KUŞLARLA DANS
gorulmustur tarafından Pa, 07/02/2021 - 20:00 tarihinde gönderildi
-Asma küsmüş!
-Ne asması, ne küsmesi abla?
Meral gülümsedi, Hüsam’ın gösterdiği tepkiyi ve içine düştüğü şaşkınlığı önemsemeden devam etti.
-Bugünlerde bir sıkıntın, derdin var mı?
-Abla ne diyorsun? Burası cezaevi, stres, sıkıntı günlük işlerden.
-Yok öyle günübirlik olan değil, daha derinden olan bir şeyden bahsediyorum. Ruhunu yaralayan, kalbini sıkıştıran, ışığını söndüren cinsten! Karamsarlık kötümserlik var mı? Bak varsa söyle!
Ülkenin birinde bir hükümdar yaşarmış. Bu hükümdar ülkesini kötü ve zalimce yönetirmiş. Sadece kendi ülkesini değil etrafında bulunan diğer ülkelere de zarar vermek istiyormuş.
İçerisinde bulunduğu zenginlik onu daha da kötü yapıyormuş. Kendinden başka hiç kimseyi düşünmüyor ve herkese zalimce davranıyormuş.
Bu hükümdarın komşu ülkelerinden biri de Çocuklar Ülkesi’ymiş. Bu ülke zalim hükümdarın aksine, sevgiyle, hoşgörüyle bir yaşam sürerlermiş. Bu Çocuklar Ülkesi’nde hükümdarlık ya da zorbalara yer yokmuş.
Yıldızlarla bezeli, lacivert örtüsüne bürünmüştü gökyüzü. Birkaç sokak lambasının aydınlığında çıkacaktı yola.
Öncesinde kapının eşiğine bir süre önce asmış olduğu çizime takıldı gözleri. Yüreğinde gökyüzünün derinliğini hissedebilenler, yıldızların yürek atışındaki pırpırlığını görebilenler, çizimin anlamını kavrayabiliyorlardı. Neyse ki sevmediklerinin sorularına yarım ağızdı cevapları. Olmadık sorular soruyorlardı nihayetinde. Ve onlar; yüreği fesatlıklarla, hainliklerle dolmuş olanlardı.
"Evladının bebekliğindeki ağlayışlarından, ya atamadığı gazını ya bezini pislettiğini ya da acıktığını anlayabiliyordu. Şimdi gözü önünde erirken de enerjisinin günbegün bitmekte olduğunu aynı babalık sezgileriyle fark ediyordu."
Özgür Karakaya
İstanbul - BİA Haber Merkezi
* Fotoğraf: Pixabay
***
Yıldızlarla bezeli, lacivert örtüsüne bürünmüştü gökyüzü. Birkaç sokak lambasının aydınlığında çıkacaktı yola.
“yaşanmış gerçek bir hikayedirİ
AREN ANNESİNE VE BABASINA YARDIM EDİYOR
Günışığı tüm görkemiyle ortalığı aydınlatmaya başlamıştı. Kuşlar sanki doğaya bütün neşeleriyle koro halinde müzik ziyafeti veriyorlardı. Aren mışıl mışıl uyumaya devam ediyordu.
Annesi yavaşça küçüğünün yanına yaklaşmış, gülümseyerek seyretmiş o güzelliği, uyandırmak istememiş önce ama bugün yapacakları işleri varmış ve Aren’de yardım edeceğini “anneciğim ben kocaman oldum iş yapabilirim” demişti. Uyandırmaya karar verdi.
"ibrahim’in eriyen bedenini gördüğünde, kendi abisi geldi gözlerinin önüne ve Maviş gözlerinden süzülen yaşlar eşliğinde, henüz bir yıl evli kalmış İbrahim’in ölmemesi için dua etmeye başladı."
YILANLA TANIŞMA
Köye ilk gelişim değildi. Birkaç yıl öncesinden annemin kucağında tarlaya gidişimiz ve oradan günebakan hasadıyla ilgili puslu anılar vardı hafızamda. Bu defa babam var yanımda, annem İstanbul’da kalmış.
Gece amcamlardaydık ve babam beni gün doğmadan uyandırdı. Avluya çıktığımızda ayazdan titrer durumdaydım. Yola çıkmadam önce babam elime bir ekmek parçası tutuşturdu.
“Yolda köpekler havlayıp üzerimize gelecek. Onlara atarsın bunu.” dedi.
Mesut Deniz. 2 No’lu F Tipi Hapishane. Tekirdağ
DENİZLE TANIŞMA
“Mesut babasıyla denize mi gidecekmiş bugün.”
Sabah uyandıktan hemen sonra başlayan annemin bu yönlü söylemleri heyecanlandırıyordu beni. Öncesinde televizyonda ve köye giderken otobüsün içinden görmüşlüğüm vardı denizi. Şimdi televizyondaki gibi içine de girecektim. Annemin beni heyecanlandıran söylemlerine, yüzümde gülücüklerle “Denize gitçez” diye cevap veriyordum.