Öykü

Teldeki Güvercin - Eller ve Kanatlar

          Bir güz günü Ağrı Dağı’nın doruklarından esen dondurucu yel, ısıtmayan güneşle birlikte Ramazan’ın yüzünü yalarken henüz uyanmıştı seherin tatlı uykusundan gözleri yarı kapalı, anasının zoruyla çıktı avludaki çeşmeye, buz gibi suyu vurunca yüzüne artık uyanmayan hücreleri kalmamıştı. Gözleri iri iri açılmış, Diyadin’e bağlı küçük köylerinden yükselen hayvan sesleri kulağına dolmuştu.

Bir Tutsak Öyküsü: “KİRLİ BİR NEHRE ATILDIĞIM GÜN”

“30 Ağustos 2006”

“KİRLİ BİR NEHRE ATILDIĞIM GÜN”

Bakkalın borcu, elektrik, su, taksitlerinin birkitğinden yakınan annemin sesini duydum. Ağlamaklıydı sesi. Odadan çıkmadan oyalandım biraz. Babamın cevabını bekledim belki de, oysa işe de geç kalıyordum. Beş-on yada onbeş dakikadır babamdan bir ses yoktu.

Odamdan çıktığımda babamla gözgöze geldik. Burnumun ucu biran sızladı. Konuşulanları duyduğumu sezmişti sanki. Bir anda enseme yapışıp gülümseyerek 

Bir Yolculuk Hikâyesi

Karanlık yeni çökmüştü, kapı hızlı hızlı vuruldu. Annem kapıyı açtı daha önce görmediğim bir adam.

'' Abla, Ali abiyi kahveden aldılar '' dedi.

Adam çekip gitti karanlığa, biz kapıda kaldık. En küçüğümüz iki ay önce doğmuş olan erkek kardeşimle komşuların deyimiyle 'ortada kalmıştık.' 1 Mayıs Mahallesinde seksen darbesi kapımıza dayandığında... Annem günlerce ağladı, saçlarını yoldu, babama seslendi.

'' Ben dört çocukla ne yapacağım? ''

Yanıt veren olmadı.

Kelebekler ve Meşe Yaprakları

Bazen bir mektup gelir.

Dolar içeriye zarfı açar açmaz Akdeniz. Dalgalarıyla, kuşlarıyla, gemileriyle, tuz kokusuyla ve kıyılarında uçurtma uçuran çocuklarıyla. Durmaz, duramaz karışırız dalgasına, kuşuna, tuz kokusuna, karışırız uçurtma uçuran çocukların arasına. O an bir daha hiç büyümediğimizi; hiç büyümediğimizi ve hala çocuk olduğumuzu hem de yirmi beşinde ya da ellisinde… Çocuğuz işte ellerimizde rengârenk uçurtma ipleri Akdeniz kıyılarında…

Bazen bir mektup gelir ve haftalarca Ak-Deniz kokar hücre!..

Bazen bir mektup gelir.

Hapishanede yazılan Öykü: DAYIMIN HIRSIZLIK HASSASİYETİ

DAYIMIN HIRSIZLIK HASSASİYETİ

Annem kardeşleriyle bir araya geldiğinde dönem dönem sohbetleri Boşnakçaya dönerdi. Sohbetlerinde Boşnakçaya karışan Türkçe kelimelerden sohbetlerinin konusunu az çok çıkarabilirdim. Sohbet konularının biri de hiç gidip görmedikleri, büyüklerinden –özellikle annelerinden- duydukları Sarayova* idi.

Halep Ezmesi

Yanılmışım, hayat çok uzun…

Garip bir durum mu var, sanmıyorum. Her zamanki Ortadoğu işte, bir yerlerde patlayan canlı cansız bombalar, geride bıraktığı onlarca parçalanmış insan bedeni, darmadağın olmuş yoksul bir pazaryeri.

Ölü sayısı 68, yazıyla altmış sekiz.