Altı aydır, on yedi yıllık hekimlik hayatımın en zor görevini yürütüyorum. Türk Tabipleri Birliği görevlisi olarak (tıbbi literatürde “sırdaş hekim” diyorlar) İstanbul cezaevlerindeki ölüm oruçcusu tutukluların hekimliğini yapıyorum.
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış Tel örgüler çevirmiş yöreni Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende Benden geçti mi diyorsun Aç iki kolunu iki yanına Korkuluk ol… Rıfat Ilgaz
Çocuksunuz ve dışarı çıkmama cezası alıyorsunuz. Ah özgürlük, diyorsunuz.
Sevmediğiniz bir dersin sonunu sıkıntıyla bekliyorsunuz. Kapıyı çarpıp çıkma hakkınız yok. Ancak zil çalınca özgürleşeceksiniz.
Açlık grevi ya da ölüm orucuyla bedenini bir çağrıya dönüştürmüş eylemciler, yaşama karşı değil; onlara dayatılmış bir yaşam biçimine karşı direnirler.
22 Ekim 2012
"Titreyen başka bir dünyanın eşiğinde duruyorum."
-Bobby Sands-